Son olarak Arena programı kadrosundaki bir muhabir, "bakıcı anne" olarak İstanbul'daki 7-12 yaş grubu çocukların kaldığı bir çocuk yuvasında işe girdi ve yuvadaki çocukların şiddet, kötü muamele ve hakarete maruz kaldıklarını görüntüledi.
Olayın ardından devlet duruma hemen el koydu(!) Sosyal hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurum (SHÇEK) bünyesinde soruşturma başlattı. Olayla ilgili üç kadın bakıcının iş akitlerini feshetti, bir bakıcı anne hakkında Bakırköy Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundu ve bir öğretmeni görevden uzaklaştırdı.
Görüntüler Bakan Çubukçu'yu uykusuz bırakmış
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, görüntülerin yayınlamasının ardından uykularının kaçtığını ve dört gündür uyuyamadığını söyledi. Çubukçu, yuvalardaki şiddetin ekranlara yansıyandan çok daha büyük olduğunu da itiraf etti: "Siz sadece basına yansıyanları görüyorsunuz, ben daha nelere tanık oluyorum."
Malatya'da 0-6 yaş çocuk yuvasında 25 Ekim 2005'te bakıcıların çocuklara şiddet uygulaması görüntülerinin ortaya çıkmasının ardından benzer bir süreç yaşanmış, üç bakıcı annenin işine derhal son verilmiş ve hemen soruşturma başlatılmıştı.
Malatya'ya giderek yuvada incelemelerde bulunan Bakan Çubukçu, "SHÇEK sistemini kökten değiştireceğiz. İlgili yasa 2006 başında Meclis'te" sözünü vermiş ve sivil toplum örgütlerini çalışmaya katkı yapmaya çağırmıştı. Çubukçu, "Bir tek çocuğun gözyaşına bütün makamları feda ederim" demişti.
2005 sonunda hazırlanan tasarı Meclise getirilmedi
Bakan Çubukçu ve yuva ve yurtlarda benzer olayların yaşanmaması "kalıcı reformlar" için harekete geçmiş, 2005 sonunda "Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu Tasarısı"nı kamuoyuna sunmuştu. Aradan geçen sürede tasarı bir türlü Meclis gündemine getirilmedi. Üstelik çocuk hakları savunucuları tasarının çocukların korunması konusunda bir sistem öngörmediğini ve çözüm olmayacağını düşünüyorlar.
Çocuk hakları savunucuları, Bakanı ve SHÇEK'i, STK'lerle kurduğu ilişki tarzını sorgulamaya, hazır olduğu söylenen reformları meclise getirilmeden önce toplumun eleştirisine açmaya çağırıyorlar.
Avukat Akço: Mevcut yasa çözüme engel değil
İstanbul Barosu avukatlarından Seda Akço, mevcut yasanın çözüme engel olmadığını asıl sorunun bakış sorunu olduğunu ifade ediyor ve ekliyor:
"Sosyal hizmetlerin çocuklara yönelik bakış açısıyla yeniden yapılandırılması lazım."
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Prof. Dr. Gaye Erbatur'a göreyse, ortaya çıkan şiddet görüntüleri toplum olarak çocuklara verdiğimiz değerle ilgili bir durum ve çocuk evde, okulda, sokakta yani her yerde şiddet görüyor.
Avukat Akço ve Prof. Dr. Erbatur, SHÇEK'e bağlı kurumlarda yaşanan şiddet ve istismara ilişkin görüş ve önerilerini bianet'e anlattılar.
Akço ve Erbatur, önleyici hizmetlere ağırlık veren, çocuğun aile yanında korunmasına öncelik veren, ve bağımsız denetimin geliştirilmesini sağlayacak çocuğun üstün yararını gözeten sosyal politikaların bir an önce hayata geçirilmesinin önemini vurguluyorlar.
Erbatur: Hükümetin bir eylem planı ve stratejisi yok
Verdiği çok sayıda soru önergesiyle çocuk hakları ihlallerini meclis gündemine taşıyan Erbatur, hükümetin çocuklara yönelik şiddeti ortadan kaldırmayı hedefleyen bir eylem planı ve stratejinin bulunmadığını ifade etti.
CHP olarak Meclis'te çocuk haklarıyla ilgili yapılacak iyileştirmelerin tamamına her zaman destek vermeye hazır olduklarını söyleyen Erbatur, "Hükümetin hazırladığı yasa tasarısından ses seda yok. Eğer bir reform gerekiyorsa bu herkesi mutlu edecek ve çocukların yararını gözetecek şekilde yapılmalı" diyor.
Erbatur yuvalarda çalışacak insanların çok özel seçilmesinin öneminin altını çizdi.
"Çalışanlar uzman kişilerden seçilmeli. Çalışanların, özel hizmet içi eğitim almaları, daha sık dinlenmeleri, ekonomik olarak iyi bir ücret almaları, yaptıkları işten mutlu ve tatmin olmaları sağlanmalı. Yöneticiler de uzman kişilerden seçilmeli Benim dünya görüşümden olsun yerine bu işin uzmanı olsun mantığını yerleştirmeli."
Erbatur, topluma televizyondaki görüntüleri gördüklerinde "çok üzüldüm" demek yerine bu kurumlara gidip çocuklarla vakit geçirmelerini ve koruyucu aile olmalarını önerdi.
Akço: Bağımsız kamu vesayeti kurumu kurulmalı
Avukat Akço'nun çocukların bulunduğu kurumlarda çocuğa karşı şiddet eylemlerine ilişkin haberlerin ortaya çıkardığı sorunlara ilişkin tespit ve önerileri şöyle:
Kamu vesayeti:Kurum bakımı hizmeti veren yerle koruma altına alınmış vasisinin aynı yer olmaması gerekir ki o hizmete karşı çocuğun çıkarları korunabilsin. Aksi halde kurum yararıyla çocuğun yararı karışıyor. Şu anda o kurumun müdürü o çocuğun vasisi aynı zamanda. Bu bir çelişki ve bunun olmaması lazım. Kamu vesayeti kurumunun bağımsız bir kurum olarak hemen hayata geçirilmesi gerekiyor.
Bir koruma biçimi olarak kurum bakımı: Çok sayıda çocuğun ve çok sayıda aynı yaşta çocuğun bir kurumda bakılması her zaman ihmal ve istismar riski taşıyor. Çok sayıda çocuk kurum bakımında bulunuyor. Dolayısıyla sorunla karşılaşma riski artıyor. Kurum bakımı çocuğa ihtiyaç duyduğu bireyselleştirilmiş ilişkiyi sağlayamıyor. Bu da çocukların riskli davranış gösterme olasılığını arttırıyor, bakıcı anne ile ilişkisini zorlaştırıyor.
Bu nedenle "kurum bakımı" modelinin gözden geçirilmesi gerekir, buna sevgi evleri de dahil. Aile yanında bakım, koruyucu aile ve evlat edinme suretiyle çocuğun ihtiyaç duyduğu ilişkiyi kurmasını sağlayacak bir koruma - bakım modelinin yaygınlaştırılmasına ihtiyaç var.
Yetersiz personel: Kurum bakımında, bakılan çocukların özelliklerine uygun yeterli sayıda ve uzmanlıkta personel bulunmuyor. Kurum bakımı zaten çocuk ile bakıcı arasındaki ilişkiyi devamlılık ve bireysel bağlar üzerinden değil, işveren - hizmet alan ilişkisi üzerinden kuruyor. Bu da hizmette kalite sorunun yaşanmasına neden oluyor.
Denetim: Bir diğer önemli sorun da bağımsız denetim mekanizmalarının olmaması. Çocukların kurum bakımında bulunduğu durumlarda bu kurumların mutlaka bağımsız denetim organlarınca denetlenebilmesi gerekir. Çünkü kurum denetçileri, kurumun koşulları çerçevesinde değerlendirme yapmak zorunda kalabilirler. Oysa denetimlerin çocuğun yararı ve gereksinimleri çerçevesinde yapılmasının sağlanması gerekir.
Önleyici sistemin yokluğu: Bütün bu alanda yaşanan sorunların arkasında gizli kalan önemli bir sistem eksikliği var. O da önleyici mekanizmaların yokluğu. Şu anda çocuk koruma sistemi riskin gerçekleştiği andan sonra olaya el atma ve korumaya dayalı. Oysa mekanizmanın riskin gerçekleşmesini önlemeye odaklanması gerekir. Bu da çok kurumlu bir mekanizmadır. Yani çocuğu kurum bakımına almayı gerektirecek yoksulluk veya yoksunluğu, ihmal veya istismarı önlemeye yönelik çalışan bir mekanizma olması gerekiyor ama böyle bir mekanizma bulunmuyor.
Medyanın tutumu: Medyanın bu tür olayları haberleştirmesi, toplumun unuttuğu bu kurumları hatırlamasını ve onlarla ilgilenmesini sağlamak bakımından önemli. Ancak haberlerin gerçekten böyle bir amaca hizmet edip etmediğine bakmak gerekir. Haberlerin, topluma sorumluluklarını hatırlatmak yerine, toplumu bu tür kurumlara karşı güvensizliğe itme ve bu kurumlara verilen destekten uzaklaştırma; bu kurumlar ve bu kurumlarda çalışanların ve yaşayan çocukların tümüyle damgalanmasına, teşhirine ve toplum dışına itilmesine neden olma riski bulunuyor. Bu nedenle de bu haberlerin veriliş biçimlerinin de amaca uygunluk bakımından gözden geçirilmesi gerekiyor. (KÖ)