Sanatçı Tara Mamedova’nın, ‘Ax’ ve ‘Live’dan sonraki üçüncü albümü “Giran” müzikseverlerle buluştu. Bir yıllık çalışma sonucu ortaya çıkan albümün ilk şarkısı “Xewna Giran”ın (Ağır Rüya) klibi de tüm dijital platformlarda yerini aldı. “Xewna Giran”ın klibini ise "Amina", "Dileğim Barış Olsun", "Modanın100 Yılı" belgeselleri ile tanıdığımız Kıvılcım Akay çekti.
Kürt bir ailenin çocuğu olan Tara Mamedova, Kırgızistan’da doğdu. Sekiz yaşına kadar doğduğu şehirde yaşayan sanatçı, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra ailesiyle birlikte Rusya’nın Saratova şehrine göç etti. Moskova ve Yaroslavl’da yaşadı. Fransa’da müzik eğitimi aldı. Şimdiyse Türkiye’de yaşıyor. Tara’nın bu yolculuğu hem karakterini hem de ses tellerini etkiledi. Sahnede sadece ana dilinde değil Rusça, Fransızca, Türkçe, Soranca ve Zazaca şarkılar söylüyor.
Sanatçı, bir annenin/kadının yaşadığı kabuslarla mücadelesini anlattığı son şarkısı “Xewna Giran”ın klibini de yönetmen Kıvılcım Akay’a emanet ediyor. Senegalli göçmen bir kadının hayatını ve hayallerini anlattığı Amina filmi ile ulusal ve uluslararası festivallerde övgüyle karşılanan Akay, yine bir kadının hikayesini, bu kez muhteşem ezgilerle bizimle buluşturuyor.
Tara Mamedova ve Kıvılcım Akay ile Xewna Giran'a, müziğe ve gelecekteki projelerine dair konuştuk.
Giran’ın hikayesini anlatır mısınız? Nasıl bir hazırlık süreci oldu, kimlerle çalıştınız?
Tara Mamedova: Pandemiden bir yıl önce albümün repertuar çalışmalarına başladım. Uzun bir süre repertuvarı düşündüm. 8 şarkıdan oluşan “Giran” benim için bir olgunlaşma süreci oldu. Pandemi başlamadan önce hangi aranjörle çalışırım diye çok soru sordum kendime ve o sırada bana ışık olan ve bu süreçte inanılmaz desteğini, gücünü hissettiğim değerli dostum şair Bejan Matur ile görüştük.
Bejan aracılığıyla aranjör/prodüktör Serkan Duran ile tanıştım. Serkan hocam kayıtlarımdan çok etkilendi, onları inanılmaz bir şekilde hissetti, udu eline aldı ve çalmaya başladı. O an inanılmazdı, büyülendim ve sevinçten ağladım.
Birkaç gün sonra Xewna Giran için yaptığı demoyu yolladı ve Serkan hocamla karşılıklı bir şekilde anladık ki bu yolda birleşmeliyiz. Yepyeni bir sound, yepyeni bir ruh ve derin duygularıyla sanat yolumda bana umut oldu. Bunun için her şeyden önce Serkan hocama ve tabii ki Bejan Matur’a tüm kalbimle teşekkür ediyorum.
Projenin ilk şarkısının klibini dostum Kıvılcım Akay çekti. Kendisi 6 yıl önce Jinên Şengalê’nin klibini de bir gün içinde kendi evinde çekmişti ve çok etkilenmiştim. Kıvılcım yeniden kısıtlı imkanlar içinde harikalar yarattı ve çok emek verdi.
"Bizi yan yana getiren mücadele hissi"
Albümün ilk şarkısı “Xewna Giran” bir annenin yaşadığı kabuslarla nasıl mücadele ettiğini anlatıyor. Şarkının sözlerinde gizli olan acı klibe de yansıyor. Kabustan uyanmaya çalışan bir annenin çıkış yolu bulma mücadelesini izliyoruz. Klibin hem senaristi hem de yönetmeni olarak “Xewna Giran” siz nasıl anlatırsınız?
Kıvılcım Akay: Xewna Giran, Türkçe adıyla Ağır Uyku, bir anne olarak Tara'nın yaşadığı sancılı günlerin sonunda çıkış yolu arama çabasıyla şekilleniyor. Ancak konuşmalarımızda, bana hissettirdiklerinde bunun da ötesinde bir şey var. Tara da, ben de kronikleşmiş acılara sahip, yüzü gülmemiş bir halkın çocuklarıyız. Ancak ikimiz de bu acılardan kendimize paye çıkarıp eli kolu bağlı oturarak kaderini bekleyen kadınlar değiliz.
Bizi yan yana getiren de bu mücadele hissi. Klibi çekme aşamasında çok tereddütlerim vardı. Ben de bir yandan kendi hayatımın ağır uykusundan uyanmaya çalışıyordum. Bu kadar güçsüz hissederken ve nasıl altından kalkarım bu klibin derken, hayal etmekten, üretmekten başka bir yolumuzun olmadığını hatırladım.
Xewna Giran benim için etrafımıza çizilmiş, ruhumuzu boğan tüm sınırları yerle bir etme çabasının, hesap sorabilmenin ve yüzleşme cesaretinin estetik bir performansıdır.
"Müzik yoksa, ritim yoksa film bile üretilemez"
Sizi Amina, Dileğim Barış Olsun, Modanın 100 Yılı gibi belgeselleriniz ile tanıyoruz. Belgesel yönetmeni olarak klip projesinde yer almak nasıl bir deneyim?
K.A.: Xewna Giran, Tara ile ikinci klip deneyimimiz. 2014 yılında Jinen Şengalê parçasına da klip çekmiştim. Daha çok yönetmenliğini yaptığım belgesel filmlerle tanınıyor olsam da, sonuçta bir görsel sanatçıyım. Birçok disiplinde üretme zeminim var. Ama müzik çok başka içimde. Müzik yoksa, ritim yoksa film bile üretilemez.
Müziğe aşık bir yönetmen-görsel sanatçı olarak klip çekmek benim için sınırsız bir hayal dünyası. Xewna Giran benim için ilk klip deneyimi değil. Hatta belgesel film yönetmenliğinden önce klip yönetmeni olarak işler üretiyordum.
Albümdeki tüm şarkıların dinleyiciler ile buluşması 6 aylık bir zamana yayılacak. Hepsini belirli aralıklarla single olarak mı yayınlayacaksınız? Bunun özel bir nedeni var mı?
Tara Mamedova: Bu albümü Serkan hocamla bir proje olarak ele tasarladık. Hepsini bir anda paylaşıp üstünden geçmek istemedik. Malum bu dönemde insanlar bir albümü açıp baştan sona kadar dinlemiyor. Biz de bu yüzden tek tek, anlata anlata dinleyicilerimizle paylaşmaya karar verdik.
Projenin tüm şarkıları bitince büyük ihtimalle fiziki olarak da yayınlayabiliriz.
"Sovyet zamanı çocuklar özellikle sanatta iyi eğitildi"
Kürt bir ailenin çocuğu olarak Kırgızistan’da doğdunuz, Rusya’da yaşadınız, Kürtçe ninniler dinlediniz, Rusça şarkılar söylediniz, Fransa’da müzik eğitimini aldınız ve şimdi de Türkiye’desiniz. Farklı kültürler, farlı yerler müzik yolculuğunuzu nasıl şekillendirdi?
T.M: Dedelerim bizi hep ana vatanlarını anlatarak büyüttüler. Acılarını ve sevinçlerini aktardılar. Biz içimizde hep bir merak ve özlemle büyüdük; biraz eksik, biraz kırgın.
Ama bu kadar kültürü tanımak ve onlardan birçok anlamda beslenmek benim için müthiş oldu. Farklı ülkelerde farklı dilleri, farklı dünyaları tanımak büyük bir zenginlik ve bu anlamda kendimi çok şanslı hissediyorum.
Sovyet döneminde, eğitim sisteminde çocuklar, özellikle sanat alanında iyi eğitildi. Bizler müzik ve dansla büyüdük. Rus ve Kürt klasikleriyle büyüdüm. İki ayrı dil, iki ayrı kültür ama o seslerde anlatılanlar tüm dünyaya aitti. Aslında hepimizi anlatıyordu.
Fransa’da ise bambaşka bir dünyayla tanıştım. Caz müziğiyle Fransız dilini ve kültürünü tanımaya başladım. Paris’te geçirdiğim 10 yıl sadece sanatta değil, aynı zamanda bir kadın olarak hiç kimseye muhtaç olmadan, yalnız başıma mücadele etmeyi öğretti bana. Türkiye’de de başka bir dünya ile tanıştım hepsinden çok şey öğrendim. En önemlisi de mücadele etmek, asla pes etmemekti.
"Kürtçe düşünüyorum, Kürtçe rüya görüyorum"
Şarkılarınızda hem Kürt müziğinin etnik tınıları, hem Batı müziğinden esintiler, hem Romans ezgileri hem de caz sound’ları var. Bu “dünya müziğinde” dünyanın farklı yerlerindeki farklı kültürlerden dinleyiciler sizce hangi ortak noktaları buluyor?
T.M: Her insan ister istemez yaşadığı doğaya göre şekillenir. Benim çok kültürlü, çok dilli bir hayatım oldu. Ben de buna göre şekillendim ve bu sadece kişiliğime değil, ses tellerime de yansıdı. Kendimi uzun zaman aradım, deneysel çalışmalar yaptım ve sonunda kendimi geniş kapsamlı bir dünya müziği içinde buldum.
Ama en çok içimde yatan ezgi Kürt ezgisidir. Kürtçe düşünüyorum, Kürtçe rüya görüyorum. En çok Kürtçe şarkı söylerken kendim oluyorum.
Ben hiç tanımadığı, hiç bilmediğim dillerdeki müziklerden nasıl etkilenip buluşuyorsam insanların da benim yaptığım müziğin içinde kendilerini bulabilmelerini umuyorum.
"Seva Çi " (Ne için) adlı feminist bir şarkı geliyor
Eserlerinizde hem bireysel hem de Şengal’li Ezidi kadınlar için yazdığınız Jinen Şengalê’de olduğu gibi toplumsal hikâyeler görüyoruz. Gelecekteki çalışmalarınızda da benzer çıkış noktaları bekleyebilir miyiz?
T.M.: Şengalli kadınların yaşadıkları, kalbimdeki yaralardan biri. O zaman nasıl kaleme aldığımı bile bilmiyorum o şarkıyı. Sanki oradaki kadınlardan biriydim, birden içimi döktüm. Bir saat içinde oluştu ve sonra değiştirmedim.
Aslında hala yazıyorum; Xewna Giran’in içinde de o acı var. Umut kapısını bulmak için çırpınan bir kadının, bir annenin bir genç kızın hikayesi var. Daha sonra paylaşacağım, “Seva Çi “ (Ne için) adlı feminist bir şarkım da var.
Xewna Giran'ın hem kamera önünde hem kamera arkasında güçlü bir kadın çalışması var. Amina’da da aynı şekilde güçlü bir kadın ekip görmüştük. Bu kadın dayanışması üretiminize nasıl yansıyor?
Kıvılcım Akay: Kadınlarla yan yana durmayı, beraber üretmeyi çok seviyorum ve bu durumun yapılan işin duygusuna, samimiyetine sirayet ettiğine inanıyorum. İsimlerini anmadan edemeyeceğim; Aslı Çelikel, Aslıhan Altuğ, Meryem Yavuz, Seda Dokumacı, Derya Sezgin… Bu şahane kadınlar her işimde arkamda durmuş ve beni fikren hep beslemişlerdir. Yalnız olmadığımı ve her koşulda desteklendiğimi bilmek beni daha da motive ediyor.
Evet, pozitif ayrımcılık benim için kritik ve olması gereken bir durum. Ancak sadece kadınlardan oluşan ekipler kurmak gibi bir takıntım yok. Belki şanstır, bilemiyorum ama etrafımda beraber ürettiğim son derece eşitlikçi erkekler de var ve iyi ki varlar.
Yeni bir belgesel ya da klip çalışmanız var mı?
K.A.: Danimarkalı müzisyen arkadaşım Kaspar Kaae'nin kurucusu olduğu Cody grubunun Hearth by The Ocean şarkısı için klip çekeceğim. Ancak pandemi şartları sürekli ötelememize sebep oluyor. Yönetmenliğini Yasemin Akıncı'nın yaptığı, Aslıhan Altuğ ile yapımcılığını sürdürdüğümüz Türkiye Fransa ortak yapımı "Ertil, Master Of Complications" belgeselinin prodüksiyonundayız.
Yapımcısı olduğum, Anıl Eraslan'ın yöneteceği "Dream Works" belgeseli ise geliştirme aşamasında fakat şimdiden çok güzel haberler alarak ilerliyoruz. Kendi uzun metraj mokümanter senaryomu ise (X Land) bu tempo içinde bir senede ancak tamamlayabileceğim.
İlk albümünüz Ax için daha kişisel bir yolculuk, ikinci ve farklı formattaki canlı performans albümünüz içinse deneysel bir yaklaşım diyebiliriz. Single’lar olarak tek tek sunulacak Giran’da dinleyicileri müzikal anlamda ne gibi sürprizler bekliyor?
T.M.: Giran’da bulunan bütün eserler oldukça birbirinden farklı ama ruh ve sound aynı. Çok yakın zamanda dinleyici ile paylaşacağımız “Serê Salê” adlı bir yalnızlık şarkımız var. Değerli dostum Dr. Ahmet Kaya’ya ait. Projenin her şarkısı hayatta yasadığımız bir başka hikayeyi ve duyguyu anlatıyor.
Albümde yeni şarkılar dışında iki tane de geleneksel eser var. Onlara da bu yolculukta yer verdik çünkü temelimiz oradan geliyor. Bu sound’la birlikte onları çok daha farklı bir yere taşımayı hedefliyoruz. (YK)
Tara Mamedova hakkında Ağrı-Doğubayazıtlı Kürt bir ailenin çocuğu olan Tara Mamedova, öğretmen olan annesi Gurchak Abdulayevnadir'in yönlendirmesi ile sanata yönelir. Fransa'da müzik eğitimi alır. Eğitimine devam ederken, Paris sokaklarında Caz müziği yapan gruplarla tanışır. Çocukluğunda kulağında tınlayan Rus Ramans müziğini ana dili olan Kürtçe ile birleştirir, 10 yıl boyunca Fransa'da devam eden serüveninde yaptığı deneysel Caz müziği ile kendini bulur. Artık ne yapmak istediğini bilerek köklerini aramak için geldiği Türkiye'de müzik yolculuğuna devam eder. 2015 yılında ilk albümü "Ax"ı ortaya çıkaran sanatçı, ikinci çalışmasında canlı stüdyo kayıtlarını kullandı. Mamedova, bu kayıtlarla dijital platformlar üzerinden sürdürdüğü çalışmalarına başlamış oldu. Üçüncü çalışması Live Performans ile de repertuvarına Zazaca eserler aldı. |
Kıvılcım Akay hakkında 2008 yılında Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Sinema Televizyon bölümünden mezun oldu. 2009-2011 yılları arasında reklam sektöründe marka yöneticisi ve metin yazarı olarak yer aldı. 2011 yılında Akay Film'i kurdu. Türkiye'nin ilk moda belgeseli olan "Modanın 100 Yılı" (TV serisi) ve "Dileğim Barış Olsun" belgesellerinin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendi. Yönetmenliğini yaptığı "Amina", ilk uzun metrajlı belgeselidir. Yönetmenlik ve yapımcılığın yanı sıra görsel sanatçı olarak çalışmalarını sürdürmektedir. |