2007 yılından 1980 yılını çıkarırsak, sizinle tanışalı 27 yıl olmuş General. Üniversiteli gençler başta olmak üzere bu toprakların güzel düşünceli insanlarının topyekün imhası için elinizden geleni yapmak üzere, o hüzünlerin en güzel ayı eylülü kırmızıya boyayarak gelişinizin üzerinden tam 27 yıl geçmiş.
Geleceği cezaevlerinde yokettiniz
İşinizi çok iyi yapmış olmalısınız ki, 80’den sonra hüznü bir kenara itip, durmadan kanar oldu eylüller. Adınız gibi K ile başlayan kan, kanlı, kanatılan, kanayan, kandan ve benzeri sözcükler, 1980 Eylül'ünün 12'nci gününden başlayarak sözlük sayfalarından sokaklara saçılıp, oradan okul önlerine, dersliklere, evlerin odalarına, işkencehanelere, cezaevlerine, kimsesizler mezarlığına, idam sehbalarına, urgan kıvrımlarına dağılıp ölümü, acıyı, kederi, yokluğu, hasreti yaratarak, emrinizde olduklarını kanıtladılar.
Nasılsınız General? Kandan ve Can’dan uzak yıllarınızda tablolarınıza sürdüğünüz renkler, en azından çığlıksızlığıyla, sizi tatmin etmiyordur sanırım. Ama siz de takdir edersiniz ki, bu topraklarda ezilecek, vurulacak, kıyılacak, asılacak düşünebilen insan bırakmadınız o dönemden geriye.
Geleceğin potansiyel gazetecilerini, avukatlarını, bilim insanlarını, yazarlarını, çizerlerini, heykeltraşlarını, mühendislerini, mimarlarını topyekün gözaltlarında , cezaevlerinde, sokaklarda yok ettiniz.
Dil, din, cins, yaş ayrımı yapmadan solda gördüğünüz her canlıya saldırdınız. Parça parça ettiniz her gördüğünüz güzelliği. İşlerinizin şimdi kesat gitmesi olsa olsa bu sebeplerdendir.
Yaralarımız iyileşti...
Belki merak edersiniz; biz sağ kalanların beden yaralarımız iyileşti, cezaevlerinde genç ömürlerimizin güzelim yıllarını bırakıp yeniden hayata karıştık, adımızdan utanmadan yaşamaktayız. Ama unutmadık hiçbir şeyi, unutmadık General.
Yıl dediğiniz 365 gün 6 saatten ibaret. Gün dediğiniz 24 saat, saat dediğiniz 60 dakika, dakika dediğiniz 60 saniye, saniye dediğiniz 10koca salise demek. 10 koca saliselerden oluşan zamanı, her saliseyi etimizde, gönlümüzde duyarak yaşadık ve yaşamaktayız.
Çocukken düştüğümüzde dizlerimizde oluşan yaralar zamanla kabuk bağlar, düşen kabuktan geriye can yakmayan izler kalırdı. Ama o eylülden sonra ne zaman kabuk bağlamaya yüz tutsa içimizdeki yaralar, anıların gelip kapımızı her çalışında yeniden kanadı.
Hangi sararmış fotoğrafla göz göze gelsek, yüreğimizi kemiren öfke, isyan olup gönül pınarlarımızdan aktı.
Birbirimize dokunamayacak kadar can kırığı dolu belleğimiz. Biz sayenizde, baştan ayağa kabuk olduk. Doğrusu iyi iş başardınız General, memnun musunuz?
Bu ülkenin insanlarına tarifsiz acılar yaşatılırken, siz ya imam hatip mektebi açıyordunuz, ya da yeni bir peygamber edasıyla eski bir ayeti okuyordunuz çıktığınız kürsülerde. Kim bilir belki de, netekim sözcüğünün yedi harfine bol gelen varlığınızı anlatan fısıltı gazetelerinin dağıtımını yapanların sınırsız gücüyle baş etmenin yollarını arıyor, ya da Vehbi Koç’un mektubunu yeniden okuyup, geçici 15'inci madde ile yargılanmanızın önünü tıkıyordunuz.
Siz hatırlamazsınız belki; annesi babası yanından sökülüp alınırken, eylülün zulmü yüzlerine kazınan çocuklar vardı bu ülkede, general. Siz, geleceğin gençlerinin gülüşlerini de budamayı başardınız. Sermayenin yüzünü güldürüp, yoksulluğun kapılarını ardına dek açarak susan bir toplum yarattınız.
Darbe günlerini arıyor musunuz?
Çorak bir çöle çevirdiniz şiirin toprağını, öykünün toprağına kan bulaştırdınız General, hakkınızı yememeli, iyi iş çıkardınız. 80 Eylül'ünün onikisinde başlayan darbe günlerinizi arıyor musunuz General?
Kan dökmeyi seviyor, kan görmeyi istemiyordunuz sanki o günlerde. Ne işkencehanede bir manyeto çevirerek yırttınız bir insanın içini, ne bir namlu arkasından izlediniz, tetiğe basmanızla yok oluşunu bir bedenin. İdam sehpaları hiçbirinize kalmadı zaten. O güzelim çocuklar, yeşil bir dal gibi uzanan bedenlerini kendileri susturdular.
Beşinizin bol rütbeli omuzlarınızın göründüğü fotoğraf karelerinin altına “beşi bir yerde 50 krş” yazıyorlar artık. Zalimi olan toprakların, mizahçısı da bol oluyor General. Ve mizahçılar asla unutturmuyor zalimlerin icraatlarını.
Sayısını durmadan çoğalttığınız mezarlar ve cezaevlerine karşın, bir hiç olduğunuzu dağ taş, cümle alem biliyor general. Darbeciler bir hiçtir çünkü, vura vura bitiremedikleri insanlarsa, birer kahraman.
O zamanlar yok olmak istemiştim. Şimdi düşünüyorum da, iyi ki sağ kalabilmişiz general. Hiç yaşanmamış gibi toplumsal bellekten sildiğiniz, milyonlarca saliseden örülü o kanlı dönemin tanıkları da olmasa, yaşananlara ve yaşatılanlara nasıl inanırdı insanlar?
Sayın General, sayın durmadan...
Sayın General, bundan sonra durmadan sayın. Eylül'de öldürülen insanları sayın, onların ana babalarını, kardeşlerini sayın, sebebi olduğunuz mezarları sayın, gözaltında işkence yapılanları sayın, hapishanelere doldurduğunuz insanları sayın, kurduğunuz idam sehpalarını sayın, beslemeyip astıklarınızı sayın, bunca yıldır mezarına ulaşılamayan insanları sayın, mazlumun ahını sayın...
Çünkü tarih sizi saymayacak.
Ve unutmayın; İnsanlık siz darbecileri hiçbir zaman bağışlamayacak. (Gİ/NZ)