Gelişmişlik düzeyimiz bir kez daha gözlerimi yaşarttı bugün. “Küçük ayrıntı, ekstra masraf, ya da sonra da olsa olur…” denerek gözetilmeyen yeti çeşitliliğim bana engele dönüştü bir kez daha bugün. Çünkü her şey “normaldi ve “normal” varsa sıradan olma hakkı, kendin gibi yaşama hakkı yoktu. İnsanların cinsel yönelimi nedeniyle bile baskılandığı bugünlerde belki hafif kalacak yaşadığım engellenme.
Oysa düşündüğümde bu da var oluşa yönelik bir saldırı. Yaratılan normalin kendisi, insan varoluşuna, hatta tüm canlıların var oluşuna aykırı. Cafcaflı binalar var ama o binalarda birilerine özgürlük yok. Cafcaflı arabalar var. Üzerine pisleyen kuşu düşman belleyip kuş katliamına çağrı yapıyorlar. O kadar değerli ki arabaları, benim kaldırım önceliğimi gasp ederek özgürlüğümü kısıtlıyorlar. Kuşla eşitleniyoruz. İkimiz de var olduğumuz için ve bu yapay dünyaya ait olamayacak kadar gerçek olduğumuz için tutsak kılınmak isteniyoruz. Bizim tutsaklığımız fiili. Hayat dizayn edilirken yok sayıldığımız için doğal olarak engelleniyoruz.
Bir ilaç yazdırmak, dünyanın en kolay ve bağımsız işlerinden olsa gerek. Sıramatikten sıra al, doktora yazdır ve çık. Ben de bugün aynı işlemi tekrarladım. Önce kaldırımın üzerine aracını çeken birisi, kaldırımda araç olduğunu söyleyerek yardımcı olmak istedi. Kaldırımda aracın olmaması gerektiğini söyledim. Belli bahaneler öne sürdü hatta duyarlılığını perçinleyerek akan trafiği durdurarak karşıya geçmeme yardımcı oldu. Yani işimi yine gördüm ama tek başıma hiç zorlanmadan görecekken süreç aşamalı hale geldi. Aynı aşamalı süreç aile hekiminde de devam etti. Sıramatik erişilebilir değil. Önce kulak kesilip etrafı dinlemeye başladım. Sıramatiği bulup sıramı almayı deneyeyim diye. Sonra bir görevli arayışına çıktım. Biraz ileride konuşan kadının “burada mı çalışıyorsunuz” sorusunu ve “evet” yanıtını bulunca hemen oraya yöneldim. “Bende bilirdim sıramatikten sıra almasını, lakin erişilebilir değildi kullanamadım sıra makinasını” diyecektim ama vazgeçip ilaç yazdırmaya geldiğimi söyledim. Adam yerinden kalktı, TC kimlik numaramı sordu ve sıramatiğe girdi. Sırayı aldık ama bize geldiğini nasıl anlayacağız? Görevli ve doktorun seslenmesiyle odaya yöneldim ve ilacımı yazdırdım. Peki ben bir ilaç yazdırmak için niye bu kadar uğraştım? Orası kalabalık olabilirdi. Büyük bir hastane olabilirdi ki büyük hastaneler engelliler için tam bir sınav. Her şeyi geçtim, niye ben herkesle aynı şeyi aynı anda yapamıyorum?
2025 yılında bu kadar zor mu sıramatiği ve sıra takip etmeyi erişilebilir yapmak? Tabii dikkatimi çeken başka bir şey de vardı. Aile hekimliğinin girişi merdivenli. Ortopedik engelliler için bir alternatif var mı, sormayı unuttum. Benim için tek alternatif yardım almaktı sıra için. Bu o kadar takıldığım bir şey de değil aslında. İşimi hallettim ve çıktım. Asıl sorun bunun altında yatan nedenler. Yani kapsayıcılığın olmaması ve her şeyin inşa edilen normale göre dizayn edilmesi. Tersinden bir örnek vereyim. Lokanta, kafe gibi mekanlarda menüleri okuyamamamız ciddi bir sorun. Düşün arkadaşına bir şey ısmarlayacaksın, menüyü fiyatları ile beraber ona okutuyorsun. Boğazına diz daha iyi. :) “En ucuz şeyi al” der gibi. Alternatif olarak da arkadaşın tuvalete gittiği anı kollayıp garsona okutmak. Bu körlerin kitlesel olarak bir yere gittiği durumlarda daha enteresan bir hal alıyor. Masadaki tek gören kişi ya da garson menüyü herkese tek tek okuyor. Kararsızların oyları da hesaba katıldığında süreç oldukça uzayabiliyor.
O nedenle menülerin Braille ya da QR kodlu olmasını talep ettik yıllarca. Çeşitli bahanelerle geçiştirildik. Pandeminin hafiflediği dönemde herkes gibi kendimizi dışarı attığımızda muhteşem bir sürprizle karşılaştık. Tüm menüler QR kodla okunabiliyor ve biz de herkes gibi menüyü rahatça inceleyebiliyoruz. Yani kapsayıcı olmak için bu mu gerekiyordu? Evet bu gerekiyordu. Çünkü uydurulmuş normalin dışında kalan hiçbir şeyi kapsamıyor var olan sistem. Zaten pandemi bittikten sonra çoğu yer QR koddan vazgeçti. Yani sıramatiklerin de erişilebilir olması için körlük pandemisi mi gerekiyor? Yeti çeşitlilikleri gözetilerek kapsayıcı bir hayat kurulamıyor mu? Kurulacak elbet ama daha gidecek çok yolumuz var. Biz imkansızlıklar içinde farkındalık yaratmaya çalışırken sağlamcılık her yerde hükmünü yürütüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) sağlamcı bir reklamı koca bir caddede yayınlıyor mesela. Mesela yıllardır ilaçların ismi ve kaç mg olduğu ilaç kutularında Braille olarak da yer alıyor ama eczacılar ilacın ne zaman kullanılacağına dair bilgiyi Braille yazının üzerine yapıştırmayı huy edindiği için yazı okunamıyor. Evet yolumuz uzun ama kazanacağız. Bilinçlenerek, örgütlenerek kazanacağız. 8 Mart’a giderken kadın mücadelesinin kazanımlarından da feyz alarak dünyayı daha eşit, erişilebilir ve engelsiz bir hale getirmek için var gücümüzle çalışacağız. Nedenleri biliyoruz ve bu bilinçle sonuçları değiştirecek, biz kazanacağız.
(BS/RT)