İslam ve göçmen karşıtı aşırı sağcı partinin yükselişine şahit olan Hollanda’da siyasi olarak pozisyonunu her şeye rağmen korumaya çalışan uluslararası belgesel film festivali IDFA’da ödüller geçen hafta dağıtıldı.
Uzun metrajlı belgesellerin yarıştığı uluslararası yarışmada en iyi film ödülü, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşta “kayıp” statüsünde olan bir asker ailesinin acılarına eğilen "1489"a verildi.
“Kayıp” askerin kız kardeşi Shoghakat Vardanyan belirsizlik ve arayış dönemini ender görülebilecek bir samimiyetle belgeliyor, annesinin ve babasının (ve kendinin) vaziyet karşısındaki tepkilerini ayrıntısıyla paylaşıyor.
Üç kişiden oluşan ailenin “kayıp” Soghomon’u ararken geçirdiği süreçte film çekimi ümitsizliği bertaraf edebilmek için adeta ortak bir paydaya dönüşüyor, misyonlarına güç verirken gerçekçi sinemanın en üst seviyelerine ulaşılmasını sağlıyor. 2023 Ermenistan yapımı 76 dakikalık çarpıcı belgesel FIPRESCI jürisinin ödülüne de layık görüldü.
Filmin Türkiye’de mutlaka gösterilmesi dileğimdir!
“Seks köleliği”
Eski adı Güzelhisar olan Foça’da meydana gelen tecavüzler ve “seks köleliği” vakaları Silence of reason adlı belgeselin mevzusunu oluşturuyordu.
IDFA’nın Envision klasmanında yarışmış olan 2023 Kuzey Makedonya, Bosna Hersek yapımı 63 dakikalık belgesel Kumjana Novakova’ya en iyi yönetmen ödülünü kazandırdı. Tecavüzün bir savaş suçu olarak kabul edilmesinde mühim yer tutan mevzubahis süreçte kız çocukları dahil, her yaştan kadın Sırp savaşçılar tarafından kaçırılmış, tamamıyla izole edildikleri ücra noktalarda defalarca tecavüze uğramış, çok uzun süreler boyunca, savaşma motivasyonunu artırma mazeretiyle “seks köleliği” yapmak zorunda bırakılmışlardı.
Silence of Reason - Trailer from Pravo Ljudski on Vimeo.
Aşırı sade ve basit bir dille meseleyi aktaran Novakova savaşın, erkeklerin, kadınların alıkonduğu mekânların korkunç halini bize adeta tenimizde hissettiriyor.
Kadınları hiç göstermeden ama beyanatlarından alıntılar yaparak, muhtelif arşiv fotoğrafları ve dönem görüntülerinden yararlanarak bizi Yugoslavya’nın dağılma sürecine dahil ediyor, sanki ayarı bozulmuş bir televizyonun çiğ renkli ekranına çiviliyor.
Kadim halkların vaziyeti
Envision klasmanının en iyi film ödülünü alan "Canuto’s transformation" Brezilya’nın Arjantin hududuna yakın coğrafyasında bizi yerli kültürüyle tanıştırıyor. Ariel Kuaray Ortega ve Ernesto de Carvalho imzasını taşıyan 2023 Brezilya yapımı 130 dakikalık belgesel, kurmacayla belgesel karışımı bir dile yaslanıyor.
Aile büyüklerinin anlatımından yola çıkılarak aktarılan folklorik hafıza sömürgecilik ve bölgenin kadim halklarına yönelik haksızlıklar da pas geçilmeden seyirciye aktarılıyor. Film ekibi ve belgeselin çekildiği köyün ahalisi projeye muhtelif biçimlerde dahil olurken zamane kültürüyle haşır neşir olanların iddialı ve narsistik tavırları filmi sanki gölgeliyor.
Kesile kesile kalmadı…
Eduardo Galeano’nun yıllar önce yazdığı ama halen Roza Hakmen ve merhum Attila Tokatlı çevirisiyle Türkiye’de çok okunan "Latin Amerika’nın Kesik Damarları" kitabının hayranları için ise damardan tavsiyem The last adlı 2023 Paraguay, Uruguay, Fransa ortak yapımı belgesel olacak.
Yaşlıca iki kafadarın Paraguay’ın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış son ormanına doğru yol alırkenki macerası ve bilhassa tartışmaları seyirciyi epeyce eğlendiriyor. Entomolojist Ulf Drechsel ile ornitolog Jota Escobar tüm bilgeliklerini paylaşırken gittikçe çoraklaşan bir coğrafyanın nabzını tutuyor, yönetmen Sebastián Peña Escobar onlara 87 dakika boyunca adeta çanak tutarak ironilerini azdırıyor; belgeseli bu sayede yer yer bir kara komediye dönüştürüyor ve seyirciye “hiç bitmese!” dedirtiyor.
İklim değişikliği yüzünden yangınların dehşet saçtığı ve istikbale ümitsizce baktığımız günümüzde filmin ses yönetimi karabasan hissini artırırken kırılgan olduğu kadar dayanıklı tabiatın güzelliği felsefi kavramlarla taçlandırılıyor.
Bir yandan kapitalizme verip veriştirilirken komünizmin de insan kaynaklı yıkım hususunda diğerinden pek geride kalmadığı yüksek sesle ifade ediliyor.
Sanat çevresinde de kadın olmak zor!
Belgesel estetiği deyince, günümüz görsel teknolojilerini cömertçe kullanan Barbara Visser 20. yüzyılda Batı sanat dünyasının en devrimci eserinin yaratıcısını sorguluyor. Marcel Duchamp bazılarına göre “pisuar”ın gerçek imzacısı, bazılarına göre ise provokatif eserin sahibi bir kadın: Barones Elsa von Freytag-Loringhoven.
Kısacası kadınlara yönelik ayrımcılığın bir dışavurumuyla daha karşı karşıyayız.
Fazlasıyla süslü püslü, göz alıcı ve gösterişli Dadaist barones ardında fazla iz bırakmadan öldüğü için çok yönlü sanatçı Visser tüm imkânlarını filmin esas kahramanını hayata döndürmek için seferber ediyor ve karşımıza görsel ve düşünsel açıdan gayet tahrik edici bir eserle çıkıyor.
Geçen yüzyılın bohem yaşantısının albenili dünyası seyirciyi büyülerken IDFA’nın Signed bölümünde yer alan 2023 Hollanda yapımı 87 dakikalık "Alreadymade" adlı belgesel Visser’in tecrübesini bir kez daha ortaya çıkarıp gezegeni ve bilhassa yakın coğrafyamızı sarsmakta olan felaketlerden bir süreliğine uzaklaşmamızı sağlıyor.
IDFA’nın tüm ödüllerine dair malumata buradan bakılabilir.
(MT/EMK)