başlık çok klişe biliyorum, ama gerçeği bundan daha güzel ifade eden "olumlu" bir cümle bulamadım; hoş görmenizi diliyorum.
geçen yılın son gününde 2011'de sağlık alanında nelerin olup bittiğini özetlemeye çalışmıştım(1). 2 gün sonra da sağlık bakanı recep akdağ da sağlığın en yetkili "hizmet gören"i olarak, anadolu ajansı muhabirine aynı konuda değerlendirmelerde bulunmuş (2).
bakanın sözlerini aktaran, devletin resmi ajansı "anadolu ajansı"nın bakana da sansür uyguladığına ihtimal vermiyorum; dolayısıyla söylediklerinin ve söylemediklerinin tümünü "doğru" olarak kabul ediyorum. yine gazetecilikte haber yazarken, belirli konulara odaklaşıldığını, bunu yaparken de habercinin gerçekleri ve doğruları yazmak kaydıyla, kendi sıralama ve kurgusunda özgür olduğunu da biliyorum. dolayısıyla sağlık bakanının söyledikleri ve söylemedikleri konusunda ajansın muhabirinin de bir tercihinin olduğunu ben de kabul ediyorum. yine de muhabirin bakanın önceliklerinin dışına çıkması çok olası değil. eğer söz konusu görüşme ve bunun haberleştirilmesinde bu temel ilkeler göz ardı edildiyse ve ben bu nedenle burada yanlış bir değerlendirmede bulunduysam o zaman bana söyleyecek tek söz kalıyor:"ört ki ölem!"
ajansın yazdıklarını doğru kabul ederek; 2011'de sağlıkta neler olduğuna dair bakanın söyledikleriyle benim 31 aralık günü yazdığım "2011'de sağlığın sağlığı" yazısını birlikte kıyaslayalım:
çünkü bakanın dedikleri ve demedikleri bana bir "yanıt hakkı" daha doğurmuş oluyor; çünkü karşılık vermediğimde hep olumsuzlukları yazdığım için, beni "kronik muhalif", "kötümser", "felaket tellalı" ilan edeler çıkabilir.
bakanın öncelikleri
haberin spotuna göre bakan akdağ 2011'in en önemli işlerinden birinin "uçak ambulans sistemi", diğerinin ise "evde sağlık hizmeti" olduğunu söylemiş. bu önemli işlerden başlayarak söylediklerini yanıtlayarak yineleyelim:
112 acil hizmetler: "sayısı 2 olan uçak ambulans sayısını da şimdi 5'e çıkartıyoruz. bu uçak ambulanslardan birisi de çoklu hasta taşıyan bir ambulans uçak olacak."
evde sağlık hizmeti: "hali hazırda 100 bine yakın vatandaşımızın evinde sağlık hizmeti verdiğimiz büyük bir organizasyon haline geldi. aile hekimleri, hastaneler ve uzman hekimler bu işi birlikte yapıyorlar."
benim yazımda bu iki konuya neden değinmediğimi hemen belirteyim: helikopter ve uçak ambulans konularını hiç dikkâte almadım. çünkü bunlar bir yandan "mutlak" olması gereken ve olmadığında büyük eksiklik doğuran hizmetlerdir. bununla birlikte, kullanım alanları, koşulları, yaygınlığı, etkinliği ve yararlananlar açısından toplumun büyük kesimleri açısından aslında "yok hükmünde" sayılması gereken unsurlardır. çünkü daha önceleri sıklıkla yazdığım gibi hak temelli bakış açısı gereği bir hak ve onu gerçekleşmesine yönelik hizmetler, "en uzakta ve en zorda olan, en sık ve en çok gereksinen, en az olanağı olan açısından söz konusu olduğunda var sayılmalıdır". bu araçların verdiği hizmetlere ilişkin bir döküm bakanın bu değerlendirmesinde gündeme getirilmiyor.
ikinci önceliğ sahip olan "evde bakım" hizmeti ise toplam sayı, dağılım ve yaygınlık bakımından değerlendirildiğinde bakanın kendisinin de ima ettiği gibi, ancak gereksinen herkes ve her yer için söz konusu olduğunda değerlendirmeye alınacak bir unsurdur. şimdi terk edilen sağlık ocağı sisteminin "iyi" uygulandığı durumlarda bu hizmet herkes için söz konusuydu zaten. mevcut mevzuata gör bu zaten aile hekimlerinin yapmaları gereken bir iştir. 100 bin hasta sayılarının 25 bin olduğu söylenen aile hekimine paylaştırılsa bir yılda hekim başına yaklaşık 4 hasta demektir.
sağlığın temel başlıkları
sonra bizim yazımızdaki sırayla bakanın neler dediğini sıralayalım:
aile hekimliği: "aile hekimliği gittikçe daha çok tanıyor. aile hekimliğinde de artık tetkik yapma imkanı var türkiye'de. hamilelik tetkikinden tutun da kan şekeri ölçümüne kadar birçok tetkik aile hekimin yapabildiği işler. hastaneye gidildiğinde 5 lira, özel hastaneye gidildiğinde 12 lira katkı payı ödüyorsunuz, aile hekimine giderseniz muayene için herhangi bir katkı payı ödemiyorsunuz. bu hizmetler, çok öncelikli hizmetlerimizdir."
bu noktada bir bilgi doğrulamasının gereği ortaya çıkıyor: sgk genel müdürü 2012 yılından başlayarak aile hekimine başvuruda da 3 tl alınacağını açıklamıştı. bakanın uygulamayı bir kez daha kontrol etmesi gerekiyor bence. sonra da burada verilen hizmetlerin sonuçlarını.
telefonla randevu sistemi: aile hekimliği içinde değerlendirdiğim telefonla randevu sistemini ayrı bir başlıkta ele alan sağlık bakanı bu konuda şunları söylemiş:
"bazı muhalif örgütler 'vatandaş 4 lira randevu sisteminden dolayı ödeyecek' diye, ama böyle bir şey kesinlikle yok. sizin telefonunuzun normal konuşma ücreti ne ise onu ödüyorsunuz. ilk randevu alanlar için bu ortalama 5-6 dakika tutuyor. daha sonraki randevularda sizinle ilgili bilgiler sisteme girmiş olduğundan süre azalıyor, 3-4 dakikada randevu alınma imkanı oluyor. toplamda bin 800 kişiden oluşan bir çağrı karşılayıcı sayımız var. türkiye'nin iki büyük çağrı karşılama şirketi bu ihaleleri aldı. bu sayı, 2012'nin sonuna kadar 3 bini aşacak, muhtemelen 3 bin 500'lere yaklaşacak. ihtiyaç olduğu kadar bu sayıyı 5 bine doğru götüreceğiz."
bu noktada karşılığa bile gerek yok. paragrafın içinde iki farklı görüş dile getirilerek karşılık veriliyor, aradaki fark "kuruş hesabı"ndan ibaret. ayrıca sayısı 5 bine çıkacak çağrı karşılayıcının parasını kim nereden ve nasıl ödeyeceği de açıklanmıyor.
hastanelere başvuru: "sağlık bakanlığı hastanelerinden acil müracaatlar hariç normal muayeneye gelenlerin sayısı günde 600 bin kişi. vatandaşlarımızın ihtiyaç olmadıkça hastanelere başvurmaması gerekir, vatandaşlarımız, hastane gerektiren, ciddi uzmanlık bilgisi gerektiren bur durumları yoksa aile hekimlerine gitmeli. hastaneye gitmesini mutlaka gerektirmeyecek durumları varsa, evinde raporlarını veriyoruz."
günde 600 bin kişi, yılda 260 iş gününden toplam 156 milyon başvuru ediyor. bu kişi başına yaklaşık 2 başvuru demek. oysa bakanlığın önceki açıklamalarında kişi başına yıllık muayene sayısı 7,7 olarak açıklanmıştı. eğer bu sayılar doğruysa aradaki farkın tümünün aile hekimleri, özel hastanelere ve acillere başvuru olduğunu kabul etmek gerekir. böyle olmadığını yine bakan aynı paragrafın içinde söylüyor, dolayısıyla verinin de bir kez daha kontrol edilmesi gerektiği ortaya çıkıyor. veriyi doğru kabul ettiğimizde de yılda vatandaşların sgk'ya ödedikleri sağlık primleri dışında en az 780 milyon tl. ödedikleri ortaya çıkıyor. bu rakama kişi başı tel. ücreti, reçete ve ilaç başına 1 tl kullanım (türkiye'de yılda 1,8 milyar kutu ilaç satılmış; bu rakam aynı kalsa vatandaş 2012'de 1,8 milyar tl daha ödeyecek demek)(3) ve en az ilaç ve tedavi ücretinin %20'sini eklediğimizde sağlık hizmetinin vatandaş için bedeli de ortaya çıkıyor.
"kapatılan ve işlevsizleştirilen sağlık kurumları", "özel muayenehaneler, özel poliklinikler, özel hastaneler", "hekim, sağlıkçı sayısı", "sgk ve sağlığın finansmanı" sayın bakan bu konularda bir değerlendirmede bulunmamış.
663 sayılı kanun hükmünde kararname: "bu, kararname bakanlığımızın hizmetlerini yapısal olarak bir kere daha önemli ölçüde değiştiren, daha ileriye götüren bir düzenleme oldu. sağlıkta dönüşüm programı'yla tüme varım yöntemiyle bir yapısal değişiklik gerçekleştirdik: önce hizmeti alan vandaşın, hizmet aldığı noktalarda önemli değişiklikleri yaparak başladık, gittikçe merkeze doğru geldik.vatandaşlarımız artık daha kolay hizmet alacaklar, daha verimli kuruluşlara sahip olacağız, tabii bu kanun hükmünde kararname ile henüz uygulamasına başlamadığımız birçok da yenilik geldi."
bakanın konuya bakışının nereden olduğunu gösteren anlamlı bir cümle. buna çok önemli ve değerli bir karşılığı, chp tarafından anayasa mahkemesine götürülen ve ttb'nin hazırladığı hukuksal değerlendirmede(4) görmek mümkün. sonucu da zaten burası belirleyecek.
"toplum temelli bulaşıcı hastalıklar", "kanser", "iş kazaları ve meslek hastalıkları", "sağlıkçıların eylemlilikleri" sayın bakan bu konularda da herhangi bir değerlendirmede bulunmamış.
tam gün uygulaması: "sağlık bakanlığında biz geldiğimizde 23 bin uzman vardı, (ssk'lar dahil) 23 bin uzmanın hemen hemen hepsinin aynı zamanda muayenehanesi vardı. şimdi 32 bin civarında uzman hekim var sağlık bakanlığı çatısı altında, bunların hiçbirinin muayenehanesi yok."
bu sayılara bir de "hastane birlikleri"nin uygulamaya başlanmasından sonra bakılmalı.tabii muayenehaneler kapatılırken gerekçe olarak gösterilen hekimlerin suiistimallerine yönelik olarak neler yapıldığı noktasında bir bilgi de verilseydi muayenehanelerin kapatılmasının ne kadar doğru olduğu ortaya çıkacaktı. diğer yandan artık tam gün çalışan hekimlere kişi başına "muayenehanesi olduğu zaman" verilenlere göre ne kadar fazla "ücret/prim/döner sermaye" verildiği de ortaya konulsaydı, o zaman hekimlere daha önce yalnız parası olanların ödediği vizite ücretleriyle, şimdi sgk tarafından toplu olarak ödenen ödenen ama adı değişen ücretleri anlayabilirdik.
tıp fakülteleri: "üniversitelerimizde şu anda aşağı yukarı 12 bin civarında, 12 bini aşkın öğretim üyesi var, vakıf üniversitelerini çıkarırsanız 11 bin civarında, bu 11 bin kişiden de sadece bin kişi var, dışarıda çalışmayı seçen, hastanelerde de eğitimci olarak kaldılar onlar.
"sesleri çok gürültülü çıkıyor ama.... 10 bin hocaya parasız ulaşıyor artık... bu bin hocaya da ulaşamıyor. çünkü bu çeşit çalışmada dışarıda muayenehane ya da özel hastane varsa ilişkinin para üzerine kurulu olduğunu hepimiz biliyoruz. buna karşı belki yeni düzenlemeler de yapacağız... neticede şunu söyleyebiliriz... yaklaşık 42 bin kişi muayenehane ya da özel para verme şartı olmaksızın vatandaşlarımıza artık kamuda hizmet ediyor."
bunun anlamını dün bir kez daha görebildim, bir büyük üniversite hastanesinin bir kliniğinde ameliyat yapacak yalnız bir öğretim üyesi bulunuyor. tıp eğitimi veren öğretim üyeleri de hastaya dokunamadıkları için eğitimi yalnızca "teorik" olarak veriyorlar. eğitimi böyle alacak doktorlar yarın bizlere ve çocuklarımıza bakacak.
"ilaç ve eczaneler", "çeşitli tıbbi uygulamalar", "tıbbi hataların artışı, sağlıkta şiddet", "güneydoğu'da sağlık ve van depremi", cezaevleri ve sağlık sayın bakanın bu konularda bilgisiz olması mümkün değil. o zaman bu konuların 2011'in sağlığını irdelerken değinilmesinde pek de gerek (belki de "yarar") olmayan konular olarak düşünmek gerekli.
isterseniz bir daha yineleyelim: "ört ki ölem"
(1) "2011'de sağlığın sağlığı" bianet 31.12.2011
http://www.bianet.org/biamag/saglik/135129-2011de-sagligin-sagligi
(2) "sağlıkta 2011 yılı" önce vatan 03.01.2012
http://www.medyatakip.com/medya_sistem/yb_kupurgoster.php?gnosif=kyuqxvzb0laquibwynivsw..&mnosif=bıh_rjyp9wg.&st=2
(3) "bizi ilaç hastası yapmışlar" metin can
http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2011/12/20/bizi-ilac-hastasi-yapmislar
(4)"ttb 663 sayılı khk anayasaya aykırılık raporu" türk tabipleri birliği
http://www.ttb.org.tr/index.php/haberler/hukuk-2947.html