Kaçıncı aynı başlıktır bilmiyorum. Özgür Gündem gazetesinin, her ne kadar kararda gazete yerine "dergi" ve "24" rakamı 03/2012 tarihi önüne elle yazılmış olsa da yayınının bir ay süreyle durdurulmasına karar verilmişti.
Yapılan itiraz üzerine verilen İstanbul 14 Ağır Ceza Mahkemesi 2012/324 Değişik İş sayılı kararı ile yayın durdurma ve yayınların tamamına el koyma hakkındaki "karar doğrudur" ama AİHM kararlarına yapılan atıfla "genişletici özgürlük yorumu yapılarak" haber alma hürriyeti ve basın özgürlüğü ilkeleri de göz önüne alınarak, Özgür Gündem isimli gazetenin 1 ay süre ile yayınının durdurulması hakkındaki önceki yargıç kararı "isabetli" bulunmayarak kaldırılmış ama "toplatma" kararı "isabetli" bulunmuştur.
Özgür Gündem gazetesi hakkındaki yayın yasağı basit bir haber gibi gelip geçecekti. Karar olmasa ve sonra da kaldırılmasa, artık sistematik bir uygulamaya dönüşen yayın yasakları konuşulmayacaktı.
İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun temel yapılarından birisidir.
Ürper ve Diğerleri - Türkiye Davasında (İkinci Daire 20 Ekim 2009) ifade özgürlüğünün temel ilkeleri açıklandıktan sonra; AİHM'si basının, demokratik bir toplumda önemli bir rol oynadığına değinerek medyanın / basının birçok kez, şiddet, kargaşa veya suç tehditlerine karşı koruma sağlamak amacıyla bazı sınırları aşmaması gerekse de, basının görevinin, sorumluluk ve yükümlülükleri dâhilinde, bölücü fikirler dâhil olmak üzere kamu çıkarını ilgilendiren bütün konularla ilgili bilgi ve görüş aktarmak olduğunu kaydetmiştir. Basının bu tür bilgi ve görüşleri aktarma görevinin yanı sıra, toplumun da bu bilgi ve görüşleri edinme hakkı bulunmaktadır.
Bu karar aslında Türkiye'nin Terörle Mücadele Kanunu ile başının ne kadar dertte olduğunu göstermektedir.
AİHM, bu davada Ülkede Özgür Gündem, Gündem, Güncel ve Gerçek Demokrasi gazetelerinin basım ve dağıtımlarının İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından on beş günden bir aya kadar değişen sürelerle durdurulduğunu gözlemlemiştir.
AİHM Ürper kararında söz konusu yayın durdurma kararlarının 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 6/5 maddesinde yer alan suçların işlendiği gerekçesiyle gazetelerin basımının on beş günden bir aya kadar değişen sürelerle yasaklanmasına yönelik kararlarla ilgili olduğunu tespit etmiştir.
Haberlerin ve makalelerin inlcenmesine gerek görmemiştir. AİHM'si "Bu bağlamda, AİHS'nin 10. maddesinin, gazetelerin basımına önceden sınırlama getirilmesini yasaklamadığını hatırlatır. Ancak, bu tür önceden sınırlamaların içerdiği tehlikeler, AİHM tarafından son derece titiz bir inceleme yapılmasını gerektirmektedir. Haberin güncelliğini çabuk yitiren bir mal niteliğinde olması ve kısa bir süre için de olsa basımının geciktirilmesi haberin bütün değerini ve habere olan ilgiyi yok edebileceğinden, bu durum özellikle yazılı basın söz konusu olduğu durumlar için geçerlidir (Observer ve Guardian, yukarıda kaydedilen). Basın özgürlüğünün tehlikede olması nedeniyle, ulusal makamlar, söz konusu tedbirlerin alınmasını gerektiren "acil bir sosyal ihtiyacın" var olup olmadığı konusunda karar verebilmek için sınırlı bir takdir yetkisine sahipti (Editions Plon /Fransa, no. 58148/00).
AİHM, gazetelerin yayınının durdurulmasını düzenleyen sistemin hukuki niteliğinin basın özgürlüğü için değerli bir teminat olduğunu kabul etmektedir. Ancak, bu konuda ulusal mahkemelerce verilen kararlar da AİHS'nin 10. maddesinde öngörülen ilkelere uygun olmalıdır
Ancak, AİHM, verilmiş olan yayın durdurma kararlarının hem 3713 No.lu Kanun'un 6/5 maddesinin içeriğinin hem de yargılama sırasında duruşma yapılmaksızın "suçlu" bulunan başvuranların gelecekte aynı türden suçları işleyebilecekleri varsayımı üzerine kurulduğu kanaatine varmıştır. Bu nedenle, gazete yayınlarının durdurulmasına yönelik kararların önleyici etkisinin, başvuranların ileride benzer makale ve haberler yayımlamasını engellemek ve mesleki faaliyetlerini aksatmak için üstü kapalı bir yaptırım anlamına geldiği sonucuna varmıştır.
AİHM'e göre, yerel mahkemelerin, kısa süreliğine de olsa Ülkede Özgür Gündem, Gündem, Güncel ve Gerçek Demokrasi gazetelerinin basım ve dağıtımlarını durdurarak, kendilerine tanınan sınırlı takdir yetkisini aştığını ve basının demokratik toplumun gözlemcisi rolünü gerekçesiz bir şekilde sınırlandırdığı ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 6/5 maddesi temel alınarak gazetelerin tamamının ileriki basımlarını yasaklamak, demokratik bir toplumda "gerekli" olan sınırlama kavramını aşmış ve sansür boyutuna ulaşmıştır.
Daha da önemlisi AİHM bu kararında yayın yasaklama ile ortaya çıkan Sözleşmenin 10. maddesinde öngörülen haklarının ihlalinin 3713 Sayılı Kanunun 6/5 maddesinde yer alan düzenlemeden kaynaklandığını tespit etmiştir.
AİHM'e göre, Terörle Mücadele Kanununda 2006 yılında yapılan değişiklikle yürürlüğe giren bu hüküm uyarınca çok sayıda süreli yayının basım ve dağıtımının durdurulmasına karar verilmiştir. Aynı konuyla ilgili birçok dava AİHM önündedir. O halde söz konusu sorun "sistemik" bir sorundur.
Nitekim bu davada açığa çıkan sistemik sorunla ilgili olarak, AİHS'nin 10. maddesinin gereklerine uygun olarak ifade özgürlüğü hakkının etkili biçimde korunmasını sağlamak üzere, AİHM'si kararına göre; Hükümet'in süreli yayınların tümünün basım ve dağıtımını önceden durdurma uygulamasına "son vermek üzere, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun 6/5 maddesini düzenlemesi gerekmektedir."
Ne tuhaftır ki; hükümetin Adalet Bakanlığı demokrasinin ve insan haklarının "korunması" için Terörle Mücadele Kanununda 29.06.2006 yılında 5532 sayılı Kanunla değişiklik yaparak yayınların durdurulmasına, gazete ve dergilere el koyulmasına ve toplatma kararlarına alabildiğine olanak sağlayacak nitelikte değişiklikler yapmıştı. O zaman hiç kimseyi dinlemediler. Onlar demokrattı, biz değildik. TMK'da değişiklikleri eleştirenleri, görüş açıklayanları, yazı yazanları terörle işbirliği içinde gördüler.
Ne tuhaftır ve gerçekten ne kadar da doğrudur ki; bu kez aynı hükümetin Adalet Bakanlığı hazırlandığı kanun taslağı ile 2012 yılında yayın durdurma, el koyma ve toplatma kararlarını kaldırmak için Terörle Mücadele Kanunun 6/5 inci maddesini yürürlükten kaldırmak üzere çalışıyorlar.
Adalet Bakanlığının Terörle Mücadele Kanunundaki 6. maddenin son fıkrasını yürürlükten kaldırma isteği doğrudur, demokrasiye çok uygundur ve madde yürürlükten kaldırılmalıdır. Takdirle karşılıyorum.
İfade özgürlüğü boz/yap oyunu değildir. Keşke altı yıl önce kendi yaptığınız kanunu yine kendinizin yürürlükten kaldırmak zorunda kalmayacağınız demokratik hukuk devleti düzeni kurabilsek...