"...
Ve der ki:
-Günışığı dondu alnında bu çocuğun
Ve hiç çekip gitmedi!"
Ahmet Erhan
Bir Kemal Sunal filmi izlesek her şey geçecek gibi. Dünyanın boşluğu sakin bir umutla dolacak, dalgın yalnızlıklarımız birden kalabalıklaşacak. Ruhu soğuğa meyilli günler ısınacak, hayatın olanaklı bir iyiliğe “mümkünlük” hissi veren saatleri, sessizliği gövdesine örten mevsimlerin içinde telaşlanacak. Yorgunluğumuzun avcuna birer vebal gibi bıraktığımız keder, bir gülümsemenin yakınında ufalanacak. Henüz hayatın tenhasına düşmediğimiz, kimseye sitem etmediğimiz yaşların ardında kalan teselli, güzel ihtimallerin kibirden azade lisanına sığınacak. Hayalimize masal olan ne varsa kenarları incelikle işlenmiş çerçevelerin içinde gözümüzle kalbimiz arasında bir yerde öyle duracak. Kırılmayacak. Örselenmeyecek. Korkular, tedirginlikler, hayal kırıklıkları, sözleri beyaz bir şarkının ezgisinde susacak. İyilik çoğullaşıp, kötülük çöllerin kumunda savrulacak. Yıkaya yıkaya akıtamadığımız kirlenmişliğimiz, bir dalganın kıyısında arınacak. Sevmelerin rüzgârı, nefretlerin pusunu dağıtacak. Hayat, incinen sevincinin yakasına kırmızı bir karanfil iliştirecek.
Bir Kemal Sunal filmi izlesek her şey geçecek sanki. Tıpkı şairin dediği gibi “güneşin altında mutluluk var” olacak. Bulutlu gülümsemelerin nazenin olmadığını söyleyemeyecek kimse. Bir sevdaya düşen kalbin coşkusu karşılıksız kalan mektuplara yas tutmayacak. Çocukluk hiç bitmeyecek. Hiç eksilmeyecek ömrümüzden kendimizle kurduğumuz sabırlı yakınlık. Okul sıralarının hatıraları, yaz tatilinde çıkarılan kitap özetlerinin cümlelerine karışacak. Dünya sığlığıyla kurudukça, dudaklarımızın arasına dirençli bir ıslık sıkışacak. Hayatın yaraladığı her ne varsa, karşı durmanın, ayak diremenin gerçeğinde iyileşecek. Merhametin korunaksız değil, sahiplenen olduğu anlaşılacak. Alt alta sıralanmış şartlarıyla köşelerini bileyen hayatın zorluğu, tanımak istemediğimiz insanları da anlatacak, öğretecek. Yenilgiler, galibiyet sevinciyle karşılanırken, hayal kırıklıklarına keskin bir tavır alan o gülümseme türlü kurnazlıklara cevap olacak. Yalnızlık çaresizlik, güçsüzlük zayıflık olmayacak. Ağlamakla gülmek sırt sırta verecek. Tam da bu yüzden bir Kemal Sunal filmi izlesek geçecek her şey.
Düşleri kim kırabilmiş ki hatırlamak istediklerimiz boğazımızda yutkunamadıklarımız olsun. Dünya yalan, insan acımasız, ömür sonrasız günlerin toplamı belki. Bildiklerimiz, kırıldıklarımıza şikayetçi. Tanıklıklarımız, utandıklarımıza şahit. Yıllar boyu Kemal Sunal’ın bize anlattıklarından farkı yok insanların, hırsların, zorlukların, mağlubiyetlerin, çıkarların, yok sayılmaların, yoksulluğun, direnmenin ve dahasının. Söze, bakışa, gülüşe anlam olan ne varsa, bir mandalinayı beş kişi arasında paylaştırmak zorunda bırakan hayata film olmuşsa, sabaha karşı boş sokaklarda bir klarnetin ucundan dünyaya ortak bir sesi bırakmışsa, her gün içine uyandığımız bu düttürü dünyaya ne desek yankılanır? Ne desek hatırlatmış oluruz sakin tebessümüyle yeryüzünden geçen Kemal Sunal’ı? Tesadüflerimiz, garip rastlantıların iziyse, birbirimizin hayatlarına ortaklığımızı onun bir cümlesine bırakalım, bırakalım ki omzumuzdaki ağırlıklar azalsın: “Hiçbir şey güzel olmayacak ama yaşıyorum ulan ben, bundan daha güzel şey mi var?"* (FD/HK)
* Kemal Sunal'ın 1988 yapımı "Düttürü Dünya" filmindeki ünlü repliği.