Telefonun ucundaki ağlamaklı ses kardeşine kaldığı cezaevinde işkence yapıldığını anlatıyordu.
Onun bana önceki gün (16 Eylül) aktardıklarını sizinle yorumsuzca paylaşmak istiyorum:
Ben Sevim Çelik. Halen Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde hükümlü epilepsi hastası Cengiz Sinan Halis Çelik'in ablasıyım. Kardeşim 14 yıldır cezaevinde. PKK davasından hüküm giydi. Size kardeşime yaptığım son ziyarette tanık olduklarımı ve yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. 15 Eylül 2010 günü kardeşimi cezaevinde ziyarete gittim. Ziyaret saati geldiğinde kardeşimin gecikeceğini söylediler. Nedenini sorduğumda da, 'Tekerlikli sandalye ile gelecek, ondan' dediler. Kardeşim bir süre sonra denildiği gibi tekerlekli sandalye ile geldi. Kardeşim tanınmayacak haldeydi. Vücudunun her tarafı morarmış, şişlikler vardı. Kardeşime, 'Sana ne yaptılar' diye sorduğumda, bana şunları anlattı:
13 Eylül sabahı sayım için içeri geldiler. Cengiz seni hastaneye götüreceğiz dediler. Bana önceden bildirmedikleri için ben de hazır olmadığımı söyledim. Bunun üzerine, 'Senin ya ölünü ya da dirini buradan çıkaracağız' dediler. Bu sırada arkadaşlarım beni vermek istemedi. Bunun üzerine içeriye başka gardiyanlar da geldi. Sayıları önce 15 civarındaydı. Daha sonra bu sayı neredeyse 30'a çıktı. Hepimizi dövmeye başladılar. İşkence uyguladılar. Bu sırada kafamı cam duvara vurdular. Duvar camı kırıldı. Yüzümdeki yaralar bundan oldu. Orada düşüp bayılmışım. Beni dışarı çıkarmışlar. Gözlerimi revirde açtım. Kendime geldiğimde beni koğuşa geri getirdiler. Bir süre sonra tekrar geldiler. Hepimize tekrar saldırdılar.
Bir arkadaşımız kalp hastası, özellikle bağırdık, arkadaşımız kalp hastası vurmayın, ben epilepsi hastasıyım kafama vurmayın dediğim halde bizi canavarca hislerle dövmeye devam ettiler. Bu sefer daha ağır dövdüler. Beni öldü sanılıp hastaneye kaldırdılar. Doktor raporunda bana işkence uygulandığının kayıtlara geçtiğinden emin değilim. Kendime getirildiğimde cezaevine geri götürüldüm. Çarşamba sabahı bize 'Orantısız güç kullanımından ötürü' soruşturma açıldığı bildirdiler. Soruşturma kâğıtları bize getirilirken bile yan koğuşlarda da şiddet uygulanıyordu. Orada mahkûmların bağırtılarını duyuyorduk. Kamera kayıtlarında eğer silmemişlerse vardır. Çünkü koridorlarda da şiddet devam etti. Şiddet emrinin cezaevi 2. Müdürü Haydar Ali Ak tarafından verildiğini öğrendik.
Kardeşim bunları anlatırken bir yandan da vücudundaki yaraları göstermek için soyundu. Kapalı görüş kabininde başına gelenleri bedenindeki yara izleriyle anlattı. Tekerlekli sandalye ile duvara tutunarak duruyordu. Görüşme sonunda poşet içinde gelişi güzel konulmuş dayak ve işkence sırasında mahkûmların üzerlerinde olan parçalanmış ve bazıları kanlanmış elbiseleri bana verdiler.
Aynı gün Tekirdağ F Tipi Cezaevi savcılığına suç duyurusunda bulundum. Bana verilmiş elbiseleri kendilerine gösterdiğim halde ilgilenmediler. Parçalanmış ve kanlanmış elbiseler mahkûmlara nasıl bir işkence uygulandığını gösteriyor.
Sizden, 12 Eylül'e yargı yolunun açıldığı bu günlerde halen cezaevlerinde devam eden 12 Eylül uygulamalarına karşı duyarlı olmanızı ve gerekli yasal işlemlerin başlatılması için elinizden geleni yapmanızı rica ediyorum..."
Sevim Çelik
Tekirdağ F Tipi Cezavi'nde yatan hükümlü Cengiz Sinan Halis Çelik'in ablası
16 Eylül 2010 (FA/TK)