Birkaç kişiydiler… Toplasan, iki elin on parmağı kadardı sayıları. Onlar, gazeteciydi.
10 Nisan 1968’de, Sivas ilinin Gürün ilçesine bağlı Çipil köyünde dünyaya gelen Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe sekiz çocuklu emekçi bir ailenin yedinci çocuğu…
Birkaç kişiydiler… Onlar anlattı ve bizler Metin öldürülünceye kadar onun hayat hikayesini bilmiyorduk…
Güler yüzlü, arkadaşları arasında çok sevilen, sohbeti güzel bir muhabir olduğunu çalışma arkadaşları gazetecilerden öğrendik…Geniş bir arkadaş çevresi olan, sürekli gülen, güler yüzlü ve hoş sohbet biri olarak tanıdık Metin’i…
1992 yılından itibaren Haberde ve Yorumda Gerçek dergisinde muhabirlik yapmış. 7 Haziran 1995’te yayın hayatına başlayan Evrensel gazetesinde çalışmaya başlayan Metin Göktepe haber peşinde koştuğu sırada 9 Ocak 1996’da, gazetecilik yaparken, gözaltına alındı… Gözaltında öldürüldü.
Metin Göktepe, Ümraniye E Tipi Cezaevi'nde ölen Orhan Özen ile Rıza Boydaş’ın cenaze törenini izlemekle görevlendirilmişti. Alibeyköy'deki cenaze töreni sırasında polis tarafından gözaltına alınan yaklaşık beş yüz kişi içinde Metin Göktepe’de varmış. “Gazeteciyim” demiş, ısrarla gazeteci olarak görevini yaptığını, gözaltına alınamayacağını söylemiş. Polisler sarı basın kartını sormuşlar. Yokmuş...
Eyüp Kapalı Spor Salonu'na götürerek gazeteciye dayak atan polisler, Metin Göktepe’yi Spor Salonu'nun büfesinin yanına bıraktılar.
Metin Göktepe ölmüştü…
Önce inkâr ettiler. Gözaltına almadık dediler. Sonra, savcı 8 Ocak 1996 akşam saat 20.00'de “olay ve ölüm tutanağı” düzenledi ve Metin'in cesedini Adli Tıp'a gönderdi.
Sonra gözaltına alındığı kabul edildi. Ama ısrarla inkar ettiler. Göktepe'nin gözaltına alındıktan sonra akşam üzeri serbest bırakıldığını ve Eyüp'te bir çay bahçesinde otururken fenalaşarak oturduğu sandalyeden düştüğünü ve burada öldüğünü iddia ettiler…
Yetmedi… Duvardan düştü dediler. Onlara göre, o zaten gazeteci bile değildi…
Birkaç kişiydiler…Birkaç gazeteciydiler... Öldürülen gazeteciyi kimler öldürmüşse peşini bırakmadılar. Metin’le birlikte gözaltına alınanları buldular. Onlar gördüklerini anlattılar… Muhabir dövülerek öldürülmüştü. Tanıklar, ölüme tanık olmuştu…
16 Ocak 1996 tarihinde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanlığı açıkladığı raporunda "Metin Göktepe gözaltına alınmış, gözaltında polis tarafından öldürülmüştür" dedi…
Birkaç kişiydiler… Muhabir Metin Göktepe’nin oturduğu sandalyeden veya duvardan düşerek ölmediğini, dövülerek öldürüldüğünü kanıtladılar... Gazetecinin ölümü, dava oldu.
İstanbul’da, Aydın’da dolaştırılan ve yargılanan polis memurlarının can güvenliği için ilden ile aktarılan dava Afyon’da bitti. Afyon Ağır Ceza Mahkemesi 19 Mart 1998 tarihinde kararını açıkladı. 5 sanık hakkında "kastı aşan adam öldürme" suçundan 7 yıl 6'şar ay hapis cezası verildi, 6 sanık beraat etti.
Dava dosyası Yargıtay’ın bozma kararı üzereni yeniden Afyon Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlandı. 20 Ocak 2000 tarihinde Yargıtay kararını açıkladı. 7 yıl 6'şar ay hapis cezasına çarptırılan 6 polisten 5'inin cezasını onayladı.
Birkaç kişiydiler…Davanın sonuçlanmasından, yargılanan polislerin az ceza almasından ya da davanın hukuki sonuçlarından çok ortaya çıkardıkları somut gerçek şuydu: Israrla ve örgütlü olarak bir davayı izlerseniz sonuç alırsınız.
Gazeteciler. muhabir arkadaşlarının ölümünün peşini bırakmayan birkaç kişiydiler ama varlardı… Israrla muhabir Metin Göktepe’nin öldürülmesine dair davayı takip ettiler.
Gazetecilerden Cemiyet Başkanı Nail Güreli ve Genel Sekreter Turgay Olcayto başından sonuna kadar inatla ve ısrarla Afyon’da görülen davayı izledi. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti adına, öldürülen muhabir Metin Göktepe’nin gazeteci arkadaşlarıyla beraber “davayı izleyen muhabir” gibiydiler…
Herkes gazetecileri gördü. Birkaç kişiydiler ama ısrarla ve inatla davanın her duruşmasında hazır bulunuyorlardı. Olup bitenleri Türkiye’ye haber olarak duyuruyorlardı…O yıllarda gazeteler, televizyonlar bu davaya muhabir gönderiyordu. Muhabirler o yıllarda vardı. Televizyonlar canlı yayın yapıyordu…Olup bitenler herkesin bilgisindeydi…
Herkes, ne zaman duruşma yapılsa, davanın her duruşmasına katılan izleyicilerdi…
Otobüsler dolusu insan, muhabir Göktepe’nin İstanbul’da, Aydın’da ve Afyon’da yapılan duruşmalarına katıldıklarında sayıları birkaç kişiden ibaret değildi… Çoktular… Afyon’da davanın görüldüğü gün hayat dururdu. Emniyet tedbirler alırdı. Yollar kesilir, yollar kapatılır, emniyette izinler kaldırılırdı… Çünkü, o gün Afyon’da muhabir Metin Göktepe’nin duruşması vardı. Bilirlerdi… Gelecek olanlar birkaç kişi değildi. Bu davayı bitireceklerdi. Aslında gazeteciler olmasaydı bu dava çoktan biterdi…
Birkaç kişiydiler… Muhabir Metin Göktepe’nin davasını ısrarla ve örgütlü olarak inatla takip ettiler. Birkaç kişi, binlerce kişi oldu… Binlerce kişi örgütlü bir gücün her şeyi gerçekleştirebileceğini gösterdi.
Muhabirler, gazeteciler davayı sonlandırdı… Davada mahkum olanların adını kimse anımsamıyor bile…Metin Göktepe’nin gazeteci olduğunu herkes biliyor. Sarı basın kartı olmayan güler yüzlü muhabiri herkes tanıyor.
Metin Göktepe 12.Gazetecilik ödülleri 10 Nisan 2009 tarihinde verildi. Birkaç kişiydiler ve onlar gazeteciler, grevdeki gazeteciler, yerel ve genç muhabirler olarak hak ettikleri ödüllerini, “gazeteci” olarak aldılar..
Durdum, düşündüm, onlara baktım ve kendime sordum: Gazeteciler, olmasaydı?…(Fİ/EÜ)