Üniversite öğrencisi Şule Çet’in ölümüne ilişkin dava geçen hafta görülen son duruşmada karara bağlandı. Mahkeme tutuklu sanık Berk Akand'a cinayete yardımdan 12 yıl 6 ay hapis cezası verdi.
Mahkeme heyeti diğer tutuklu sanık Çağatay Aksu’ya da bir suçu gizlemek amacıyla öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi, sonra bu cezaya iyi hal indirimi uyguladı ve müebbet hapis cezasına düşürdü.
Her iki sanık da dava boyunca bir kez bile pişman olduklarını belirtmemişti, aksine Şule'yi ve ailesini suçlayıcı dil kullanmıştı. Delillerin tamamını mahkeme ile paylaşmamıştı. Aksine, kendi aralarındaki mektupları dahi son anda ortaya çıkarmışlardı.
Davada hakikatin ortaya çıkması için bir tavır sergilememiş aksine Şule’nin intihar ettiği yönünde sahte delil üretme konusunda bile kendi aralarında yazışmışlardı.
Bu nedenlerle de “iyi hal” indirimine tepki vardı. Önce Çet Ailesi’nin avukatı Umur Yıldırım kararı istinafa taşıyacaklarını açıkladı. Sonra, Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı avukatları.
Peki, bu kadar tepki alan bu tür indirimlerin bizim göremediğimiz nedenleri neydi?
TIKLAYIN - Şule Çet Davasında Aksu'ya Müebbet, Akand'a 18 Yıl 9 Ay Hapis Cezası
"Duruşma tutanaklarında gözyaşı var"
Soruya, Doç. Dr. Eylem Ümit Atılgan, detaylı bir yanıt veriyor:
“Haksız tahrik indirimi, bir erkeklik indirimidir. Bunun da cezasızlık olduğunu biliyoruz. Bunu bilmek için alternatif medyaya şöyle bir iki gün bakmak yeterli.
“Ama ben bunu sosyal bilimlerin metoduyla söyleyebilmek için 1978’den 2015’e kadar verilmiş kararlarda haksız tahrik indirimi verilmiş davaları inceledim. Hazırlık soruşturmasındaki belgeleri, tutanakları inceledim. Bu araştırmadan çok sonuç çıktı ancak bugün burada anlatmak istediğim erkeklik indirimi eril hukuk türünde bir cezasızlık.
“Duruşma tutanakları terlemez denir. Ama bence terliyorlar gözyaşları da var kan da var. Kadın cinayetlerinde savcılıkta, sorgu ifadelerinde karşımıza çıkmayan erkeklik savunmasını mahkeme tutanaklarında görüyorsunuz.
“Fail erkekler, ölmüş, kendisini savunmayacak konumda olan kadınların kendilerine 'Sen de erkek misin? Erkeksen gel' dediğini söylüyor. Ya da cinsiyet geçiş sürecinde olan birini öldüren fail 'bana cinsel ilişki teklif etti trans çıktı ondan öldürdüm' diyor. Transfobik cinayet aslında. Buradan sonrasında artık tutanaklarda gördüğümüz şey erkeklik savunması tutanağa girdiği andan itibaren yargıçlar ve failler arasında farklı bir dil ortaya çıkıyor. Bu görünür hale geliyor.
'İşbirlikçi/suç ortaklığı erkekliği'
"Hegemonik erkeklik teorisinde yargıçlar ve failler arasındaki bu ilişkiye işbirlikçi erkekliği deniyor. Ben buna suç ortaklığı diyorum.
"Hegemonik erkekliği besleyen en çok yargıçların ortaya çıkardığı pratiklerdir. Çünkü onlar, kimi erkekliklerin kadınlar ve çocuklar üzerinden söz söyleyebileceğine, onlara ne yapabileceğine karar veren noktadadır”
Atılgan buraya özetini aktardığım sunumunu, dün ( 7 Aralık 2019 Cumartesi) İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeki “Kadına Yönelik “Erk”ek şiddetiyle mücadele” sempozyumunda gerçekleştirdi.
Erkek şiddeti konusunda uzmanlaşmış farklı disiplinlerden 30 uzmanın bir araya geldiği sempozyum, bu satırların yazıldığı dakikalarda da devam ediyor.
İki öncü kadın
Dün, kadınlar için önemli iki panel daha vardı. Türkiye Kadın Hareketi’nin önünü açan, iki önemli feminist kadın için kadınlar, bir araya geldi.
Şirin Tekeli
Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi’nin (SU Gender) düzenlediği Şirin Tekeli Araştırma Ödülü Konferans ve Ödül Töreni Karaköy Minerva Palas’ta gerçekleşti.
TIKLAYIN – Şirin Tekeli Hayatını Kaybetti
TIKLAYIN – 10 Maddede Türkiye'de Kadın Hareketi
TIKLAYIN - Feministler Şirin Tekeli'yi Anlatıyor: İlham Verdi, Önümüzü Açtı
Çok sayıda araştırmacının, akademisyenin ve aktivistin yoluna ışık tutan; demokrasi, akademik özgürlük, toplumsal cinsiyet eşitliği ve feminizm alanlarında öncü çalışmalar yapmış Şirin Tekeli’nin bıraktığı zengin mirasın yaşaması amacıyla hayata geçirilen ödül Türkiye’de toplumsal cinsiyet odaklı araştırmaları desteklemeyi ve teşvik etmeyi amaçlıyor.
Konferansta sunum yapan ödül alan araştırmacıların bazılarının makalelerinin özet halini ve ödül töreninin detaylı haberini önümüzdeki günlerde bianet’ten okuyabilirsiniz.
TIKLAYIN - Şirin tekeli bianet yazıları
Ödül kazananların isimleri ve araştırma başlıkları şöyle:
Sezen Bayhan-Canan Aratemur Çimen: “Müfredat ve Ders Kitaplarında Cinsiyetlendirilmiş-Askerleştirilmiş Ulus Kimlik İnşasının Evrimi
Zeynep Selen Artan: Darülbedayı’nın “Öteki” Kadınları: Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ve Tiiyatro ve Toplumsal Bellek
Araştırma Teşvik ödülleri
Burcu Nur Binbuğa-Kınık: “Ekofeminsit perspektiften Kadınların Maden Karşıtı Mücadelesi”
Derya Acuner: “İğne İplikle Kaydedilen Hafıza: Türkiyeli Kadın Sanatçıların Kumaş İşlerinden Türkiye Tarihine Bakmak”
Pınar Karababa: “Kadın Emeğinin kesişen ve Dönüşen Formları: İpek Halı ve Kutnu Dokumacılığı Örnekleri”
Merve Koç: “Normatif Bedende Erkeklik Deneyimleri: Hegemonik Erkeklik Söylemi ve Cüce Erkekler”
Özlem Ezer: “Yenilenen Köprüler Olarak Suriyeli Kadın Mülteci Anlatılarında: “Yaşayan Din ve İnançlar”
Duygu Asena
Kadınlar feminist gazeteci Duygu Asena ile İstanbul’da Kadın Eserleri Kütüphanesi’nde buluştu.
“Kadınların yaşam öyküleri, feminist pedagoji ve politika” başlıklı toplantıda Asena'nın yaşamına tanıklık edenlerle, yazdıklarından/hakkında yazılanlardan tanıyanların konuştuğu iki panel gerçekleşti.
Her iki oturumu da Prof. Dr. Meral Özbek modere etti. Açılışını ise Kütüphane'den Füsun Ertuğ yaptı.
TIKLAYIN - "Duygu Asena'nın Kitapları Birer Mücadele Çağrısıydı
Panelde, siyaset bilimci Prof. Dr. Fatmagül Berktay, “Yaşamak ve Yazmak Cesareti”, iletişim akademisyeni Prof. Dr. Eser Köker, “Kadın yaşam öyküleri: Kız kardeşinin Yaşamını okuyarak yaşamı birlikte keşfetmek”, feminist öncülerden yazar-esnaf Handan Koç “Feminist ve Kadınca dergilerine dönemine bugünden bakmak” başlıklarında konuştu.
Yazar Seran Demiral da Asena üzerine Kadınca ve Kim dergilerinde yoğunlaşan bir video-sunum yaptı.
Ayrıca panelde, yazar-eleştirmen İpek Şahbenderoğlu, yazar-edebiyat öğretmeni Melike Koçak, yazar-senarist Zehra Çelenk, yazar-editör Neslihan Cangöz, öğretim üyesi-araştırmacı Zeynep Gülru Göker de Asena'nın romanları, iç sesinin anlattıkları, kadın-yazar-editör ilişkisi, dijital medyada hafıza çalışmaları ve kızkardeşlik üzerine konuştular.
Ceren Özdemir cinayeti “tekil olay” değil
Ordu’da Özgür Arduç, Ceren Özdemir’i evinin önünde bıçaklayarak öldürdü.
Cinayet sonrası açıklama yapan Ordu Cumhuriyet Savcılığı, fail Arduç’un 14 yıl önce yine Ordu'da bir çocuğu kasten öldürmeye teşebbüste bulunduğunu, Ekim 2019’da açık cezaevine konulduğunu, buradan da 1 Aralık günü firar ettiğini açıkladı.
Bu da ceza infaz sistemindeki açıklığı gündeme getirdi. Bir suçtan cezaevinde olan bir kişi nasıl bu kadar kolaylıkla dışarıda gezebiliyor ve suç işleyebiliyordu?
Türkiye’deki infaz sistemini, ceza hukukçusu avukat Gökmen Yeşil, bianet’ten Tansu Pişkin’e anlattı. Yeşil, İnfaz Yasası'ndaki değişikliklerin caydırıcı olmaması sebebiyle cezasızlığın önünü açtığını söylüyor.
TIKLAYIN - İnfaz Yasası'ndaki Değişiklikler Cezasızlığın Önünü Açtı
TIKLAYIN - Soylu'dan "Ceren Özdemir Cinayeti" Açıklaması
Dün konuşan AKP Sözcüsü Ömer Çelik de infaz sistemindeki eleştirilere şöyle karşılık verdi:
“Her yasal düzenlemenin sonrasında ortaya çıkan toplumsal eylemleri, öncesindeki yasal düzenlemeye bağlarsanız, hiç kimse KHK çıkaramaz kanun çıkmaz. Buradan Cumhurbaşkanı’mızı hedefe koymayı ayıplıyorum. Dünyanın her yerinde kapalı cezaevi var. Türkiye’de de var. Bunun da çeşitli koşullar var. Bu katil de bunlar. Her tekil olaydan böyle bir mantık çıkartırsanız Meclis’i de diğer kurumları da çalışamaz hale getirirsiniz.”
Kasım'da erkekler 21 kadını öldürdü
Erkek şiddetiyle ortaya çıkan kadın cinayetlerinin tekil olmadığını verilerle anlatmak adına hatırlatmak istiyorum.
Kasım’da 21 kadını erkekler öldürdü. Bu sayıya şüpheli ölümler dahil değil. Şüpheli kadın ölüm sayısı 28. Eğer şüpheli kadın ölümlerini de dahil ederseniz bu sayı 49'a ulaşıyor.
Her ne kadar bu şüpheli ölümlerin büyük bir kısmı da sonrasında “erkeklerce” işlenen cinayetler olarak açığa çıksa da kesin olan bir netlik var ki erkeklerin öldürdüğü kadın sayısı Kasım'da en az 21.
Her ay en az 20 kadının öldürüldüğü bir ülkede, Ceren Özdemir'in öldürülmesini “tekil olay” olarak açıklamak, infaz sistemindeki açıklıkları ve İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmadığını görmezden gelmek olur.
Görmezden gelmeyeceğiz...
TIKLAYIN -bianet erkek şiddeti çetelelerinin tamamı
(EMK)