Jackie Chan, Türkiye’de Çinli dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri. 7 Nisan’da, onun doğumgününde, Chan’ın Türkiye’deki Çinli algısına etkisi üstüne düşünüyoruz...
1954 doğumlu olan Chan’ın filmleri, Türkçe dublajla her eve girmesi ve her kesimden televizyon kanalında kendine yer bulması dolayısıyla, özel bir etki odağı olarak incelenmeyi hak ediyor. Bu etki, kuşkusuz, bir yandan onun güldüren bir kişilik olmasından ileri geliyor, diğer yandan dövüş sporu izlekli filmler çekmesinden, bir yandan da Charlie Chaplin’den esinlenerek az söz ve çok hareketle, bir diyalog anlatısına değil sözsüz gösteriye yaslanmasından kaynaklanıyor.
Güldürü öğesiyle, simgesel ve imgesel ustası Bruce Lee’den ayrılır. Felsefe okumuş olan, düşünsel olarak oldukça donanımlı olduğunu söyleyebileceğimiz Bruce Lee düzeyinde yüksek düşünsel nitelikler sergilemez.(*)
Ancak kimi filmlerde, tarihsel kalıntıları ve ata inancını korumaya çalışan geleneksel Çinli kişiliğiyle ayrı bir önem kazanır. Filmleri Bruce Lee’ninki gibi politik ve özellikle de antiemperyalist olmasa da –evet Bruce Lee filmlerinde antiemperyalist öğeler vardır- Çin’in küresel ekonomide yükselişi bağlamında Jackie Chan yeni anlamlar kazanır. Bu yeni anlamlar, Hong Kong’un Çin’e geri verilmesi ve anakara Çinlileri ile Hong Konglular arasındaki inişli çıkışlı ilişki ekseninde de incelenmeye değer.
Jackie Chan, Hong Konglu birçok sanatçının tersine, Çin devletine yakınlığı dolayısıyla, Hong Kong’da tepkiyle karşılanıyor; hatta Tayvan’da bağımsızlık yanlıları, Jackie Chan filmlerinin Tayvan’da yasaklanmasını bile ileri sürüyor. Ancak bu tepkiler, onun uluslararası Çinli imgesi üstünde bir etkide bulunmaz. Chan’i, en çok, kendi memleketinde olsun, yabancı ülkelerde olsun, Hong Konglu ya da Çinli polis rolünde görürüz.
Temsiliyet
Jackie Chan, tipik bir Çinli’yi ne kadar temsil eder? Hiç denecek kadar düşük bir düzeyde. Çünkü bir Hong Konglu olarak, İngiliz sisteminde yetişmiş bir Çinli’dir.
Adı başta olmak üzere Jackie Chan’e ilişkin birçok öğe, bu ikililiği yansıtır. Hong Kong’da İngiliz sömürgeciliği döneminde yerli halk bir İngiliz adı alır. Bu, bugün kimseye garip gelmiyor; ancak bu bile tek başına, Jackie Chan’in temsil yeteneğini kısıtlayacaktır.
Fakat uluslararası izleyici kitlesi, bu ayrımların farkında olmadığından, onu tipik bir Çinli olarak görüyor. Bu açıdan, onun güldürü, dövüş sanatları ve iyiliğin simgesi olması dolayısıyla olumlu bir Çinli imgesi yansıttığını söyleyebiliriz.
Yaklaşık yarım yüzyılda yüzü aşkın film yapmış olan Chan’i 1970’lerde güldürü içermeyen dövüş filmlerinde görürüz. Bu açıdan, Bruce Lee filmografisinin devamı gibidir. 1980’lerle birlikte farklı rollerde görürüz, özellikle de polis ya da dedektif. 90’larla birlikte güldürü öğesi daha da öne çıkar. 2000’lerde rolleri daha da çeşitlenir, tarihsel filmlerde ve arkeolojik gizem izlekli filmlerde görünmeye başlar. Dolayısıyla, bugünkü Jackie Chan, çeşitli evrelerden geçmiştir; bu, Bruce Lee’den ayrıldığı bir diğer noktadır.
Farklı dönemlerde Chan
Şimdi buradaki yorumlarımıza temel oluşturan çeşitli Türkçe dublajlı Jackie Chan filmlerine bakalım.
Korkusuz Sırtlan (1978)
‘Korkusuz Sırtlan’ filminde Chan, dövüş ustası bir dedenin işe yaramaz torunudur. Kumar oynar, işten kovulur, gereksiz kavgalara tutuşur. Kavga stili, bir grubun ilgisini çeker; ona dövüş ustası olarak iş verirler, öğrenci yetiştirmeye başlar. Bunu haber alan bir başka usta, kötülüklerine başlayacaktır; ancak Chan intikamını alacak, böylece artık işe yaramaz biri olmadığını kanıtlamış olacaktır; ancak geç kalacaktır.
Kartalın Gölgesi (1978)
‘Snake in the Eagle's Shadow’ adıyla gösterilen filmde Chan, bir kungfu okulunda büyümüş olan bir yetimdir. Okulda şamar oğlanı muamelesi görmektedir. Bir gün bir dilenciye yardım eder. Dilenci eski bir kungfu ustasıdır. Ona gizlice ders verir. Artık yetim çocuk, şamar oğlanı olmayacaktır. Ancak, öğrendiği yılan tekniği başına bela olacaktır. Tekniği tanıyan eski bir usta ona musallat olacaktır. Tek çare yeni bir teknik kullanmaktır. “Alma mazlumun ahını” dedirten film, tümüyle dövüş sporuna adanmış bir uzmanlık filmi.
Manda Yürek (1978)
‘A Half Loaf of Kungfu’ adıyla gösterime giren film Jackie Chan’in erken döneminden klasik bir kungfu filmi. Gerçekle hayalin içiçe geçtiği filmde, Jackie Chan’in kungfu öğrenmeye çalışan, tümüyle iyi olmayan bir kişilik olarak yer aldığı görülür.
Büyük Kavga (1980)
Jackie Chan’ın Amerikan pazarına girmeye çalıştığı ilk filmlerden biri olarak kabul edilen ‘Büyük Kavga’da Chan, 1930’lar ABD’sinde mafyayla mücadele eden bir Çinli-ABD’li dövüş ustası olarak karşımıza çıkar. Bu açıdan, Bruce Lee’nin bir devam filmi gibidir.
Fantastik Görev Ekibi (1982)
Fantastik Görev Ekibi'nde, Jackie Chan, yardımcı bir rolde; fakat sonlara doğru önem kazanıyor. Bu açıdan film, Jackie Chan filmlerinin klasik olay örgüsünden ayrılıyor. Film, Kanada’daki gizli Japon kampından Batılı generalleri kurtarma operasyonunun öyküsü.
Ejderha Lordu (1982)
‘Ejderha Lordu’ Jackie Chan’in dövüş filmlerinden güldürülü dövüşe yöneldiği bir geçiş filmi. Güldürüde, bir çeteye karşı kahramanımızın mücadelesi konu edilir.
Arabalı Köfteciler (1984)
‘Wheels on Meals’ adıyla gösterime giren filmde, iki kuzen Barcelona’da hazır yemek satmaktadırlar. Er ya da geç mafyayla başları belaya girecektir. Bu belada, ‘yazgı değiştiren bir kadın’ın (‘femme fatale’) rolü olacaktır.
İntikam Saati (1985)
‘Police Story’ adıyla gösterime giren film 80’lerin polis Jackie Chan’ine giden ilk filmlerden. ‘İntikam Saati’nin devam filmleri de çekildi. ‘
Filmde Hong Kong polisi, bir çete liderine operasyon düzenler. Yakalanıp daha sonra kefaletle serbest kalan lider, Jackie Chan’den intikam almak istemektedir. Çete lideri kanıtları değiştirince suçlu durumuna düşen Jackie Chan artık tek başına dövüşmek zorundadır.
Amansız Takip (1985)
‘My Lucky Star’ adıyla gösterime giren filmde bir polis rolünü oynayan Jackie Chan, Yakuza’yla mücadele için Tokyo’ya gider. Ona, çocukluğundan yetimhane arkadaşı olan beş kişi eşlik edecektir.
Tanrı’nın Zırhı 1-2 (1986, 1991)
Indiana Jones serisinin ilk filmi 1981’de, ikinci filmi 1984’te gösterime girer ve büyük başarı elde eder. Jackie Chan, ‘Tanrı’nın Zırhı’ serisinde, açıkça Indiana Jones’a özenir.
Bir Asyalı’nın da beyaz adam kadar başarılı olabileceğini gösteren bir film serisi olarak da değerlendirilebilecek ‘Tanrı’nın Zırhı’, ‘Indiana Jones’ filmleri kadar tanınmaz; ancak aynı zamanda, Jackie Chan’in ileride çekeceği arkeoloji izlekli gizemli güldürü filmlerinin önhabercileri olarak filmografisinde yer bulur. 2012’de gösterime giren ‘Çin Falı’ filmi, çeşitli kaynaklarda bu serinin üçüncü filmi olarak anılmaktadır.
‘Tanrı’nın Zırhı’ serisindeki ilk filmde bir tarikat, arkadaşının kız arkadaşını kaçırır. Onu salıvermek için efsanevi ‘Tanrı’nın zırhı’nın eksik parçalarını getirmelerini istemektedirler. Afrika’dan Yugoslavya’ya olaylar gelişir.
‘Kondor Operasyonu’ adını taşıyan ikinci filmde Jackie Chan, bu kez Sahra Çölü’nde eski bir üsse gömülmüş Nazi hazinelerini aramaktadır. Bu film, serideki ilk filme göre, Indiana Jones senaryolarına çok daha yakındır. Film, hazine filmi klasiklerinin tipik sonuna varır: Altınlar bulunduktan sonra her yer yıkılacak, altınlar yıkıntıların altında kalacaktır.
Ateş Adası (1990)
Chan, ‘Ateş Adası’ filminde tebdili kıyafetle hapse giren bir polisi canlandırır. Amaç, bir cinayeti çözmektir. Film, çoğunlukla hapiste geçer, dövüş sahneleri de öyle. Sonunda bir cinayet işleyen başkahramanımız kurşuna dizilecektir. Ancak kurşuna dizilme sırasında, önceki cinayeti çözecek bir ipucuna ulaşacaktır.
İkiz Ejder (1992)
‘İkiz Ejder’ filminde ikizlerden biri, doğumdan sonra kaçırılır. Kardeşler, ikizlerinin olduğunu bilmeden büyürler. Biri, sokak dövüşçüsü olur; öteki, piyanist. 26 yıl sonra Hong Kong’da karşılaşırlar. Başları mafyayla belaya girer. Film bize Kemal Sunal’ın ‘İyi Aile Çocuğu’ (1978) filmini anımsatır.
Afrika Kaplanı (1998)
‘Who Am I?’ adıyla gösterime giren bu güldürü filminde, bu kez Güney Afrika’da buluruz kendimizi. Filmin girişinden sonra, Jackie Chan’in cangılda uyandığını görürüz, belleğini yitirmiştir. Bir casusluk anlatısına yaslanan film daha sonra Rotterdam’da devam eder. Filmde Jackie Chan, kim olduğunu öğrenemese de, filmin başındaki gizem, sonda elbette çözülecektir.
Bitirim İkili 1, 2, 3 (1998, 2001, 2007)
‘Rush Hour’ adıyla gösterime giren filmde, Jackie Chan, bir dedektif rolündedir. Serinin ilk filminde, Chan, ABD’de, Afro-Amerikalı bir polisle birlikte Çin konsolosunun kaçırılan kızını bulmaya çalışır.
İkinci filmde, aynı ikili, bu kez, ilk filmdeki başarılarının bir ödülü olarak Hong Kong’da tatildedirler. O sırada, ABD Konsolosluğu’nda patlama olur, iki Amerikalı ölür. Bu olayın arkaplanını soruştururlar. Olayların kökü ABD’ye gittiğinden, filmin gerisi ABD’de geçecektir.
Üçüncü film Hong Kong’da geçiyor. Bol suikastli, bol bombalı, arabaların havada uçuştuğu bir film.
Bu üçleme, özellikle de üçüncü film, aslında Jackie Chen’in tarzına pek de uymuyor; daha çok, Hollywood vurdulu kırdılılarına özenilmiş izlenimi veriyor. Jackie Chen filmlerinde beden vurdukırdısı ön plandadır; bu üçlemede ise, havada-uçuşan-arabalı vurdukırdı öne çıkar. Yine de sıkıcı filmler değildir bunlar, çünkü kısa sürede çok fazla olay yaşanmaktadır.
Şanghay Şövalyeleri (2003)
‘Şanghay Şövalyeleri’ bir arkeolojik gizem güldürüsü. Chan, bu kez, bir beyaz adamla, Owen Wilson’la sahnededir. Jackie Chan, Amerika’da şerif olmuştur, babası onu evlatlıktan atmıştır. Ancak, yardımına ihtiyaç duyulduğu için, Londra’da, babasını öldüren sömürgecilerin peşine düşer ve hem intikam almaya hem de babasının koruyucusu olduğu Kutsal Emanet’i geri almaya çalışır. Ona beyaz çalışma arkadaşı eşlik edecektir.
Geçmişin İntikamı (2004)
‘New Police Story’ adıyla gösterilen filmde Chan’i oldukça planlı çalışan bir çeteyle mücadele eden bir polis rolünde görürüz. Bir operasyonda birçok arkadaşını kaybedip içkiye verir kendini ve süresiz izne ayrılır. Dönüşü muhteşem olacaktır. Tahmin edileceği gibi, bu, bir intikam anlatısıdır.
Efsane (2005)
‘The Myth’ adıyla gösterime giren film arkeoloji izlekli bir anlatı. Ölümsüzlük iksiri konu ediliyor. Güldürü de içeren tarihsel bir yapım. Filmi, Indiana Jones serisinin, o seriyi aşan başarılı bir Çin sürümü olarak niteleyebiliriz. Kahramanımız dövüş becerilerini bu kez Hintliler üstünde deneyecektir.
Sık sık gördüğü düşlerin aslında 2 bin yıl önceki yaşamından kaynaklandığını öğrenecektir. General ile prensesin aşkı, Hintli bilgenin dediği üzere, tarih, tekerrürden ibaretse, günümüzde hangi olaylara kapı aralayacaktır?.. Film bu gizemli soruya adım adım yanıt verir.
Şaşkın Hırsızlar (2006)
‘Rob-B-Hood’ adıyla gösterime giren filmde Hong Kong’da üçlü bir çete, varlıklı bir ailenin bebeğini kaçırır. Gelişen olaylar sonunda bebekle aralarında bir bağ oluşur ve onu, kendilerini onu kaçırmak için kiralayanlara karşı korumaya karar verirler.
Yasak Krallık (2008)
‘Yasak Krallık’ Jackie Chan’le Jet Li’nin birlikte oynadıkları bir film.
ABD’de çetelerin saldırısına uğrayan Amerikalı beyaz genç, uyandığında, kendini eski tarihte bir Çin köyünde savaşın ortasında bulur. Burada olaylar gelişir. Filmin sonunda şimdiki zamana uyanacaktır. Filmde Çinli ikili geri planda. Filmin olay örgüsü ve beyaz kahramanı, ‘Karate Kid’ filmini andırır.
Küçük Dev Asker (2010)
Çin’in beylikler döneminde geçen tarihsel bir film olan ‘Küçük Dev Asker’ bir askerlik öyküsü. Bir asker, savaş bitiminde düşman ordunun yaralı generalini yakalayıp ödül için memleketine götürmeyi düşünüyor. Bütün film, bu ikili arasındaki yolculuk üzerinden gelişiyor.
Çin Falı (2012)
‘Çin Falı’ filmi “2. Afyon Savaşı”yla açılır. İngiliz ve Fransız sömürgeciler Çin’i yağmalarlar; çaldıkları arasında, Çin takvimindeki 12 hayvana karşılık gelen heykeller de vardır. Sonra bugüne geliriz. Heykellerin büyük bir bölümü bugün bir şirkete aittir ve iyi para etmektedir. Şirket Chan’i ellerinde bulunmayan diğer heykelleri bulmak üzere görevlendirir.
Seçkinin söylediği
Seçilen filmlerden görüldüğü gibi, yarım yüzyıllık film serüveninde Jackie Chan, Bruce Lee’nin devamı niteliğinde filmlerle başlamış, daha sonra güldürüye, polis ve dedektif rollerine ve son olarak arkeolog-maceracı rollerine yönelmiştir.
Bugün Chan, dünyada Çinli denince ilk akla gelen isimlerden biri. Onun Çin’in küresel ekonomide yükselen etkisiyle birlikte daha da izlenilir olacağını ileri sürebiliriz.
Kendisinin siyasal duruşuyla ilgili tartışmalar olmakla birlikte, Çinliler arasında da şimdiden unutulmaz figürlerden biri olduğunu belirtelim.
Usta, kimi filmlerinde Hollywood’u taklit etti, kimi filmlerinde Hollywood’un ta kendisine dönüştü, kimi filmlerinde ise Çin tarihinden hareketle daha özgün filmler çekti. Artısıyla eksisiyle 20. ve 21. yüzyılın önde gelen küresel yüzlerinden biri oldu.
İyi ki doğdun Jackie! Sen olmasan herhalde daha az gülerdik... (UBG/YY)
(*) Bruce Lee’yle yapılmış bir söyleşi