Arjantinli yazar Enriquez’in Uluslararası Booker Ödülü'ne aday gösterilen “Yatakta Sigara İçmenin Zararları” kitabı; karanlık, rahatsız edici temalarda gezinen on iki öyküden oluşuyor.
Enriquez, güçlü kalemiyle toplumsal olayların bireysel etkilerini anlatırken sıradan insanların gündelik hayatlarına şehir efsanelerini, halk söylencelerini, büyüleri ve mistik olayları katıyor. Yıllar sonra geri dönen kayıp çocuklar, bedeninin nerede olduğunu bilmediğimiz konuşan ölüler, peşe takılan hayaletler, açıklanamayan gerçekdışı olaylar… Kitaptaki her bir karakterin gündelik yaşamına sızan bu paranormal olgular gerçek canavarlarla (!) ve hakikatle bütünleşiyor.
Buenos Aires sokaklarında yürürken sizi takip eden ölü bir bebek mi daha korkutucu yoksa istismarcı bir üvey baba mı? Açıklanamayan mistik olaylar, nerden geldiği belli olmayan sesler mi daha ürkütücü yoksa yakınlarımızın devlet eliyle zorla kaybedilmesi ve bir daha bedenlerinden haber alınamaması mı? Enriquez, "Yatakta Sigara İçmenin Zararları" ile korku duvarlarını zorluyor. Doğaüstü korkularımızı erkek şiddeti, zorbalık, iktidar baskısı ile buluşturuyor.
Kaybolan çocuklar, geri dönenler
Öyküler arasında gezinirken arka planda en sık rastladığımız toplumsal travma ise 24 Mart 1976 askeri darbesi. 1976 ile 1983 yılları arasında Arjantin’de hüküm süren askeri diktatörlükte en az 30 bin kişi zorla kaybedildi, işkence gördü ve öldürüldü. Zorla kaybedilenlere ait en az 500 bebek ise kaçırılmıştı. Kitapta yer alan “Ölüler ile Konuştuğumuz Zaman” öyküsünde bu yıllar arasında anne ve babasını kaybeden Julita ile tanışıyoruz. Ouija tahtasında ruh çağırıp ölüler ile konuşmaya çalışan beş ergen arkadaşın macerasını anlatan öykünün derinlikleri bizi Plaza De Mayo annelerine ve kayıplara götürüyor.
Julita, tahta aracılığı ile annesi ve babası ile konuşmak ister. “Julita onlara tahta aracılığıyla ulaşmak ya da herhangi bir ruha onları görüp görmediğini sormak istiyordu. Onlarla konuşmak istemenin dışında, bedenlerinin nerede olduğunu da bilmek istiyordu. Çünkü bu büyükannesini ve büyükbabasını delirtiyordu. Büyükannesi çiçek götürebileceği bir mezar olmadığı için her gün ağlıyordu…” Polonyalı, teyzesinin kaybolan sevgilisini, Nadia ise bir daha evlerine hiç gelmeyen babasının bir arkadaşını merak etmektedir. Beş genç kaybolan yakınlarını bir ruh çağırma tahtasında ararken Nunca más’da adı geçen bir ruh ile konuşmaya başlarlar.
Kitapta dikkat çeken bir diğer öykü ise Geri Dönen Çocuklar. Farklı mekân ve zamanda kaybolan çocuklar bir anda Buenos Aires’in parklarında yeniden ortaya çıkar. İlk başta ailelerini sevindiren bu beklenmedik geri dönüş, sonrasında bir trajediye dönüşür. Çünkü geri dönen çocuklar kayboldukları zamanki yaşları, kıyafetleri ve yaraları ile dönerler. Bir buçuk yıl önce beş aylık hamileyken kaybolan bir kız Chacabuco Parkı’nda tekrar beş aylık hamile olarak ortaya çıkar ya da beş yıl önce kaybolan Victoria fiziksel olarak hiç değişmeden, üstünde hâlâ kaybolduğu günkü giysisi ve koyu kestane gür saçına taktığı aynı toka ile geri döner. Yüzlerce kaybolan çocuk zamanla geri gelir. Ne var ki fiziken aynı görünen bu çocuklar gittikleri günkü kişiler değillerdir artık.
Kitabın ilk öyküsü “Küçük Meleğin Öldüğü Yerden Çıkartılması”nda ise Buenos Aires’te tek başına yaşayan bekar bir kadın ile tanışıyoruz. Büyükannesinin bebekken ölen kardeşi Angelita’nın kemiklerini yanlışlıkla toprak altından çıkaran genç kadının hayatı bir anda bebeğin hayaletinin gelmesi ile değişir. Fırtınalı bir gecede yatağın kenarında ağlayarak beliren bebek bir daha gitmez. Çocuksuz ve kocasız yaşamayı tercih eden, ataerkil düzene karşı çıkan kahramanımız ölü ve inatçı bir bebek ile yaşamak zorunda kalarak lanetlenir.
Arjantin halkının sorunları, sapkın hayranlar, bencil arzular, tanıdık cadılar, istismar ve şiddet temaları diğer öykülerde de gerçeküstü atmosferde bir araya gelerek okura keyifli ama zorlayıcı bir deneyim sunuyor. Farklı bir coğrafyanın benzer dertlerini, korkularını Enriquez’in hayranlık uyandıran anlatımıyla okuyoruz.
Yürünen sokaklar farklı ama korkular aynı. Kaybedilenler yabancı ama acılar ortak. Erkek şiddeti gene erkek şiddeti. Verilen söz ise aynı: Nunca mas / Bir daha asla.
(YK/RT)
* Nunca mas / Bir daha asla: Arjantin Ulusal Kayıplar Komisyonu’nun 1976-1983 arasındaki askeri yönetimde gerçekleşen insan hakları ihlalleri raporunu konu alan kitap. Arjantin halkının geleceği için verdiği söz.