"Ah!
Kimselerin vakti yok artık,
ince şeyleri düşünmeye..."
Gülten Akın
Her Hrant Dink sözü geçtiğinde yüzükoyun yere kapaklanmış malum fotoğraf karesi aklıma düşer.
Hani tabanı delik ayakkabılı ölü bir adam görüntüsü.
Ve sonra düşünür, kendi iç sesimle söylerim: Bu ülkede ne zamanki topuğundan, ayakkabısından vurulan, darbelenen adalet tecelli eder! İşte o zaman hak yerini bulur.
Ezcümle 12 yıl önceki delik ayakkabılı Hrant Dink vak’ası, hikâyesi.
1915 Büyük Felaketi’nden sonra geride az da olsa kalanların ülkenin sicilinden her gün azalarak düşürüldüğü Ermenilerden biri.
“Güvercin tedirginliği” kelamı vurgusunu, katledilip öte yakaya göçtükten sonra geride yadigâr bırakan bir adam.
Ölümü milat olan bir adam… “Hepimiz Hrant’ız…” sloganını ben gittim, sözüm kalsın ardımda, dercesine geride bırakan adam…
Öylecene, kış ortası, Ocak ayı sonunda 2007’de Şişli’de Halaskargazi Caddesi’nde adı Sebat olan apartmanın önünde yüzükoyun yerde yatıyor. Kurşunlanmış cesedi, yerde. Üzerine örtülmüş koca bir kâğıt parçası, ayakkabısının tabanı gökyüzüne bakıyor. Dibi delik bir kışlık ayakkabı…
2007 yılının 19 Ocağından bu yana 12 yıllık zaman dilimi içinden bugüne baktığımızda muktedir siyasetin bütün kendinden menkul sözlerine rağmen ortada tek ve kaba bir gerçeklik var. O da şu: Ortada boylu boyunca yüzükoyun yere düşmüş bir ceset ve tabanı delik bir pabuç.
Ötesi koca bir teferruat...
Yoksul Türk Anadolu fukarasının da, Kürdün de, Ermeninin de! Ve dahi bütün mazlumiyetlerin çektiği onca eza, cefa; tarih boyunca muktedirlerin sınıfsal ihtiraslarının, açgözlülüklerinin, zalimliklerinin çıplak tezahürü...
Yaşar Kemal ustanın iki kelimeyle özetleyerek tarihe yazdığı ve muktedirin alnına bir tokat gibi çarpıp kazıdığı “Zulmün Artsın” çıplak halinin yansısıdır mevzu.
Zulmün artsın ki tez zeval bulasın…
Yaşadıklarım ve dahi tanık olduklarımdan öğrendiğim iki çıplak gerçeklik var...
Biri şu; eğer bir meseleyi zamana yayarak üzerini kapatmak istiyorsanız komisyona havale edeceksiniz. Komisyon derken hani şu Meclis’lerde kurulanı tabii ki! Ömrü billah o komisyonlar toplanır. Hep bir başka komisyon toplantısına yeni deliller, yeni belgeler, yeni tanıklar için ertelenir, tekrar tekrar toplanılır. Ama hiç sonuçlanmaz.
İkincisi ise vuku bulan ve kamuoyunun vicdanında derin izler bırakan bir vukuatın hemen ardından muktedirce edilen kelama / kelamlara bakacaksınız. “Failleri hemen bulunacak. Adalet tecelli edecek” deniyorsa eğer! O dava ilanihaye divana kalmıştır...
Sonuç; adalet söz konusu ise üst perdeden edilmiş sözlere değil, mağdurun gözlerine bakmak gerek. O iki mağdur göz cinayeti olanca çıplak hâliyle görmüştür ve size her şeyi anlatacaktır. Yeter ki Bakmak ile Görmek arasındaki ince ayrıntıyı fark edesiniz.
Bu ülkede ne zaman ki topuğundan, ayakkabısından vurulan, darbelenen adalet bihakkın tecelli eder. İşte o zaman hak yerini bulur... (ŞD/EKN)
TIKLAYIN - 12 Yıldır Gelmeyen Adalet, Hrant Dink Cinayeti Yargılaması...