Çocuk cinsel istismarı, yetişkinlerin çocukları kendi cinsel doyumları için cinsel temasa zorlamalarıdır. Cinsel istismardan söz etmek için cinsel birleşmenin olması şart değildir. Cinsel birleşme ve fuhuşa zorlama gibi yüz yüze ya da telefon ve İnternet aracılığıyla yapılan sözel istismar, teşhircilik, fiziksel temas, pornografi amacıyla çocuk kullanma veya izlettirme de cinsel istismar tanımına girer.
Cinsel istismar çoğunlukla erkekler tarafından ve çocuğun yakın çevresinden biri tarafından gerçekleşmekte; aile içinde yaşanmaktadır. Aile içindeki bu tür cinsel istismar "ensest" olarak adlandırılır. En sık rastlanılan aile içi cinsel istismar baba-kız arasında gerçekleşmekle birlikte, ağabey, amca, dede tarafından yapılan cinsel istismar da sıklıkla görülmektedir. Araştırmalar, cinsel istismar mağduru çocukların çoğunlukla sevgi ve denetimden uzak bir aile ortamında yetersiz ebeveynlik ile yetiştiklerini; şiddet yanlısı, baskıcı, alkol ve madde kullanımı veya bağımlısı olan bir baba figürüne; aşırı bağımlı, baskı gören, depresif ve kendine güvensiz bir anne figürüne sahip olduklarını ortaya koymuştur.
içeriği ne olursa olsun cinsel istismar, çocuk için travmatik bir deneyimdir. İstismarın çocuk üzerinde bıraktığı olumsuz etkileri, farklı unsurlar belirler. Bunlar; cinsel istismarın şekli, sıklığı, çocuğun istismar edilmeye ne şekilde zorlandığı, istismara maruz kalınan yaş, açığa çıkarılan cinsel istismara karşı anne-babasının tepkisi, mağdurun kişilik yapısı ve hayatındaki dengeleyici unsurlardır (sevgi üzerine kurulu kardeş ve arkadaşlık ilişkileri, okul başarısı, ebeveyn dışındaki diğer aile üyeleriyle güven içinde geçirilen zaman gibi).
Cinsel İstismarın Çocuktaki Etkileri Cinsel istismar çocuğun psiko-sosyal gelişimini önemli ölçüde örseler. Araştırmalar, istismara uğrayan çocukların kendileriyle ilgili oldukça olumsuz düşüncelere sahip olmakla birlikte özgüven problemi yaşadıklarını; çoğunun saldırgan veya depresif bir ruh hali sergilediklerini, bir kısmının ise intihara meyilli olduğunu ortaya koymuştur. Kendini çevreden soyutlama, yetersiz sosyal beceriler, sorunlu akran ilişkileri ve başkalarıyla güvene dayalı ilişkiler kurmada güçlük, mağdur çocukların ortak özelliklerindendir. Uygunsuz cinsel davranışlarda bulunma da (cinsel aktiviteye aşırı ilgili, kendini teşhir etme gibi) istismar sonrası göze çarpan davranış bozukluklarındandır.
Kendinden güçlü bir yetişkin tarafından istismara uğrayan çocuğun güç ve otorite kullanımı konusunda kafası karışır ve "Ben kimim? Hem bir çocuk, hem de beni koruması gereken birinin cinsel partneri..."şeklinde bir ikileme sürüklenir. Şüphesiz, çocuklukta yaşanan travmatik bir deneyimin etkileri, yetişkinlikte de sürebilir. Araştırmalar, çocukluk döneminde yaşanan cinsel istismarın, ilerleyen dönemlerde düşük özgüven, ruh hali rahatsızlıkları (depresyon gibi), kaygı, tavır veya cinsel işlev bozukluğu, madde kullanımı ve bağımlılığı gibi psikopatoloji riskini arttırarak bireyin ruh sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat çekmiştir.
Çocuklarımızı eğitmek
Hiç şüphesiz, cinsel istismar çocuklarımızın başına asla gelmemesini umduğumuz bir olaydır. Öte yandan, bu konuyu uygun zamanda çocuklarımızla konuşmuş olmak, oldukça önemlidir çünkü, çocuklarımızı cinsel istismardan korumanın en iyi yolu budur. Cinsel istismar konusunda bilgilendirilmiş çocuklar, bu talihsiz deneyimi engellemek ve yaşadıkları istismarı güvendikleri bir yetişkin ile paylaşmak konusunda daha hazırlıklı olurlar.
Bu anlamda anne-babalara düşen ilk ve en önemli görev, çocuklarını cinsellik ile ilgili bilgilendirmeye başladıkları okul öncesi dönemde, adı tam olarak kullanılmasa da "cinsel istismar" konusuna değinmektir. Çocuğunuzun cinsel anlamda kendini korumasını sağlamak için bilgilendirici bir konuşmaya "Bedenimiz özeldir, oyun oynamak için kullanmayız ve başkalarının da bedenimizle oyun oynamasına izin vermemeliyiz" gibi bir ifadeyle başlayabilirsiniz. Yanı sıra, çocuğunuza "iyi dokunuş" ve "kötü dokunuş"tan bahsedip, başkasına dokunmanın veya başkası tarafından dokunulmanın bir sevgi işareti olduğunu ve birine sarılmayı veya birinin ona sarılmasını, sevmesini istediğinde bunu söyleyebilmeyi öğretmelisiniz.
Bununla birlikte ona, her dokunuştan hoşlanmayabileceğini; bu yüzden de karşısındaki kendisine hoşlanmadığı bir şekilde dokunuyorsa bunu da ifade edebilmesi, engelleyemediği takdirde de bir büyüğüne söylemesi gerektiğini öğütlemek çok önemlidir. Ona istemediği şekilde dokunan kişi ısrar etse bile kesinlikle bunu "sır"olarak saklamaması gerektiğini ve ancak gerçeği söylerse onu koruyabileceğinizi vurgulamak önem taşır. Anne-babalar iyi ve kötü dokunuşları anlatırken çocuklarını korkutup kaygılandırmadan, sakin ve yumuşak bir ifadeyle açıklama yapmaya özen göstermeliler. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise anne-babaların bu tarz konuşmalarda, "kötü dokunuş"lara çok fazla vurgu yapmamalarıdır.
Çünkü, olumsuz cinsel deneyimlere fazla dikkat çekmek çocuğun kaygılanıp en yakınlarından gelen sevgi ve şefkat içeren "iyi dokunuşların da yanlış algılamasına neden olabilir. Bu konu, çocuğunuzun yaşı ilerledikçe farklı bağlamlarda ele alınır. Örneğin, ergenlik dönemindeki çocuğunuz iyi dokunuş ve kötü dokunuşu ayırt edebilecek yaş ve farkındalığa ulaşmıştır. Fakat, bu dönemde de vurgulanması gereken, çocuğunuzun sevgi ve ilgi duyduğu arkadaşı ile ilişkisinde de istediği noktada sınırlarını belirleyip "dur" diyebilmesi gerektiğini bilmesidir.
Ne yapmalı?
Elbette, hiçbir şey bir anne-babayı çocuklarının cinsel istismara uğraması gibi acı verici bir deneyime hazırlayamaz. Fakat, anne-babanın bu travmatik deneyimi ele alış biçimi, cinsel istismarın çocuk üzerindeki kalıcı etkilerini büyük ölçüde belirler. Çocuğunuzun cinsel istismara maruz kaldığından şüphelendiğiniz bir durumda, polis gibi konuyla ilgili bir otoriteye durumu bildirmekten kaçınmayın.
Bazı aileler olayın üstünü örtüp yok sayarak çocuklarını çevrenin tepkilerinden koruduklarını düşünürler. Fakat cinsel istismar suçlamasında bulunmak ve bunu kanıtlamak kolay olmasa da, olayı görmezden gelmek çocuğun suçlunun korunduğunu düşünmesine neden olabilir. Ayrıca olayı saklı tutma kararı çocuğa, bu olayın gerçekten yaşanmadığını ya da olayda onun da suçu olduğunu dolayısıyla otoriterilerin haberdar edilmemesi gerektiğini ima edebilir. Cinsel istismarı gizli tutmak, gerçek anlamda suçluyu korumak ve ona başka çocukları da istismar etmesi için fırsat tanımaktır.
Cinsel istismara uğramış bir çocuğun anne-babası için öneriler
Çocuğunuza inanın! Uzmanlar cinsel istismar konusunda çocukların çok nadir yalan söylediklerini belirtmişlerdir.
Çocuğunuzu yaşadığı istismar konusunda konuşmak için yüreklendirin: Çocuğunuz yaşadığı travmatik deneyimi atlatabilmesi için tekrar tekrar konu üzerinde konuşma ihtiyacı duyabilir. İyi bir dinleyici olmaya çalışın ve çocuğunuzun korku, öfke, aşağılanma, suçluluk, karmaşa, utanç gibi duygularını ifade etmesine yardımcı olun.
Duygusal destek sağlayın: Cinsel istismara uğramış çocuğunuza ilkyardım ona şefkat ve anlayış göstermektir. Ne kadar acı verici olsa da, çocuğunuza aşırı kaygı ve acıma duyguları göstermek, onun bu süreci atlatmasını güçleştirebilir.
Duygularınızı kontrol edin: Elbette çocuğu mağdurdan hemen hemen her anne-baba aşırı öfke duygularıyla isyan eder. Fakat böyle bir durumda, öfkenizi veya suçluluk duygunuzu çocuğunuzla değil, başka bir yetişkinle paylaşmaya özen gösterin. Böylece, çocuğunuzun olumsuz duygularınız için sorumluluk üstlenmesini engellemiş olursunuz.
Çocuğunuzu suçluluk duygusundan arındırın: Kesinlikle, çocuğunuzun yaşadığı istismarın onun sorumluluğu ya da suçu olmadığını anlamasını sağlayın. Asla "Bunu sana yapmasına nasıl izin verirsin?" gibi suçlayıcı cümleler kurmayın.
Uzman yardımı alın: Cinsel istismar mağduru çocukların bu olayın üstesinden gelmesine yardımcı olmak, çocuğa öz-saygısını ve kendine güvenini tekrar kazandırmak, onu suçluluk duygularından arındırmak, aile bu süreçte çocuğa nasıl yardım edebilecekleri konusunda destek vermek ve yetişkinlik döneminde ciddi bir psikolojik rahatsızlığın oluşmasını engellemek için bir uzmana başvurmaktan kaçınmayın. (FD/TK)
* Feriha Dildar, Uzm. Pedagog, PSİ Çocuk ve Aile Danışmanlık Merkezi.
* Dildar'ın yazısı, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlama Vakfı'Nın Görünüm dergisinin Ocak 2009 sayısında yayımlandı.