Kırmızı çizgiye dayandık.
Devletle her şeye rağmen yürüyen seviyeli birlikteliğimiz bugün itibariyle son buldu. Artık ilişkimizde seks var. Hatta her tarafta var. Tabuları tersten kırdık. Tüm ülke oturduk, anne, baba, anneanne demeden kürtaj, sezaryen, nekrofili konuşuyoruz.
Telefonlar susmuyor. Politik, apolitik, liberal, muhafazakar, kadın, erkek herkes "Gerçekten bunu yapabilirler mi? Nasıl? Nasıl yani?" diye soruyor.
İşte böyle. Moderatörümüzün "Bu ülkenin Başbakanı olarak her meseleden sorumluyum" demesine bakıyordu.
"Her şey"i düz anlamıyla "her şey" olarak algılayacağı anın gelmesi gerekiyordu.
Kaç çocuk doğuracağımızı söyledi. O çocukları ne zaman doğuracağımıza karar verdi. Hangi yöntemle doğuracağımızı bildirdi. Yalnızca henüz kimden çocuk yapacağımız konusunda tam bir bildirimde bulunmadı. Ama yakındır çünkü tecavüz sonucu hamileliklerde kürtajın sözkonusu olup olmayacağı konusunda AKP MYK üyeleri arasında net bir görüş olmadığı açıklandı. Yakında karar verilir.
Şimdi izninizle....
Kendimi o "her mesele"den ayırıyorum.
Kendini devletin konusu, sorunu, birimi, istatistiği ya da meselesi olarak tanımlamayan her kadın ve erkek için bu ayrılık zamanı geldi.
"Kürtaj cinayettir" tekrarlarıyla öyle bir damga vuruldu ki, en cüretkar kadınlar bile çocuğunu ne zaman doğuracağına karar verme hakkını savunmak için cinsel istismara uğrayanların, zorla evlendirilenlerin ya da şiddet gören kadınların arkasına sığınarak konuşmak zorunda kalmaya başladı.
Böyle bir zorunluluk yok. Aksi, taviz vermektir.
Kürtaj kadının ve (kısmen) erkeğin tüm yaşamını etkileyecek önemli haklarından biridir. Kadın bedeniyle, cinsel hayatla ve sonuçlarıyla ilgili olan "hiçbir şey" ne Başbakan'ı ne de devletin başka bir birimini ilgilendirir. Bu konuda olmuş, olan ve olabilecek "her şey" yalnızca kadının ve birlikte olduğu erkeğin sorumluluğundadır.
Kadın gerekirse kürtaj olur, "Neden?" diye sormak dahi kimseye düşmez. İki çocuktan fazlasını istemiyorsa sezaryenle doğurur, "Ama beş çocuk?" demek kimsenin haddi değildir.
Başbakan'ı dinlemek isteyenler elbette dinleyebilir. Buna kim karışabilir? Ama kürtajı yasaklamak ya da -dört hafta sınırı koyarak fiilen yasaklamak- kırmızı çizgidir.
AKP, bir önceki "devlet"in birçok tabusunu yıktı. Bir noktaya kadar farklı kulvarlarda ama paralel istikamette yürüdük. Doğru yaptığında, sırf o yapıyor diye "yanlış" demedik. Şimdi daha büyük tabularla, kendi tabularıyla karşımızda. Kadın ve bedeninin kontrol edilme arzusu tarih boyunca tüm muhafazakar iktidarların en büyük hedeflerinden oldu. Sıra tekrar bizde. Şimdi kadınlar ve erkekler olarak bu yasayı engelleyecek "Hayır"ı yükseltmenin ve Başbakanın "meselesi" olmadığımızı göstermenin zamanı. Başka zaman olmayacak. İşinize, çocuklarınıza, sorunlarınıza, tatilinize ara verin ve sokağa çıkın.
Not: Bugün Türk Hava Yolları (THY) çalışanlarının grevi, 3. Köprü ihalesi, astım hastası olduğunu belirtmesine karşın polis tarafından biber gazı sıkılarak öldürülen Çayan Birben, Uludere tartışması ya da 2012 ve 2013 memur zamları hakkında yeterince bilgi edinebildiniz mi? (IC)