Korkuyorum biliyor musun? Aç kalmaktan, hasta çocuğumu tedavi ettirememekten, onu okula gönderememekten... Korkmak insanlıktır, senin tümden kaybettiğin şey. İktidar hastalığıdır korku yitimi, vicdan zedelenmesidir, sorunun bu.
Bu durum senin gerçek yüzünü "şak" diye ortaya çıkarıyor. Kazandığım üç kuruşla beraber, hayatımı zorla almak istiyorsun, senin iktidarın beni tükete tükete yeni bir sınıf yaratıyor. Sen, tıpkı iş hayatında olduğu gibi benim omzuma basıp yükselmeyi hedefliyorsun; ayak oyunlarının hedefinde ben varım, zirveye taşımayı hedeflediğin kitle ise senin yeni sermaye sınıfın. Onları yükseltebilmek için yaşama dair attığım her adımın takatini kesmek, işimi elimden almak, haklarımı gasp etmek istiyorsun, senden öncekilerden, mesela Kenan Evren'den hiçbir farkın olamadığını söylüyorum tastamam. Bana, "Yeter sana baktığım, iş yerimde çalıştırdığım, senin için yatırım yaptığım" diyorsun, "Ne halin varsa gör. Fabrikanı çok uluslu şirketlere verip kurtuluyorum sizden"... Kendine karşı darbeleri engellemek adına hamle ederken asıl darbeyi bana vuruyorsun.
Devletten çok "patron" gibisin artık. Gerçi seninle başlamadı ama sen özelleştirmenin en aç gözlü takipçisi oldun. Ekonomik büyüme diye diye, "benim" diyen patrondan daha acımasız oldun. Oysa bana sahip çıkmak senin ödevin. Bana ödediğin maaşı benden alıyorsun zaten. Niyetin benden aldığını başkasına, dostuna, yandaşına aktarmak için yapıyorsun. Beni yarattığın yeni patron tipinin paralı kölesi haline getirmek istiyorsun. Statükonun bugüne kadar yaptığından hiç farkın yok aslında. Devlet eliyle semirtilip senin arkanda durmasını sağlayacak yeni bir sermaye sınıfı yarattın. Hikmetinden sual olunmaz!
Yıllar boyu uyguladığın politikalarla gücü tükenip giderek daha da yalnızlaşan işçiyi, emekçiyi elinin tersiyle savurup atıyorsun. Maliye bakanın benim hakkımda konuşmuş geçen gün, "Bizim hükümetimizin varsa bir hatası, özelleştirme sonucu açıkta kalan işçilerimize karşı merhamet beslemesi" buyurmuş. Geldiğin sadaka kültürünün bir parçası bu. Ve unutma: Her iktidar bir gün yenilgiyi tadacaktır. Zira benim için hayatta kalmanın tek yolu senin işçi sınıfı karşısında yaşayacağın hüsran olacaktır.
Ben Bitlis'ten geldim Ankara'ya, öteki İzmir'den, bir diğeri Tokat'tan. İstanbul'dan gelen de var, Batman'dan da. Bize, tüyü bitmedik yetimin hakkından dem vurup, "seni açlığa mahkum ediyorum" diyorsun, gözlerimin içine baka baka. Daha geçen ay Bursa'da göçük altında kalan işçilerin kanı daha dudağının kenarında duruyor oysa. Sen işini yapmadığın, denetlemediğin, çalışanı hiç iplemediğin için öldü o insanlar, yerin bilmem kaç metre altında. Ölen işçinin yetim kalan çocuğunun önünde, benim de canımı almaya kalkıyorsun.
"Uyum sağladım" demeye getiriyorsun yani. Dünyanın insanı yok eden, paraya tapan, çıkarları için kıtalararası savaşlar başlatmakta sakınca görmeyen düzenine ayak uydurmak adına yapıyorsun bunları. Statükonun demokrasiye evrilmesi için adım atarmış gibi yapıp, geçmişte cuntalar, ardı sıra gelen Özallar emekçiye ne yaptıysa daha beterini yapıyorsun şimdi. Üstelik o kadar maharetlisin ki kendine ittifaklar yaratmakta. Sınıf mücadelesinden bir anda vazgeçen eski solcuları, liberalleri, eski MHP'li yeni liberalleri, gericileri kolayca aynı hatta buluşturuyorsun. "Darbelere karşı mücadele ediyoruz" bahanesiyle arkana aldığın "solcu"ların da sesi çıkmıyor böylece.
Ciddi bir muhalefet partisinin yokluğunda, "müebbet muhalif"leri de kendi tarafına alıverince, yarattığın bu boşlukta işçiye zulmediyorsun. Ezilen kitleleri giderek çoğaltıyorsun. Sokakların gazdan geçilmiyor artık, coptan... Senin o meşhur teğet geçen krizin yüzünden alabildiğine artan işsizliği, TEKEL'i ve benzer daha birçok işletmeyi özelleştirip uluslararası kartellere satarak daha da çoğaltıyorsun. Buna da "merhamet" diyorsun. 1980'li yıllardan başlayarak hızla dünyaya egemen olan neo-liberal işleyişi buraya da tam anlamıyla hakim kılmaya çalışıyorsun. Bunu göstermek için yıllardır 1 Mayıslarda işçiyi su sıkıp, gaz atıp sürüm sürüm süründürüyorsun. Hakkını aramak için sokağa çıkanların hepsine dünyayı dar ediyorsun. Ayrım yapmadan itfaiye erine de, doktoruna da, TEKEL işçisine de aynı muameleyi reva görüyorsun. Suç işliyorsun, insanlığını yitirmektir senin en büyük suçun, paraya köle olmaktır. İşte senin statükonun adı da bu. Kurtuluş ise yine bizim mücadelemizde. Senin hiçliğine karşılık sınıf mücadelesine olan inancım tutuyor beni ayakta.(MU/EÜ)