"şimdi sıra sağlıkçılarda mı?"
bu ülkede artık adalet ve kalkınma partisi'ne (akp), yaptıklarına itiraz eden, ya da yanlışlarını gösteren herkes "toplu olarak" tutuklanıyor ve göz altına alınıyor.
başbakan'ın hopa da muhaliflerince protesto edilmesinden bu yana yüzyüze olduğumuz bu gerçeklik, herkesin risk ya da tehdit altında olduğunun bir göstergesi.
sağlıkçılar da bugün tüm türkiye'de "grev"e gidiyorlar.
üretimden gelen güçlerini kullanarak bugün acil durumlar dışında sağlık hizmeti vermeyecekler; diğer kamu çalışanları ve emekçileri de onları destekleyeceğini duyurdu.
çünkü sağlıkçılar hem kendilerine yönelik, hem de sağlık alanına ve ortamına yapılan yanlışlara, gerçekleştirilen ticarileşme ve piyasalaştırma dönüşümüne itiraz ediyorlar ve sağlıkla ve sağlık ortamıyla ilgili doğruları yinelemeyi sürdürüyorlar.
onların "yanlış" dedikleri ne varsa, yanlış olduğu görüldü.
olacak dedikleri ne varsa, hepsi sırayla oldu, oluyor!
ne dedilerse oldu...
örneğin çok değil birkaç yıl önce "kimse cebinden para harcamadan sağlık hizmeti alacak" ya da, "doktorlar ellerini hastaların cebinden çekecek" diyenler, bütçe görüşmeleri sırasında ilaç başına katkı payı ödenmesine karar verdiklerinde, "katkı payı bizden çok daha yoksul ülkelerde de var" diyerek kendilerini yalanlıyorlar.
şimdi greve giderken yine aynı doğruları söylüyorlar:
"sağlık "reformu"nun "cicim ayları" bitti. genel sağlık(sızlık) sigor tası'nın ertelenen maddeleri 1 Ocak 2012'de yürürlüğe giriyor. yeşil kart iptal edilecek. aylık geliri asgari ücretin üçte birinden fazla olan herkes sağlık primi ödeyecek. başlangıçta 'sadece 2 tl'cik olacak' denilen katılım payları çoktan devlet hastanelerinde 8, özel hastanelerde 15 tl'ye çıktı. kasım ayından itibaren on gün içinde aynı branşta muayene olanlar 5 tl daha ödüyor. bundan sonra aile hekimi muayenelerinde, acil servislerde de katılım payı alınacak(mış.) reçetesine 3 kalemden fazla ilaç yazılandan daha da fazla para ödeyecek(miş). hükümet yetkilileri öyle diyor, söylenince de er ya da geç oluyor! özel hastanelerde "ilave ücret" adı altında ödenen paranın ise haddi hesabı yok. hükümet şimdi de '663 sayılı' bir kanun hükmünde kararname çıkarttı. Artık... sağlık bakanlığı $ağlık holdinge... devlet Hastaneleri $irket hastaneleri'ne dönecek. hastaneler ticarethane olacak. devlet hastaneleri de tıpkı özel hastaneler gibi sınıflara ayrılacak. hükümet bunları yaparken ne size, ne bize, ne de meclis'teki milletvekillerine sordu. 'demokrasi var' denilen yerde böyle oyunbazlık olmaz!"
haberleri yazanlar hapiste
pazar günü istiklal caddesinde yürüyerek yarınki grevlerini duyurduklarında onların haberlerini yazan gazeteciler dün gözaltına alındılar. muhtemelen bugün onların grevlerinin haberleri "medya" tarafından görülmeyecek ve gösterilmeyecek.
doğrudan tanık olan ya da katılan halk dışında kimse bundan haberdar olmayacak belki de!
işte yaşanılan sorunun can alıcı noktası bu:
ulusalcılara "ergenekon" operasyonu yapıldığında yalnızca kendi çevreleri bu süreçteki hukuksuzlukları dile getirmeye çalıştılar. onların yaşadıkları olumsuzlukları dile getiren gazeteciler de onların yanına konuldu ve onlarla birlikte oldukları gerekçesiyle yargılanıyorlar.
solculara "devrimci karargah operasyonu" yapıldığında yalnız onlar itiraz ettiler. onların bu durumlarını yazan ve gösteren gazeteciler, haberciler de yine tutuklandılar, göz altına alındılar ve yine onlarla birlikte yargılanıyorlar.
kürtlere halen süren "kck" operasyonları yapıldığında ağırlıkla yalnız kürtler tepkilerini gösterdiler. muhalif kürt medyası bu durumu ve yaşanan haksızlıkları ve adaletsizlikleri sergiledikleri için şimdi onlar da göz altına alındılar, tutuklandılar ve yarın aynı davalarda yargılanacaklar.
her üç örnekte de aslında gazeteciler ve haberciler ağırlıkla habercilik yapıyorlardı. çünkü medyanın görevi bunları sergilemek ve göstermekti.
rahip martin nemoer'in dediği
bu örnekleri adalet dışındaki alanlardaki başka haksızlıklarla, hukuksuzluklarla ve adaletsizliklerle de çoğaltabiliriz:
genellikle her zaman olduğu gibi akp döneminde de kimin hangi konuda maruz kaldığı bir haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik olduysa, yalnız ona maruz kalanlarca tepki gösterildi.
bunlara yalnızca doğrudan maruz kalanlar ve mağdur olanlar itiraz ettikçe hiçbir düzelme olmadı, tersine haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler, dolayısıyla mağduriyetler, yaygınlaştı ve çoğaldı.
gidişi görmemek artık olanaksız; uzun süredir pek çok kişi nazilere karşı çıkan alman rahip martin nemoer'e atfen bu söylediklerime benzer şeyler söylüyor. gerçek yürüyor. ama şimdi istikamet aydınlığa doğru değil, tersine karanlığa doğru.
her gözaltı ve tutuklama dalgasına gazetecilerden de eşlik edenler oluyor.
dünkü tutuklamalar üzerine bianet'e konuşan doğan l. tılıç da bu durumu vurguluyor:
"torba davalarla yönetilen bir ülke durumundayız. her torba davanın da bir medya ayağı var. davanın konusuyla ilgili, ilgisiz muhaliflerde bu potalarda eritiliyor. bugün van'daki diha çadırı basıldı, gazeteciler, notları, hardiskleri toplandı. türkiye, tutuklanan gazeteci sayısı itibariyle zaten bir numaraydı. zannediyorum gazeteci tutuklamalarında dünyada geçilmeyen bir rekor kırmak isteniyor. medya baskınları ülke genelinde 'korku ve otosansür' doğuruyor. bundan en büyük zararı yurttaşlar görecek. oto sansür, habersizlik olarak geri dönecek. insanların haber alma hakkı engelleniyor. nerede duracaklarını bilmiyorum. ama şunu biliyorum: buna dur demesi gereken, gazeteciler ve haber alma hakkı ihlal edilenlerdir. ses çıkarılmazsa yakın zamanda sıranın geleceği kimse kalmayacak."
hekimlerle başlamalı
işte hekimler ve sağlıkçılar bu nedenle bugün yaptıkları eylemi dönüştürmelidirler. sağlığın doğru tanımını bir kez daha anımsamalı, sağlığa bütüncül bakmalı, yalnız kendi sorunları ve sıkıntıları için değil, ülkenin bu gidişini de düşünerek, yapacakları yürüyüşlerde, yalnızca kendi alanlarındaki doğruları değil, tüm toplumun ve ülkenin gereksindiği duruşu sergilemeliler.
eğer böyle yapmazlarsa, rahip nemoer'in dediği gibi "yarın seslerini duyuracak" kimseyi bulamayacaklarını unutmamalıdırlar.
sesin duyurulamadığı ve duyulamadığı yerde demokrasi olmaz! (ms/hk)