Fotoğraf: Yağmur Karagöz
Yaşam hakkını korumak için nasıl bir ceza adalet sistemi kurmak gerekir? Sadece ceza adalet sistemini etkin kılmak için reform yapmak yeterli midir?
Ekonomik, toplumsal ve sosyal koşulları birlikte düşünmeden çare bulamazsınız. Yoksulluktan kurtulmak ve yaşam hakkına saldırıların neden çoğaldığı sorgulanmalıdır.
Şiddet; cinayet, işkence, savaş, terör, baskı, sindirme gibi davranışları seçebilir. Çünkü kuralların çiğnendiği davranıştır ve şiddet kavramının kökeninde güç yatar, kötülüğün aracıdır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 20 Aralık 1993 tarih ve 44/104 sayılı kararıyla kabul edilmiş olan “Kadınlara Karşı Şiddetin Ortadan Kaldırılması Bildirisi” Genel Kurul tarafından 23 Şubat 1994 tarihinde alenileştirilmiştir (Gemalmaz, Semih Ulusalüstü İnsan Hakları Hukuku Belgeleri Legal Yayıncılık. 2010).
Genel Kurul, Kadınlara Karşı Her Biçimiyle Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’nin etkili şekilde uygulanmasının, kadınlara karşı şiddetin ortadan kaldırılmasına katkıda bulunacağını ve bu Bildirinin süreci güçlendireceği ve tamamlayacağı kabul etmektedir.
“Bu bildirinin amaçları bakımından, “kadınlara karşı şiddet” terimi ister kamusal ister özel yaşamda vuku bulsun, bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama ya da özgürlükten keyfi olarak yoksun bırakma dahil olmak üzere, kadınların bedensel/(fiziksel), cinsel ya da psikolojik zarar görmelerine yahut ıstırap duymalarına yol açan yahut böyle bir sonucu doğurması olası bulunan, cinsiyete dayalı herhangi bir şiddet anlamına gelir” (Bildirge Madde 1).
Şiddetin ölümle sonuçlanması hali ise; Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesi, Cezalandırılması ve Ortadan Kaldırılması Hakkında Amerikalılar-arası Sözleşme madde 1’deki tanıma göre; “Bu sözleşmenin amaçları bakımından “kadınlara karşı şiddet” ifadesi, ister kamusal isterse özel alanda gerçekleşsin kadınların ölmelerine ya da bedensel, cinsel yahut psikolojik zarar görmelerine yahut ıstırap duymalarına yol açan cinsiyete dayalı herhangi bir eylem ya da davranış olarak anlaşılacaktır.”
Günümüzde şiddet ölümle bitiyor.
“Kadınlar, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ya da herhangi bir başka alandaki tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden eşit şekilde yararlanma ve eşit olarak korunma hakkına sahiptir”. Bildirgenin 3. maddesinde “Bu haklar” nelerdir sayılmıştır ve başta yaşam hakkı gelmektedir.
Devletler, kadınlara karşı şiddeti cezalandırmalıdır. Devletler bu yükümlülüklerinden kaçınmak üzere örf-adet gelenek veya dinsel mülahaza ileri sürmemelidir.
Yaşadığımız yıllarda an itibarıyla kadın cinayetlerini sayarak, istatistiklerini tutarak kadına karşı şiddet ve cinayetlerin önlenmesi hakkında politik olarak ve hukuki sorunlar tartışılmaya başlanacak.
Demokrasi açılan ceza davaları üzerinden tartışılıyordu. Kadın cinayetleri üzerinden infaz rejimi tartışılmaya başlanacak… Her iki konuda yapılan tartışmalar mutlaka cezalandırma veya ölüm üzerinden yapılıyor. Sonuç üzerinden yapılan tartışmalar ise hukuku öldürüyor.
Cinayetler, infaz rejimini tartışmaya açacak, ama zaten açılması gerekiyordu. İnsan öldürenlerin cezalarındaki indirim oranları, denetimli serbestlik gibi konular gündeme oturacak. Açık cezaevi denilen ve açık cezaevine geçmek olarak bilinen sistemde üst üste yatacak yerleri bile olmayan hükümlülerin çektikleri zaten başlı başına bir eziyet ve yaşanan eziyetler şiddet doğuruyor, şiddeti besliyor. İzinli çıkmak demek firarı tetikliyor, firarlar öç almayı ve artık giderek cinayetler çoğalıyor, kadınlar öldürülüyor.
13.12.2004 kabul tarihli 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun 29 Aralık 2004 yılından beri yürürlükte bulunan bir kanundur.
İnfaz Kanunu'nun temel ilkesi; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallardır. Hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrıcalık tanınmaksızın uygulanması gereken bir kanundur (Madde 2).
Acaba “infazda temel amaç” nedir?
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ilgili ulaşılmak istenilen temel amaç, genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumun suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır (Madde 3).
Yargı Reformu Stratejisi'nde Hedef 7.5’e göre; “cezaların infazı alanında genel infaz usullerinin uygulanmasında sakınca bulunanlara yönelik uygulamalar geliştirilecek” Hedef 7.6’da “Ceza infaz kurumlarının yönetim kapasitesi geliştirilecek, kurumlarda bulunanların topluma uyum süreçlerine yönelik ıslah önlemleri artırılacak ve koşullu salıverilme sistemi iyileştirilecektir” yazılı…
Bütün bu hedefler nasıl gerçekleştirilecek?
Kanun maddelerini yazıldıkları gibi yazmak, yazıldıkları gibi okumak çok kolaydır. Tıpkı bildirgeleri anımsatmak gibi… Ama zor olan “yeniden suç işlenmesini engelleyici etkenleri” güçlendirmektir. Acaba nasıl yapılacak?
Yargı Reformu Stratejisi'nde yaşam hakkının neden ve nasıl korunması gerektiği konusunda genel bir bakış açınız yoksa; kadına yönelik şiddeti önlemek adına yazılı ulusal ve ulusalüstü metinlere sadece bakarsınız.
Cezaevleri kanayan yaradır. Hastaları, hastalananları çoktur.
İnfaz rejiminin insanileşmesi; suçluları çoğaltan mekanların çoğaltılması değildir.
Cinayetleri biriktirerek, öldürülen kadınların sayılarını çoğaltarak kadına karşı şiddeti önleyemezsiniz. İnfaz rejimini cinayetlere bakarak iyileştiremezsiniz tartışamazsınız bile, yaşam hakkını koruyamazsınız. (Fİ/DB)