AKP iktidarı döneminde 2006 yılında Terörle Mücadele Kanunu'nda (TMK) yapılan değişiklikle birlikte toplumsal muhalefet odağı tüm çevreler tutuklanmaya başlandı. Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamına giren birçok fiil güvenlik birimlerince ve yargı organlarınca suç olarak değerlendirildi. Özellikle; TMK'nın 7. maddesi (b) bendi:"Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazları ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi" ne yapılmak istenildiğini açıkça ortaya koyuyor.
2004 yılının Haziran ayında AKP tarafından "demokratikleşiyoruz" diyerek kaldırılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin yerine kurulan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'ni aratır bir niteliğe büründü.
Emniyet birimlerinin her şeyi suç, herkesi suçlu gören bakışı ile hazırlanan fezlekeler, Savcıların önlerine gelen fezlekelerden oluşturduğu iddianameler, Terörle Mücadele Kanunu ve Özel Yetkili Mahkemeler hep birlikte değerlendirildiğinde içinden çıkılmaz "bağımsız" bir yargı ile karşılaşıyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in ve İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in beyanları Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nin kararlarını destekler nitellikte. Dolayısıyla Yargı bayağı "bağımsız" diyebiliriz!
Daha önceleri de yazdığımız gibi, toplumsal muhalefeti tutuklama yoluyla rehin alma/etkisizleştirme operasyonundan en çok öğrenciler etkileniyor.
CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba tutuklu öğrencilerle ilgili meclis araştırma önergesi verdi. Önerge 8 Şubat Çarşamba günü TBMM genel kurulunda görüşüldü.
"Devede kulak"
Veli Ağbaba, meclis konuşmasında tutuklu öğrencilerle ilgili önemli noktalara değindi. Önergeye BDP ve MHP milletvekilleri de destek verdiler. Araştırma önergesi AKP'nin karşı oylarıyla reddedildi. Alehte konuşmayı AKP'den kendisi de bir hukukçu olan Bülent Turan yaptı!
Turan tutuklu öğrencilerle ilgili şöyle diyor Turan: "Üniversitede tutuklanan öğrencilerin tutuklanma kategorileri nelerdir? Dediğiniz gibi poşu takmak falan yok. Bakın okuyorum; adam öldürme var, uyuşturucu var, gasp var, hırsızlık var, yaralama var, cinsel suçlar var, sahtecilik var, dolandırıcılık var. Dolayısıyla, dediğiniz devede kulak olan bir şey."
Turan, BDP'nin daha önce KCK operasyonlarıyla ilgili verdiği bir araştırma önergesi için de aleyhte söz almış ve şöyle demişti: "Görüşülmekte olan bir soruşturmayla ilgili, yürüyen bir yargı işlemiyle ilgili meclise önerge vermek yasaktır."
Yani bir hukuksuzluk yaşanacak ve bu meclise taşınmayacak!
Öğrencilerin "politik görüşleri" Bülent Turan'ın dediği gibi devede kulak kadar değil, devenin kendisi kadardır!
Tazminat!
Bu hafta iki ayrı öğrenci davası vardı. Birincisi 7 Şubat günü Çağlayan Adliyesi 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. İstanbul'daki çeşitli üniversitelerden 19'u tutuklu 11'i tutuksuz 30 öğrenci yargılanıyordu. İkinci dava İzmir Bayraklı Adliyesi 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Bu davada Ege ve Pamukkale Üniversitelerinden 13 tutuklu 16 tutuksuz 29 öğrenci yargılanmaktaydı.
İstanbul'daki davadan sadece üç tahliye çıktı, duruşma 23 Mayıs'ta devam edecek. İzmir'deki davadan tahliye çıkmadı Duruşma 30 Mayıs'ta devam edecek. Burada öğrencilerin sorduğu şu sorunun cevabı yok: "Cezaevinde boş yere geçen dokuz ayım ne olacak! Hesabını kim verecek" AKP'ye göre cevap hazır: Tazminat!
Her iki davanın ve öğrencilerle ilgili başka iddianameleri isterse Bülent Turan'a gönderebiliriz.
Öğrencilere ait iddianamelerde adli suçlara ilişkin herhangi bir durum olmadığını belirterek bu hafta yargılanan öğrencilerin iddianamelerindeki ortak suçlamalara değinmek istiyorum: YÖK karşıtı protestolara katılmak, 8 Mart kutlamalarına katılmak, Newroz kutlamalarına katılmak, slogan atmak, Şerzan Kurt ve Ceylan Önkol anmasına katılmak, karşıt görüşlü öğrencilerin müdahalelerden ötürü kavgalara karışmak...
Burada farklı görüşten öğrenciler arasında çıkan olaylarda hem İstanbul'da hem de İzmir'de sadece Sol görüşlü öğrencilerin tutuklandıklarını belirtmek gerek. Karşıt görüşlü öğrencilere ne hikmetse polis bir türlü ulaşamıyor! Ulaşsa da, işlem yapmıyor, salıveriyor!
Öğrenciler yaptıkları savunmalarda iddianameleri net bir şekilde çürütüyorlar.
7 Şubat'ta Çağlayan Adliyesi'nde yargılanan öğrencilerin savunmalarından birini aktarıyorum "Şerzan Kurt'u* anmak suç değil. Esas suç; benim yaşımda bir genci katledip katillerini bulmamaktır". Diğer bir öğrenci ise şöyle diyor: "YÖK'ü protesto etmek suç değil, hep protesto edildi, her zaman da edilecektir. Newroz'a katılmak suçsa eğer, katılan milyonları tutuklayın!"
20 Şubat'ta Kırmızıgül davası
Öğrencilerin bir kısmının anadillerinde savunma yapmak istediklerini, mahkemenin bunu engellediğini belirtelim!
İstanbul'daki öğrencilerin yargılandığı davada Bülent Turan'ı ilgilendiren bir ayrıntı var özellikle hatırlatmak isterim! İddianamenin 19 sayfasında "20.05.2010 tarihinde Çapa Tıp Fakültesinde toplanan "Fuhuşa, uyuşturucuya, ajanlaştırmaya dur de" yazılı pankart açtıkları da görülmüştür" şeklinde bir suçlama var.
Burada Bülent Turan'a sormak istiyorum: Öğrenciler, uyuşturucu kullanmaktan, cinsel suçlardan ötürü mü yoksa uyuşturucuya/tacize karşı oldukları için mi tutuklular?
Tutuklu gazeteciler için: "Onlar gazeteci değil, terörist" diyen zihniyet, tutuklu öğrenciler için:"onlar muhalif değil, uyuşturucu bağımlısı, katil, tecavüzcü" demekten geri durmuyor.
Ancak, tutuklu öğrencilerin "Dışarıda" kalan arkadaşları/yoldaşları mücadele etmekten, gerçekleri söylemekten vazgeçmiyor. Bütün davaları izlemeye, tutuklu arkadaşlarıyla/yoldaşlarıyla dayanışmaya devam ediyor.
20 Şubat'ta Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği 3. Sınıf öğrencisi Cihan Kırmızıgül'ün tutuklanmasının ikinci yıl dönümünde Galatasaray Üniversitesi'nin önünden yargılandığı Beşiktaş Adliyesi'ne yürüyerek bu gerçekleri haykıracaklar. (AS/HK)
* Şerzan Kurt Davası'nın 11. duruşması 17 Şubat 21012 Cuma günü görülecek.