"...Türkmenlerin hemen beşte üçü alevîdir. Şah İsmail Safevinin pederi şeyh Erdebili tarafından vahdeti vücut esasına istinat ederek batini bir din mahiyetinde tedvin edilen alevilik, Türk ruhunu, Şamani mezhebine müşabehet arz eden hususiyetleri ile kolaylıkla okşamış ve Türkler bu dini pek çabuk benimsemişlerdir. Bu dini mezhep şekline getiren Haci Bektaş Veli, tarikete salik bulunanları bektaşi olmak üzere tevsim eylemiştir. Alevîlik Yavuz Selim zamanında hat bir safhai inkişaf göstermiş, yeryer bu tarikata sülük edenlerin mikdarı çoğalmıştır. Şah İsmail Safevinin siyasî bir hamlei zekâ ile vurmak istediği hedef önünde tebellür eden bu piştar kanaat büyük bir tehlike mahiyetinde göründüğü içindir ki, taraf taraf alevîler, bektaşiler, kızılbaşlar takip edilmiş, ancak Dersim, Hınıs ve sair mahallerde bir kısım kendini koruyabilmiştir. Bilâhere ikinci Mahmut zamanında bunların aleni bir şekilde ayin yapmaları da men edilmiştir..."
Yukarıdaki ifadeler Başbakanlık Dersim Arşivi belgelerinde yer alıyor.
1938 yılında ailesinden 19 kişi süngülenerek öldürülen, kendisi ise süngülenmesine rağmen kurtulan Ali Doğan adına açtığımız dava dosyasına gönderilen Başbakanlık Dersim Arşivi Belgeleri içerisinde yer alan ve yukarıdaki ifadeleri de içeren bir belge Alevilik tartışmalarına ışık tutacak mahiyette...
"Dersimin ahvali umumiyesi hakkında maruzat" içeren ve Birinci Umumî Müfettişlikçe 5.6.1929 tarihinde hazırlanarak Dahiliye Vekâleti'ne bilahare de Başvekâlet'e sunulan Dersim Raporu'nda Dersim'in coğrafi konumu, yüzölçümü, nüfusu, ekonomik yapısı, sosyal durumu, etnik ve inanç yapısı, aşiretler ve sahip oldukları silah miktarı, 1929 öncesi "Dersim'den ovaya iskân edilen" aileler hakkında tespit ve değerlendirmelerde bulunuluyor ve yukarıda alıntılanan ifadelere yer veriliyor
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir kararında "...Mahkeme, çoğulcu demokratik bir toplumda devletin çeşitli din, inanç ve düşüncelere karşı tarafsız ve yansız olma ödevinin, dini inançların veya bunların sergilenme yöntemlerinin meşruluğuna ilişkin olarak devlet tarafından yapılacak herhangi bir değerlendirme ile uyuşmadığını her zaman vurgulamış olduğunu" hatırlatır.
Ayrıca, "Devletin dini toplulukların birleştirilmiş bir liderlik altında toplanmaları veya kalmaları için tedbir almasına gerek bulunmamaktadır..." şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştu.
Düşünce, vicdan ve din hürriyeti açısından bakıldığında devlet tarafından "dini inançların veya bunların sergilenme yöntemlerinin meşruluğuna ilişkin olarak" herhangi bir değerlendirme yapılması hukuka aykırı olsa da Birinci Umumî Müfettişlik gibi önemli bir devlet teşkilatının Aleviliği din olarak belirlemesi elbette ki çarpıcı bir durum.
Son dönem Alevilik tartışmaları üzerinden ifade edecek olursak Alevilik'e dair her hangi bir teolojik tartışmaya girmeden nesnel olarak belirtmek isterim ki Alevilik'e dair şimdiki devlet aklı, 20. yüzyılın ilk yarısında 1915 Ermeni Tehciri, 1925 Şark Islahat Planı, 1937 / 38 / 39 Dersim Tedip ve Tenkil Harekâtı gibi eylem ve işlemlerle Anadolu'yu etnik ve inançsal açıdan tektipleştirmek isteyen ve farklılıkları cebren yok sayan devlet aklının bile çok gerisinde!
Devlet artık Alevilere ne olduklarını ve ne olmadıklarını anlatmaktan vazgeçip Alevilerin temel hak ve taleplerine kulak vermeli. (BY/HK)