Yıllar önce Şehir plancısı Senihi Kitapçı’nın bir konferansını izlemiştim. ‘Otomobil faşist bir aygıttır. Bütün kenti kendine göre planlar’ demişti. Bunu kent merkezlerinde yayalara değil de, araçlara öncelik verilmesi, yaya haklarının ikinci planda olması bağlamında söylemişti.
O yıllar; Ankara’nın ana meydanlarının altüst geçitlerle giderek yok edildiği; yaya geçitlerinin kaldırılarak yayaların, belediyenin kiralık dükkanların yer aldığı alt geçitlere yönlendirilmek istendiği; Ankara’nın su havzalarından otoyolların geçirildiği; on beş günde bir altgeçidi yapabilmekle övünüldüğü (her yağmurda göle dönen altgeçitler) yıllardı. Bu uygulamalar yakın geçmişte ODTÜ arazisi ve Atatürk Orman çiftliği ile devam etti. Bu uygulamaların Ankara ile sınırlı olmadığını, Kuzey Ormanları ve sahilleri yok edilen İstanbul’u, sahillerinden sonra yaylaları da yok edilmek istenen Karadeniz’i de hepimiz biliyoruz. Ne uğruna? Bu çok yazıldı. Bu yazının konusu bu değil…
Kent içi ulaşım yollarının artan otomobil sayısına paralel olarak genişletilmesi, yaya kaldırımlarının her tadilat döneminde biraz daha daraltılması faşist aygıtın çıkarlarına uygun. Çünkü yol genişlediğinde sürati artacak. Kazaların da o oranda artacak olması onu ilgilendirmiyor. Daralan kaldırımlarda otobüs bekleyen onlarca insan daha da sıkışacak, bir gün bir otobüs şoförü 25-30 unu birden ezip geçecek, onlarcası ölecek; hız sınırını aşan sürücüler kolayca kaldırıma çıkıp çiçek satanı da, okuluna gideni de, çocukları ile yürüyüşe çıkanı da ezip geçecek, onun hiç umurunda değil.
Önemli olan onun bir an önce gideceği yere ulaşması. Gerisi vaka-i adiye. Ayrıca daralan kaldırımların da çoğunlukla araçlar tarafından işgal edilmesi bize ait bir gerçeklik...
Bugün Ankara’nın ana arterlerinden birinde, yazıyı yazarken henüz kimlikleri dahi belli olmayan ilk açıklamalara göre otobüs bekleyen on iki insan yaşamını yitirdi. Görgü tanıklarından biri TV haberlerinde ‘Vietnam gibiydi ‘ diyordu. Savaş sahnesine benzettiği görüntülerden dehşete düştüğü her halinden belliydi.
Her bayram tatilinde yüzlerce insanını trafikte yitiren, kaldırımlarında en fazla trafik kazası yaşanan ülke olduğu söylenen, bize özgü ‘kazalar’ dediğimiz birçok olayı artık yadırgamadığımız Ülkemiz de daha çok 'Vietnamlar’ yaşayacağız!...
Ulaşım politikalarımızı sorgulamayıp, olayı otobüs şoförünün dikkatsizliği veya otobüsün bakımı ile ilişkilendiren görüşler mutlaka söylenecek. Yazıyı yazarken TV de konuşan bir belediye yetkilisi şoförün ekiz yıllık olduğunu söyleyerek savunmaya geçmişti. Bir muhalif milletvekili otobüs bakımlarının gereği gibi yapılmadığını söyleyerek muhaliflik görevini yapıyordu. Neyse ki şoförün bu kez herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Kalp krizi de geçirmemişti. Bu yüzden bir tuhaflık vardı. Araştırılıp sonuç kamuoyu ile paylaşılacakmış. Bekleyelim bakalım. Belki de ülkemizin ulaşım politikalarını sil baştan değiştirmek gerekir diye bir sonuç çıkar! Kim bilir! (Şİ/HK)