Kürdistan İşçi Partisi (Partiya Karkerên Kurdistan - PKK) Lideri Abdullah Öcalan ile birlikte İmralı Özel Tip Cezaevi'nde tutulan PKK'li Cumali Karsu, 3 Mart günü öğle saatlerinde ANF'nin duyurduğu habere göre Asrın Hukuk Bürosu'na bir faks gönderdi.
Faksta özetle, Türkiye cezaevlerinde PKK-PJAK (Partiya Jiyana Azad a Kurdistanê - Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) tutuklularının 1 Aralık 2011'den beri dönüşümlü-süresiz devam ettirdiği ve 15 Şubat tarihinden sonra da aralarında 3 BDP'li milletvekilinin olduğu gruba, dönüşümsüz-süresiz olarak devrettiği açlık grevlerinin makul taleplerle sonlandırılması isteniyordu.
İmralı'dan ansızın gelen faks, zamanlama, gönderenin ismi, içerik ve örtülü mesajlarıyla kafa karıştırıcı.
Yaygın medyaya yansımasa da Türkiye'de şu an, cezaevlerindesürdürülen süresiz-dönüşümsüz grevlerle eşzamanlı olarak dışarıda 50'ye yakın birimde; BDP, Barış Anneleri İnisiyatifi, KESK ile bu yöntemin Kürt sorununun çözümüne katkı sağlayacağını düşünen kesimlerin desteklediği dönüşümlü açlık grevleri devam ediyor.
Açlık grevleriyle birlikte; BDP'lilerin mesajları, Kürtlerin ilk defa açık açık adını koyarak yaptıkları bahar hazırlığı, TSK'nın operasyonlarını aralıksız sürdürmesi, yaklaşan 8 Mart ve ardından gelecek Newroz ile birlikte bölgede tansiyonun yükseleceği endişesi devam ederken, Mesud Barzani'nin Güney Kürdistan'da önümüzdeki Newroz'da bağımsızlık ilan edeceği iddiasıyla siyasi ve askeri manevraların sıkça yaşanacağı bir döneme girileceğini gösteriyor.
İşte İmralı faksının tam da bu dönemde gelmiş olması pek manidar.
Manidar çünkü; Halen devam eden KCK adı altındaki operasyonların bir ayağını oluşturan Abdullah Öcalan'ın avukatlarına yönelik gerçekleşen tutuklamalarda ana iddia İmralı'nın talimatlarını PKK'ye taşımaktı. Adalet Bakanlığı yetkilisi ve cezaevinin güvenliğini sağlayan birimin denetiminde yapılan avukat görüşmeleri, akabinde basına yansıyor ve kamuoyunda tartışılıyordu.
Bilindiği gibi MİT'e kadar uzanan ve KCK adı altında yapılan operasyonlarda gerçekleşen gözaltı ve tutuklamalarda gerek emniyette ve gerekse savcılıkta bunun adı "talimat" olarak yer almıştı.
Şimdi;
Şayet faks doğru ve İmralı'dan Cumali Karsu tarafındanAbdullah Öcalan adına gönderilmişse sorulması gereken can alıcı soru şudur:
Devlet, durup dururken Abdullah Öcalan'ın "talimat" vermesine neden izin verdi?
Akla ilk takılan hiç kuşkusuz baharın gelmiş olması.
Ayrıca faks izni, devletin çıkarları gereği gerektiğinde Öcalan ile diğer birimlerin görüşmesine yol verdiğini doğrulanıyor. Faks bu anlamda, Kandil'den Murat Karayılan ve Avrupa'dan Zübeyir Aydar'ın yaptıkları, "Devlet müzakereler süresince mektup taşıdı, buna izin verdi" açıklamalarını teyit eder nitelikte. "Oslo görüşmeleri" olarak adlandırılan müzakerelerin sonuç alıcı olmaması, paralelinde KCK operasyonlarının devam etmesi ve bölgede yaşanan yoğun askeri operasyonlar, faksın kandırılma/oyalama ve mevsimsel pasifize etme niyeti taşıdığı kuşkusunu doğuruyor.
Bu bağlamda, Abdullah Öcalan ile görüşmeleri yazın ortasından, sonbahar ve kış boyunca, "hava muhalefeti" ve "koster bozuk" gibi inandırıcılığı bile artık tartışılmayan sudan gerekçelerle engelleyen devletin baharın gelmesiyle verdiği faks iznini, aklın ve izanın yolu olan müzakereleri yeniden ama doğru ve inandırıcı bir şekilde başlatmaktan çok bir manevra olarak değerlendirmek de pekala mümkün.
Radikal yazarı Cevdet Taşkın'ın da dün köşesinde belirttiği gibi, Abdullah Öcalan'ın zaten başından beri açlık grevleri ve bedenini ateşe verme gibi eylemlere karşı olduğu biliniyor.
Taşkın'ın yazısında ifade etmekten imtina etse de, İmralı faksı bu anlamda yeni bir "talimat" içermiyor.
Faksın çekilmesine sağlanan izin ve Abdullah Öcalan'ın Cumali Karsu üzerinden gelişmelere ilişkin verdiği mesajların ana hedef kitlesi olan PKK, BDP ve Kürt halkının nasıl okuyacağı ise önümüzdeki yakın süreçte ortaya çıkacaktır.
Dileriz bahar kirli savaşa değil onurlu bir barışa evrilir. (FA/HK)