Yeniden yazmak gerekiyor. Sorunu şöyle özetleyebiliriz. Savaş veya kriz veya çatışma hallerinde medyanın tutumu ne olmalıdır?
Kiev’de 10 – 11 Mart 2005 tarihlerinde yapılan yani on yıl önceki “Kitle İletişim Politikası 7. Avrupa Bakanlar Konferansı” çatışma ortamlarında medyanın durumunu sorguluyordu. Konferans sonunda kabul edilen Siyasal Bildiri’ye ek üç karar ve Eylem Planı benimsendi. “Kriz Zamanlarında İfade ve Haber Alma Özgürlüğü” 1 Numaralı Karar olarak kabul edildi. Kriz zamanlarında özellikle ifade özgürlüğü daha çok korunmalıydı. En çok sıkıntısı çekilen konuların başında bilgi eksikliği geliyordu. Kamu otoritelerinin kamuoyuna bilgi aktarması kabul edildi ve “kriz durumlarında” gazetecilerin çalışmalarına yapılan her türlü müdahalenin istisna olarak kalması kabul edildi. Asıl olan uluslararası belgelerde kabul edilen koşullara sıkı sıkıya uyularak gazetecilerin rahat çalışması sağlanacaktır. İfade özgürlüğüne ve gazetecilerin serbest ve engellenmemiş bir şekilde mesleklerini yapmalarına karşı kriz zamanlarında daha fazla ve yaygın olarak gerçekleştirilen saldırılar kınandı. Kriz zamanlarında ifade özgürlüğünün teminat altına alınmasında tüm devletler kararlı olmaya çağrıldı.
Bakanlar Konferansı’nda kabul edilen ilkeye göre; gazetecilerin güvenliklerine karşı bir engel ve tehdit olmaksızın, kriz durumlarına ilişkin özgür ve bağımsız bir şekilde haber aktarabilmelerine ve bu hakkın ilgili uluslararası belgelerde düzenlenen kısıtlamaların ötesinde herhangi bir kısıtlamaya gidilmesi olasılığı dahi olmaksızın kullanılması Konferansa katılan Devlet Bakanları tarafından kabul edildi.
Öte yandan UNESCO’nun 1978 yılı Kasım ayının yirmi sekizinci gününde benimsediği “Kitle İletişim Araçlarının, Barış ve Uluslararası Anlayışın Güçlendirilmesine, İnsan Haklarının Yaygınlaştırılmasına ve Irkçılık, Irk Ayırımı ve Savaş Kışkırtıcılığına Karşı Çıkılmasına Katkısına İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi”nin birinci maddesi'nde ise; barışın ve uluslararası anlayışın güçlendirilmesi temel amaçtır. Bu nedenle Bildirge’de ırkçılık ve savaş kışkırtıcılığına karşı çıkılmasının dünya üzerinde yaygın hale gelmesi için, daha dengeli bir bilgi dağılımının gerekli olduğu vurgulanmıştır.
Haberin, ele alınan konunun değişik yönlerini içerdiği oranda bu katkıların daha etkin olacağı kabul edilmiştir. İkinci maddeye göre; “İnsan hakları ve temel özgürlüklerin ayrılmaz bir parçası olduğu kabul edilen, düşünce, düşündüğünü açıklama ve bilgi edinme özgürlüğünün kullanılması, barışın ve uluslararası anlayışın güçlendirilmesinde çok önemli bir öğedir.”
İlk kez 1980’de Fransızca ve İngilizce olarakUNESCO’nun “ İletişim ve Toplum - Bu gün ve Yarın” adıyla yayınlanan Macbridge Raporu’nda iletişimcilerin kendi aralarında kesin ve net bir ayırım yapılması mümkün değildir. Ancak yeniden hatırlatalım ve yazalım; “savaş” karşısında ve belki de çatışmalı ortamlarda veya kriz zamanlarında gazetecileri beş ayrı kategoride değerlendirmek mümkündür:
Birinci kategoride iletişimciler (gazeteciler) görevlerini sadece enforme etmek, “ham” haber vermek olarak görenlerdir. O nedenle yaptıkları işi ve sonuçlarını savaş ya da barış açısından değerlendirmeyi düşünmezler, buna gerek dahi görmezler. İkinci kategori ise; karşılaşılan sorun ne olursa olsun, mesleklerinin kendilerinden tam bir tarafsızlık beklediğine inanan gazetecilerdir. Üçüncü kategoride bulunan gazeteciler ise kitle iletişim araçlarının amaç ve görevini toplamsal uyumu geliştirmenin aracı olarak varsayarlar. Kendilerini her türlü şiddete karşı çıkmakla yükümlü kabul etmişlerdir. Barışın hizmetinde olmayı görev sayarlar. Başka bir otoritenin değerlendirmesi bu bakış açısı içinde eleştirilir veya kınanır. Bunun dışında kendilerini sürekli ve her zaman bu bakış açısı içinde görevli saydıklarından yazılarında ve görüşlerinde sert tavır takınırlar
Başka bir kategori ise; görevlerinin o anda işbaşında bulunan hükümeti desteklemek olduğuna inandığı için, savaş ve barışı kamuoyuna aktarmak hususunda kitle iletişim araçlarının önemini bu görevle sınırlar, bu görev bilinci ile hareket etmeyi ödev sayar. Amaç hükümetlerin desteklenmesidir. Hükümetler savaş gerekli derse, savaş gereklidir. Aksi halde ise barış gereklidir. Beşinci kategoride ise; barışın bir hayli tehlikede olduğu gerçeğini göz önünde tutarak kamuoyunu tüm olasılık ve sonuçlara hazırlamayı uygun görürler.
Bu kategorilere girmeyen daha özel bir kategoride ise, uluslararası gerilim ve bunalım dönemlerinde kendilerini hemen barışa hizmet içinde bulan ve bu çok önemli görevleri nedeniyle de çok ağır sorumluluklar yüklenmeye hazır olan özel muhabirler vardır.
Gazetecilerin ilk işlevi, rahatsız etse bile kamuyu tüm olay ve gerçeklerden haberdar etmektir. Silahsızlanma konusu sürekli gündemde olmalıdır. Uluslararası düzeyde toplantılar düzenlenmesi ve kitle iletişim araçlarının savaş karşıtı barış için donatılması zorunluluktur.
Savaş tehlikesi; hoşgörüsüzlük, şovenizm ve farklı görüşlere karşı anlayışsızlık yüzünden sürekli olarak artmaktadır. Acısı artık tüm topraklar üzerinde yaşanıyor. Herkesi etkiliyor ve sonuçları sadece acı, gözyaşı ve kandan ibaret. Bu gerçek iletişim araçlarında sorumluluk taşıyan yerlerde bulunanların aklından çıkmamalıdır. Çünkü tüm insanlığın barıştaki üstün çıkarı her türlü ulusal ve siyasal çıkarların üzerindedir. (Fİ/HK)