Yakın tarihte Tunceli'nin Hozat İlçesi'nde açığa çıkan Fişleme Pratiği'nin Tunceli genelinde sistematik olarak ve emirle yapıldığına dair kuvvetli belirti var. Bunu Dersim'in Kırmızıköprü [Tasni] köyünden fişlenme mağduru Cahit Satık'tan öğrendik.
Cahit Satık, 1938'de aile büyüklerinin çoğu katledilmiş, 1994'te köyü boşaltılmış, 2002'de fişlenmiş ve üç aşağı beş yukarı her Dersimlinin ortak kaderine [kadersizliğine] sahip bir Dersimli!
Hozat'taki Fişleme hukuksuzluğunun medyada yer almasından sonra Tunceli Pülümür İlçesi Gökçekonak Köyü muhtarı Cahit Satık bize başvurarak kendi yöresinde de 2002'de Hozat'taki Fişleme Pratiği benzeri bir sürecin meydana geldiğini ve bu durumla ilgili suç duyurusunda bulunmak istedi.
Muhtar Cahit Satık, 2002'de Kırmızıköprü Jandarma Karakolu Komutanı'nın, kendisinden, köyde yaşayan herkesin bir adet kimlik fotokopisi ile bir adet vesikalık fotoğrafını karakola getirmesini istediğini, korktukları için de istenilenleri vermek zorunda kaldıklarını anlatıyor.
Satık, istenilen kimlik fotokopisi ile vesikalık fotoğrafları verirken karakol komutanının, köylülerinin tek tek hangi aşirete mensup olduklarını da öğrenmek istemesi üzerine "38'i geri mi getireceksiniz" diye sorduğunu, komutanın da "Benim yapacağım bir şey yok, emir böyle" dediğini aktarıyor.
Cahit Satık'a neden daha önce idarî ve adlî başvuru yapmadığını sorduğumda korku ve kaygılarından söz etti.
Neden korkmasın ki?
Ailesi 1938'de zulme ve imhaya uğramış, köylüsü İmam Hüseyin Şengül 1994'de faili meçhul (!) şekilde öldürülmüş [bu olaya dair olarak okların Yeşil kod Mahmut Yıldırım'ı işaret ettiğini söyledi], köyleri 1994'te boşaltılmış ancak 2002'de kısmen köylerine geri dönebilmişler v.s. v.s.
Cahit Satık'ın talebi üzerine kendisi ile birlikte 17 Ocak 2013'te suç duyurusunda bulunduk. Zira, Fişleme Pratiği, hukuksal ifadeyle Kişisel Verilerin Kaydedilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesine aykırı olduğu gibi Türk Ceza Kanunu yönünden de suç teşkil etmektedir. Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan şunları talep ettik:
1. Fişleme iddialarına dair olarak ilgili mahallerde arama yapılmasını,
2. Suç delillerinin saptanması halinde bunlara el konulmasını,
3. Fişleme işleminin emirle yapıldığı iddiası karşısında, dönemin [2002] Pülümür İlçe Jandarma Bölük Komutanı, Tunceli Jandarma Alay Komutanı, Tunceli Jandarma Bölge Komutanı, Jandarma Genel Komutanı ve Genelkurmay Başkanı'nın konudan bilgi sahibi olup olmadıkları hususunda dinlenmelerini,
4. Suç tespiti halinde şüpheli ve/ya şüphelilerin tutuklanmaları istemiyle mahkemeye sevklerini. istedik.
Cahit Satık'ın suç duyurusuna da konu olan anlatımlarından hareketle şunu söyleyebiliriz ki Fişleme hadisesi bir kısım kamu görevlisinin kendi inisiyatifleri ile yaptığı bir iş olmaktan öte sistematik şekilde yapılmış ve kanunsuz emre dayalı bir pratiğe işaret ediyor.
Fişleme Pratiği'nin Hozat ilçesi ile sınırlı olmadığı kuvvetle muhtemel. Hele ki suç duyurusunda bulunan Satık'ın, karakol komutanının fişlemenin emirle yapıldığına dair beyanda bulunduğunu aktarmasından sonra.
Fişleme Pratiği de göstermektedir ki Devletin Dersim Politikası dünden bugüne hep aynı. Dersimli, Devlet nazarında hep takibat altında. Yani değişmek bilmiyor Dersimlinin kaderi. Hozatlı sanatçı Seyfi Doğanay'ın parçasında söylediği gibi "Ben Böyle Kadere İsyan Ederim".
Bilindiği üzere, Dersim '38 süreci öncesi de fişleme mahiyetinde Dersim'de yaşayanların ekonomik, sosyal, dini v.s. bilgileri toplanarak çeşitli raporlar hazırlanmış ve bilahare de Dersim'de İmha Harekatı icra edilmişti.
Peki, '38'den 74 yıl sonra fişlemeyle amaçlanan ne?
Muhtarın karakol komutanına sorduğu gibi soralım: '38'i geri mi getireceksiniz?
1938'den bu güne değin Dersim'in her noktası insanlığa karşı suçların mahalli; devlet bu suçların faili; her Dersimli ise bu suçların mağdurudur...
Fişçiler boşuna emek ve mesai harcamasın. Çünkü, Dersimliler hâlâ 3 K'ler... Yani Kızılbaşlar, Kürtler, Komünistler! Veya 1 D* = 3 K! (BY/HK)
* Dersimli