Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Yerel Gündem-21 ve Mayınsız Bir Türkiye Girişimi'nin düzenlediği "Mayın Yasağı Anlaşması 1.Ulusal Gözden Geçirme Konferansı" Diyarbakır'da Bağlar Belediye Başkanlığı Konferans salonunda 18 Ekim 2009 tarihinde yapıldı.
Öncelikle durum tespiti yapıldı...
Dünyanın her yerine döşenmiş anti-personel mayınlar her hafta çoğu masum ve korumasız sivilleri özellikle çocukları öldürmekte ve sakat bırakmaktadır...
Dünyanın her yerine döşenmiş olan anti-Personel mayınlar; ekonomik kalkınmayı ve yeniden yapılanmayı engellemekle kalmamakta özelikle mültecilerin ve iç göçe maruz kalmış kişilerin yurtlarından olmasına neden olmaktadır...
Dünyanın her yerine döşenmiş olan anti-personel mayınların yerleştirildikten yıllarca sonra bile vahim neticeler doğuracak kadar öngörülemeyen acılara ve kayıplara neden olacağı devletlerin bilgisindedir...
Bu nedenlerle; anti-personel mayınların neden olduğu bütün bu acılara ve kayıplara son vermeye kararlı olan Devletler Birleşmiş Milletler tarafından 18 Eylül 1997 tarihinde Oslo'da hazırlanan 4 Aralık 1997 den beri yürürlükte olan "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin Ve Devredilmesinin Yasaklanması Ve Bunların İmhası İle İlgili Sözleşme"si imzaladılar
Sözleşme kısaca Mayın Yasağı Sözleşmesi ya da Ottowa sözleşmesi olarak anılıyor. Türkiye'nin bu Sözleşmeye katılması 12.03.2003 kabul tarihli 824 sayılı Kanunla uygun bulunmuştur. (RG. 15 Mart 2003.Sayı 25049) .
Konferansta yapılan ikinci tespit ise; Sözleşme amacının ne olduğu hakkındadır.
Sözleşmeye taraf devletlerden her biri, hangi koşullar altında olursa olsun, hiçbir zaman; anti-personel mayın kullanmamayı; anti-personel mayın geliştirmemeyi, üretmemeyi, bir başka şekilde edinmemeyi; depolamamayı, elde tutmamayı veya doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan bir başkasına devretmemeyi taahhüt etmiştir.
Yine bir taraf devlete yasaklanmış bulunan herhangi bir faaliyetle iştigal etmekte olan herhangi bir kimseye, hiçbir şekilde yardımcı olmamayı, cesaret vermemeyi veya bunları teşvik etmemeyi, Sözleşmenin tarafı olan devletler taahhüt etmiştir.
En önemlisi ise; taraf devletlerden her biri, bu Sözleşmenin hükümlerine uygun olarak, bütün anti-personel mayınları imha etmeyi ya da bunların imha edilmesini sağlamayı taahhüt etmesidir. Taraf devletlerin her biri, sahip olduğu veya tasarrufunda bulunan, ya da yetkisi veya kontrolü altında olan depolanmış bütün anti-personel mayınları, mümkün olan en kısa zamanda imha edecektir.
Ancak bu Sözleşmenin söz konusu taraf devlet için yürürlüğe girmesinden sonra, dört yıldan daha geç olmamak şartıyla, devletler mayınları imha etmek veya imha edilmesini sağlamakla yükümlüdür.
Taraf devlet; sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra on yıldan daha geç olmamak şartıyla, mümkün olan en kısa zamanda mayınları imha etmek ya da imha edilmesini sağlamakla yükümlüdür.
Bu sözleşmenin yürürlüğe girmesinden sonra beş yıl içerisinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından "Gözden Geçirme Konferansı" düzenlenmiştir. Gözden Geçirme Konferansları devletlerin hesap verdikleri, yaptıkları ve yapmadıklarının sorgulandığı bir toplantıdır... Şimdi ikincisi yapılacak.
Devletler ve sivil toplum kuruluşları 30 Kasım - 4 Aralık 2009 tarihleri arasında bu Sözleşmenin son on yılda yarattığı etkiyi gözden geçirmek, değerlendirmek ve yapılması gerekenleri planlamak için Cartegena'da (Kolombiya) bir araya gelecekler. Türkiye'de Sözleşme gereğince ikinci gözden geçirme toplantısına katılacak...
İşte bu yüzden Diyarbakır'daki toplantı çok önemliydi. Çünkü Türkiye'de Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren beş yıl sonra gerçekleştirilen ve "Türkiye 1. Ulusal Gözden Geçirme Konferansı" olarak anılan bu toplantı "nelerin yapılmadığına" dair çok önemli bir toplantıydı. Yakında sonuç bildirgesi yayınlanır.
Üçüncüsü ise; Türkiye'nin bu Sözleşme ile yükümlü olduğu taahhütleri hakkındaki tespittir.
Türkiye Sözleşmenin tarafı olduğu için 2014 yılına kadar toprağa döşeli olduğu bilinen 981 bin 778 adet mayını ( 817 bin 312 adet anti personel kara mayını ve 164 bin anti tank mayını) temizlemekle ve imha etmekle yükümlü. Ama Türkiye'nin, mayın temizliğine ilişkin açıklanmış bir program ve takvimi yok. Bu durum, aslında Sözleşmenin ihlali niteliğindedir.
Bu yüzden Türkiye mayın imha programı oluşturmalı ve 2014 yılına kadar toprağa döşeli tüm mayınlar temizlenmelidir. Böylece Sözleşme ihlalinin süreklilik kazanması önlenmelidir.
Türkiye, eğitim amaçlı olarak elinde 16 bin mayın bulunduruyor. Sözleşmeye taraf olan 156 Devlet içinde en fazla mayın bulunduran ülke olması ile durumu dikkat çekici. Günümüzde ise Sözleşmeye taraf olan Devletler, eğitim amaçlı olsa dahi elinde mayın bulundurmuyor. Türkiye'de, elinde bulundurduğu eğitim amaçlı mayın sayısını, genel eğilime göre bin, ya da bin beşyüz adet gibi makul bir sayıya indirmelidir.
Türkiye'nin sınırlarında bulunan mayınlara ait haritaların olduğu belirtilmektedir. Ancak özellikle sivil yerleşim birimlerindeki mayın olduğundan şüphe edilen alanlarla ilgili belirsizlikler giderilememiştir. Bu belirsizlik endişe vericidir.
Sonuç olarak Diyarbakır'da toplanan "Mayın Yasağı Anlaşması 1.Ulusal Gözden Geçirme Konferansı" katılımcıları; "Mayınsız bir Türkiye" ve "Mayınsız Bir Dünya" için, Türkiye Cumhuriyeti Devletini Sözleşme yükümlülüklerini ivedilikle yerine getirmeye çağırmaktadır.(Fİ/EÜ)