Kuzey Kore’nin son nükleer denemesinden 1 yıl 5 ay 26 gün sonra dünya yeniden nükleer savaş ihtimalini konuşmaya başladı.
Tabii aradan geçen bu süre içerisinde, ABD Başkanı Donald Trump Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) çekileceğini açıkladı. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr, “İran nükleer silah üretebilecek kapasiteye ulaşırsa, biz de halkımızı korumak için ne gerekiyorsa ve aynısını yaparız'' açıklamasıyla, kendisinin taraf olmadığı nükleer silahsızlanma anlaşmasına taraf olan İran’ı henüz olmayan nükleer silahları ile tehdit etti. Rusya basını da Rusya'nın sınırsız menzilli nükleer seyir (cruise) füzesi olan "Burevestnik"in Ocak ayında başarıyla test edildiğini duyurdu.
Ama bu ürkünç haberlerden hiçbiri, nükleer silahlara sahip Hindistan ve Pakistan’ın savaş uçak ve helikopterlerini düşürmeye varan ölümcül sıcak çatışmasına ilişkin son günlerdeki haberler kadar korkutucu olmadı.
Nükleer savaş çıkar mı?
14 Şubat 2019 günü Keşmir’in Hindistan kontrolündeki bölümünde 44 askerin hayatını kaybetmesine neden olan bombalı saldırının ardından Hindistan’ın Pakistan hükümetini suçlamasıyla artan gerilim, hava saldırılarına, topçu ateşlerine ve nükleer silahları kullanma tehditlerine kadar varmış durumda.
Ortaya çıkan siyasi anlaşmazlıkların sonucunda bir şantaj unsuru olarak kullanılan nükleer savaş tehdidi, nükleer silahlar olduğu var olduğu müddetçe var olacak gibi duruyor. Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) 2018 raporuna göre, bu tehdit, nükleer silah sahibi ülkelerin silahlarını yenileme çalışmalarıyla birlikte stokların azalmasına rağmen günümüzde yoğunluğu artarak devam etmekte.
Bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından Keşmir için üç büyük savaş yapan taraflardan, Pakistan’ın 140 - 150, Hindistan’ın 130 - 140 adet nükleer başlığa sahip bulunduğu tahmin ediliyor.
SIPRI verilerine göre, Pakistan 2017 yılında bütçesinin yüzde 16,7’sini askeri harcamalara ayırırken, Hindistan aynı yıl bütçesinin yüzde 9,1’ini silahlanma için harcadı.
Sürekli Savaş biter mi?
Şu anda devam etmekte olan çatışmanın başlangıcı, sömürgeci İngiltere’nin bölgeden çekilmesi ile 1947 Ağustosu’nda Pakistan ve Hindistan adı ile iki bağımsız devletin ortaya çıkmasına kadar uzanmakta.
Bağımsızlık ilanından iki ay sonra Pakistan’ın, halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan, bereketli topraklara sahip, başta kendi ülkesi olmak üzere civardaki verimli toprakları besleyen nehir yataklarının geçtiği Keşmir bölgesini ilhak etmek istemesi üzerine 14 ay süren savaşta 3 binin üzerinde insan hayatını kaybetti.
Aynı yıl Hindistan’ın kontrolü altında bulunan Cammu Keşmir bölgesinde çıkan şiddet olaylarında sayıları 20 bin ile 100 bin arasında olduğu tahmin edilen Müslüman, 20 binin üzerinde Hindu ve Sih hayatını kaybetti. Yüzbinlerce insan canlarını zor kurtardıkları bağımsızlığın ilk günlerinde evlerini terk etmek zorunda kaldı.
BM’nin araya girmesi ile yapılan ateşkesin ardından bölgenin 3’te 1’ine tekabül eden Gilgit-Baltistan ve Azad Keşmir Pakistan’a; toprakların büyük bölümünü oluşturan Keşmir vadisi, Cammu ve Ladakh bölgeleri ise Hindistan yönetime bırakıldı.
Ardından 1965’te İkinci Keşmir savaşı, 1999’da Kargil Savaşı, ve Çin’in yayılmacı politikası sonucu ilhak ettiği Tibet’e erişim için topraklarına kattığı Aksay Çin için yapılan savaşların yanı sıra, sürekli sınır çatışmaları ve şiddet olayları yüzünden bu iki ülke birbiri ile bir türlü barışamadı.
Son 10 yılın en kanlı bilançosunun ortaya çıktığı 2018 yılında Hindistan yönetimindeki Keşmir bölgesinde aralarında siviller, güvenlik güçleri ve militanların bulunduğu 500'den fazla kişi hayatını kaybetti.
İndus Suları Anlaşması
İlişkileri halen sürekli gerilim halinde devam eden iki ülkenin 1960'ta Dünya Bankası garantörlüğünde imzaladığı İndus Suları Anlaşması hem yakın tarihteki, hem de bugün yaşanmakta olan çatışmaların nedenine dair ipuçları veriyor.
AA’nın haberine göre, 1960 yılında Karaçi'de imzalanan Hindistan ve Pakistan arasında İndus Nehri'nin kullanım şartlarını belirleyen “İndus Suları Anlaşması”, Indus'u besleyen ve doğu nehirleri olarak anılan Beas, Ravi ve Sutlej ırmaklarının kontrolü Hindistan'a; batı nehirleri olarak anılan İndus, Chenab ve Jhelum nehirlerinin kontrolü de Pakistan'a verildi.
Hindistan'a verilen nehirler İndus'u daha çok beslediği için Pakistan'a bu nehirler üzerinde haklar tanındı. Anlaşmaya Hindistan'ın enerji üretimi, tarım ve balıkçılık hakları olduğu maddesi de eklendi.
Bütün savaş hallerine rağmen yıllardır bir şekilde yürürlüğünü korumakta olan anlaşma, başta iklim değişikliği olmak üzere birçok sebepten ötürü iki ülke arasında gerginliğin tırmanmasına neden oluyor.
İndus kuruyor
Eteklerinde bulunan Keşmir bölgesi üzerinden geçerek Pakistan’ı ve civardaki toprakları besleyerek, Umman Denizi’ne kadar uzanan, Asya’nın en uzun nehirlerinden biri olan İndus’un kaynağı Himalayalar, iklim değişikliği yüzünden buzullarını ürkütücü bir hızla kaybediyor.
Geçtiğimiz ay yayımlanan, “Hindukuş Himalaya Değerlendirmesi” (The Hindu Kush Himalaya Assessment) başlıklı bilimsel raporda, küresel sıcaklık artışının bu şekilde devam etmesi halinde, dağlık bölgedeki sıcaklıkların 4 santigrat dereceden daha fazla artması ve dünyanın en yüksek tepesi olan Everest de dahil, bölgedeki buzulların 3’te 2’sinin kaybolacağı öngörüsünde bulunuldu.
İndus’un yanı sıra Ganj, Brahmaputra, İrrawadi, Sarı Irmak ve Mekong gibi Asya’nın en büyük nehirlerinin de kaynağı olan Himalaya buzullarının yok olması, dağ bölgesinde yaşayan 230 milyon insanın yanı sıra, toplamda 1,6 milyar insan için su ve gıda güvensizliği manasına geliyor.
Yeraltı suları çekiliyor
2017 senesinde “Nature” dergisinde yayımlanan bir araştırmada, dünya genelinde tarım üretiminin giderek kendini yenilemekte zorlandığı, tarımsal üretiminin yeraltı su kaynaklarına dayandığı, tarımsal faaliyetlerde kullanılan suyun yüzde 43’ünün yeraltı su kaynaklarından sağlandığı ve bu oranın da sürekli arttığı ortaya çıkmıştı.
Raporda ihtilaf halinde olan Pakistan ve Hindistan’ın, ABD ile beraber bu kaynaklarla üretilen tarım ürünlerini en fazla ihraç eden ülkeler olduğu belirtiliyor. Her iki ülkede de azalmakta olan yeraltı suları tarımsal faaliyetleri için herhangi bir kanun ve düzenleme olmadan serbestçe kullanıyor.
Yağmur yağmıyor
Photo by Athar Parvaiz - indiaclimatedialogue
Bölgeye hem bereket hem felaket getiren Muson yağmurlarında son yıllarda gözle görülür bir düşüş gözlemleniyor. Pakistan Meteoroloji Departmanının açıkladığı verilere göre, 2017 muson yağmurları ortalamanın altında kalırken, 2018 kışı boyunca görülen yağışlar da ortalamanın yarısından daha az olarak kayıtlara geçti. Kurum ayrıca yağış oranlarının her geçen yıl düşeceği öngörüsünde bulunuyor.
Ayrıca yine geçtiğimiz sene, barajların doluluk oranı tarihinin en düşük seviyesini gören Pakistan’da, İndus Nehri üzerindeki Çaşma Barajı'nında su seviyesinin 870 milyon metreküpten 50 milyon metreküpe düştüğü gözlemlenmişti.
Bir diğer taraftan da Ağustos 2017 ve Ocak 2018 tarihleri arasında geçen sürede Keşmir bölgesini etkisi altına alan kuraklık nedeniyle yetkililer, suya daha çok ihtiyaç duyan pirinç gibi ürünleri yetiştirmemelerini çiftçilerden istemişti.
Yeni barajlar kuruluyor
Kaynağında tükenen, muhafaza edilemeyen, aşırı tüketilip kendini yenilemesine de izin verilmeyen su kaynakları aynı zamanda paylaşılamıyor da.
Hindistan yönetiminin İndus üzerine inşa ettiği ve etmek istediği baraj projeleri, şiddetlenen askeri gerilim, iklim değişikliğinin etkileri ve modern hidroelektrik teknolojisi göz önüne bulundurulmadan hazırlandığı için hal-i hazırda yetersiz kalmaya başlayan İndus Suları Antlaşması’nın da sonunu getirebileceği tartışmalarını ortaya çıkarıyor.
Hindistan'ın inşa ettiği Kişanganga Hidroelektrik Santrali’ni konusunda anlaşmazlığa düşen taraflar garantör Dünya Bankası'nın çağrısı üzerine geçtiğimiz sene Mayıs ayında bir araya gelmiş, fakat karar alamadan dağılmıştı.
İki ülkeyi karşı karşıya getiren İndus' un kollarından Neelum’da, Hint tarafının su akışını engellemediğini söylediği, Pakistan’ın ise, ülke ekonomisinin yüzde 20’sinin nehre zarar vereceğini iddia ettiği baraj çalışmalarının incelemesi için bağımsız bir gözlemci görevlendirilmesi kararı alınmıştı. Fakat Ağustos ayındaki görüşmeler de sonuç vermeyince Pakistan tarafı Hindistan’ın bu kararına karşı uluslararası yargı yolları da dahil olmak üzere tüm yolları deneyeceğini açıklamıştı.
14 Şubat'ta gerçekleştirilen ve 44 Hindistan askerinin ölümüne yol açan bombalı saldırının hemen ardından da Hindistan Karayolu Taşımacılığı, Otoyol, Gemicilik, Su Kaynakları ve Ganj Nehri İhya Bakanı Nitin Gadkari, twitter üzerinden yaptığı açıklamada, yeni bir baraj inşasına başladıklarını ve Pakistan'la paylaşılan suyun artık burada toplanacağını söyledi.
AA’nın haberine göre, Ravi Nehri'ne yapılacak barajdan akan suların diğer barajlara yönlendirileceğini ifade eden Gadkari, şunları sözlerine ekledi:
"Narendra Modi liderliğindeki hükümetimiz, Pakistan'la paylaştığı suyu kesme kararı aldı. Suyu Cammu Keşmir ve Pencap'taki vatandaşlarımıza vereceğiz. Ravi Nehri üzerindeki Şahpur-Kandi bölgesinde baraj inşasına başladık. Baraj, Cammu Keşmir'in kullanımı için su biriktirecek. Akan su ise İkinci Ravi-Beas bağlantısı üzerinden diğer rezerv alanlarına yönlendirilecek."
“Pek yakında”
Indus Su Anlaşması’nın imzalandığı 1960 yılında Küresel İklim Değişikliği tehlikesi yaygın olarak bilinmiyordu. Ama aradan geçen 60 sene içerisinde insanların, Indus’un kaynağını kurutacak kadar büyük bir tehlike olan iklim değişikliğine neden olduğu, yeraltı su kaynaklarını yaşam için değil sermaye için üretilen tarım mahsulü için tükettiği ve nükleer silahları geliştirerek birbirlerini tehdit etmeye başladığı ortaya çıktı.
İki ülke suyun tekrar paylaşımı için bu tehlikeleri göz önüne alarak nükleer yıkıma gitmeden masaya oturacak mı? Yakın zamanda göreceğiz.
Fakat kaynağı kuruyan nehirler yüzünden azalan su kaynaklarından etkilenen milyonlarca hatta milyarlarca insanı da yakın zamanda göreceğiz.
Cemmu ve Keşmir’de gördüğümüz suyun bir silah olarak kullanılmasının ve su için silahlanma yarışının kimlere yaradığını da yakın zamanda göreceğiz. (CT/HK)