İstanbul Barosu tarafından 25-29 Ekim 1995 tarihleri arasında Antalya'da yapılan "Demokratikleşme, İnsan Hakları ve Hukuk Devleti Bağlamında Avukatlık Mesleği" tartışılmıştı.
Üzerinden on sekiz yıl geçmiş. Artık avukatlık mesleğinin insan haklarına, demokratikleşmeye, hukuk devletine olan katkılarını çok "tartışmıyoruz", vazgeçtik.
Artık gece yarısı baskınları ile kapıları kırılarak içeri girilen avukatlık bürolarından avukatları alıp cezaevlerine atıyoruz. Avukatların "Demokratikleşme, İnsan Hakları ve Hukuk Devleti Bağlamında" mesleğe olan katkılarına gerek duymayan yargının bulduğu en kolay çözüm yolu "ileri demokraside" bu.
Avukatlar ve onların örgütleri Barolar ile Türkiye Barolar Birliği dışında ses çıkaran da yok zaten! Onun için adına kanunlar, adına kararlar yazılan avukatlar hakkındaki bu yazı, sanki suya yazılıyor gibi...
Ama fikrimce avukatların, Baroların ve Barolar Birliğinin yüzyılımızda avukatların "Demokratikleşme, İnsan Hakları ve Hukuk Devleti Bağlamında" kendi durumlarını, avukatlık mesleğinin içinde bulunduğu hali konuşma zamanı gelmişte geçiyor bile...
Avukatlar, avukatlığın içinde bulunduğu durumu tartışmalı.
Baroların genel kurullarında mı olur, Barolar Birliğinin genel kurulunda mı olur, nasıl olur bilmem ama -istisnaları dışında- arada bir bu konuyu da tartışmaya açmanın ne zararı olur?
Kuşkusuz, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve demokratikleşme bağlamında...
Ey yargının kara bahtlı çocukları, sevgili avukatlar...
Adınıza kanunlar yapıldı, kanunlar yazıldı. Adınıza yazılanlar yazının keşfinden daha eskiye dayanıyor. Sizin için yüksek yargı organları kararlar yazdı. Avukatlık mesleği nedir nasıl olmalıdır ve neden savunmadan vazgeçilemez gibi anlayışları bu kararlardan okuduk...
Hatta aslında bir günlüğüne cezaevine konulduktan sonra göreve başlatılması gereken diğer yargının çocukları yerine; cezaevinde yatmayı avukatlık mesleğinin onuru kabul eden ve özgürlüğünden yoksun bırakıldığı koşullarda bile avukatlık mesleğini sürdüren "kara bahtlı avukatlar" demokrasi, hukuk devleti ve insan haklarının korunmasında umudumuz oldu...
Sizin için neler yazıldı, ne kararlar verildi okumuşsunuzdur ve biliyorsunuzdur.
Sizin için verilen bazı kararların satırbaşları üzerine ve sadece hatırlatmak için yazıyorum.
Avukatlar çok özel olarak yetiştirilen kişilerdir. Öyle yazmışlar.
"Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramları nitelikli ve yetişkin hukukçuların ve avukatların özverili uygulama ve eylemleriyle yaşama geçebilir. Evrensel demokratik ilkeler ve insan haklarını içeren normlar ve yasaların dahi amaca uygun uygulanabilmesi, amaca uygun yorumlanabilmesi, yargılama ve karar sürecinde hukukçuların sağlam hukuk bilgisine yorum ve değerlendirme gücüne bağlıdır."
Avukatlar için böyle kararlar yazmışlar...
Yargının diğer çocukları ise, avukatları tutuklayıp cezaevine göndermek için bir nefes alıp verme süresi kadar dahi düşünmeden kararlar yazmışlar, yazıyorlar.
"Hukuksal yorum ve değerlendirmeler sosyoloji, psikoloji, siyasal tarih, felsefe, iktisat, mantık ve hatta matematik gibi bilim dallarına olan ilgi ve bilgi ile mümkündür. Ancak bütün bunları özümsemiş ve böylece hukuki düşünmeyi öğrenmiş hukukçular ve avukatlar yetiştirdiğimiz takdirde hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti kavramlarını yaşama geçirebiliriz."
Böyle kararlar vermişler. Ama avukatlar söz konusu olunca "hukuk devleti" ile birlikte "olmasalar da olur" diye düşündükleri için avukatları cezaevlerine atmak konusunda siyasal iktidarlardan hiçbirisi huylarından hiç vazgeçmemişler, vazgeçmediler.
"Yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eden avukat ve avukatlık mesleği; hukuki sorunların ve anlaşmazlıkların adalete ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi, hukuk kurallarının tam olarak uygulanması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve hukuk devletinin işlerliğinin sağlanması bağlamında yaşamsal bir öneme sahiptir."
En güzel tanımlardan birisi ise şu; "Hukuk devletinin olmazsa olmaz koşulu olan "bağımsız yargı", yargının olmazsa olmaz koşulu olan "savunma" ile birlikte anlam kazanır. Savunma, "sav-savunma-karar" üçgeninden oluşan yargının vazgeçilmez öğesidir. Adaletli bir yargılamanın varlığı, ancak avukatın etkin katılımıyla sağlanabilir."
Hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında temel görev üstlenen yargının kara bahtlı çocukları avukatlardan, şu kadar sayıda avukat, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olarak; geçici bir süre için ve zorunlu olarak bürolarını cezaevine taşımış bulunmaktadırlar.
Şimdilik Kandıralı oldular, oradaki meslektaşlarının yanına gittiler... Çoğunluk sağlarlar ve sayıları tutarsa belki Kandıra'da yeni bir Baro bile kurabilirler. Belli mi olur!
Ne zaman eski bürolarına dönecekler bilinmiyor. Dönecekler de, zamanını yargının diğer çocukları biliyor.
Demek ki "adaletli bir yargının varlığı" ancak avukatların etkin katılımı ile sağlanabiliyor; o halde "adaletli bir yargının varlığı" şimdilik tutukludur.
Yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunma mesleğinin temsilcileri avukatlar ile birlikte, avukatlık mesleği ve ayrıca hukuk devleti tutukludur.
Bu yazı, suya yazılmıştır. (Fİ/HK)