Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’ye en son Eylül 2011'de vicdani ret yasası düzenlemesi için üç ay zaman vermişti. Bunun üzerine bir anda hemen hemen bütün yazılı/görsel medya kurumları bir hafta boyunca vicdani ret üzerine yazdılar, konuştular.
Bir hafta bu tartışmalar devam etti, sonunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çıktı ekranlara ve “Bizim böylesi bir çalışmamız yok, vicdani ret bizim halkımızın törelerine, yaşam tarzına uygun bir şey değildir” dedi ve bir anda bütün tartışmalar kapandı.
Bugün bir kez daha haber sitelerine hükümetin “İnsan Hakları Eylem Planı” üst başlığı ile paylaşılan haberlerin içinde vicdani ret yasasına dair bir çalışmanın da olduğu da ifade ediliyor.
Hükümet vicdani ret konusunda, kamu vicdanını rahatsız etmeyecek ve insanları askerlik hizmetinde soğutmayacak bir formül üzerinden çalışıyormuş. Daha ilk adımda iki yanlış yaklaşım söz konusu: “Vicdani ret yasası olacak” ve “Kamu vicdanı rahatsız olmayacak.”
Bu toplum neredeyse bir yüzyıldır askeri/militer bir hayat tarzı ve de eğitim sistemi içinde geçti. Devlet elindeki bütün araçlar ile zorunlu askerlik sistemini kışlalar dışında hayatın her alanında uygulamaya soktu.
Özellikle daha okul sisteminin en başından itibaren askeri bir sistem oturttu. Her sabah altı yaşında çocuklar okul bahçelerinde askeri komutlar ile bir araya getirilerek varlıkları “Türk varlığına” armağan ettirildi. Yetmedi ileri yıllarda apoletli bir subay eşliğinde “Milli Güvenlik” diye bir dersi okuttu.
Üniversitelerde hala “Atatürk ve İnkılap Tarihi” diye bir ders zorunlu olarak okutuluyor. Yani askeri kışlalar içinde “erkek” edilmenin bütün teorik/pratik uygulamaları okullarda uygulandı. Bunlar da yetmedi iş ortamları, aileler de tamamen bu sistem içinde örüldü. Şimdi yüzyıl böylesi bir şiddet tekelinden geçmiş insanlardan kamu vicdanı adına vicdani ret için biz çözüm bekleniyor.
Diğer yanlış ise insanları askerlik sisteminden soğutmayacak bir düzenleme olacakmış. Bu ülkede her türlü meslek/iş için eleştiri hakkın olacak, söz söyleyebileceksin, hatta en kutsal dedikleri bütün meslekler için söz söyleyebileceksin ancak askerlik için bunu yapınca suç işlemiş olacaksın.
Şu haliyle Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 318. Maddesi “Halkı askerlikten soğutmak” suç olarak hala yürürlükte. Yani hem vicdani ret olacak ve hem de 318. madde. İkisinin yan yana olacağı bir vicdani ret yasası kimler için olacak?
Devamında ise muhtemel yasa için “Süre olarak askerlik hizmetini aşan (en az iki katı gibi) alternatif bir kamu hizmeti getirilecek” deniliyor.
Adını hemen koymak lazım, burada söz konusu olan vicdani ret değil, angaryadır. Hükümet vicdani ret yasası üzerinden değil, zorunlu askerlik ile uygulanan angarya/zorunlu çalıştırılmayı buna gelmeyenlere yedirme planları içinde.
Bütün baskı, şiddet ve de “sivil ölüm”e rağmen bu ülkede her zaman yüz binlerce insan kışlanın bir parçası olmamak için büyük çaba ve emek harcadılar. Hayatlarını zorunlu adreslerde/”gizli” yaşamak zorunda bırakıldılar. Ama gene de “kaçmaya” devam ettiler.
Her konuda çok iyi düşündüğüne mutlak bir şekilde inanan hükümet/devlet aklı yeni yasa ile bu sorunu çözeceğini düşüyorsa, hemen söylemek lazım, bu yasa hiçbir şeyi çözmeyecek. Bu ülkede yüz binlerce insan vicdani retçi, total retçi, “asker kaçağı”, bakaya olarak kendi hayatlarını bildikleri şekilde devam edeceklerdir.
Hükümetin yaklaşımı çözüm adına ciddi şekilde bir çözümsüzlüğü dayatmaktadır. Böylesi bir yasal düzenleme olacağını hiç olmasın. Çünkü kafalarındaki yasa vicdani reddin bir insan hakkı olması üzerinden değil, zorunlu askerliğe tabi olmayanları bu sisteme katmanın çabası.
Militer devlet aklına karşı bizler vicdani/total retçiler olarak zorunlu askerliğe de, vicdani ret adına gelecek angaryaya da “hayır” demeye devam edeceğiz. (EJA/EKN)