* Fotoğraf: Diyarbakır Kitap Fuarı
Aziz Gülmüş, 12 Eylül Diyarbakır 5 Nolu’nun epey yatmış sakinlerinden. Bir bacağı sakat. Kendi yakıştırması ile “tekeri patlak”.
Hayli yıllar evvel bir gün gözaltına alınır bir eylemden, arkadaşları ile. Karakolda Komiser tek tek ifadelerini alır. Sıra Aziz’e gelir. Bakar, bir ayağı sakat, aksıyor. Dönüp Aziz’e der ki; “ulan tekeri patlak, uslu dur! Bi daha düşeyim deme! Öbür tekerini de ben patlatırım ha!” Bunu bana çok önceleri kendisi anlatmıştı.
Aziz’in yazdığını bilmiyordum, sanırım on yıldan çok oluyor. O zamanlar çalıştığım belediye kültür birimindeki odama gelmişti, çay sohbet filan derken; elinde bir tomar kağıtla dolu bir klasörü uzatıp “hele bunlara bir bak” dedi!
Baktım, sayfalar dolusu şiirler. Arada birkaç da düz yazı. Şiirler vasat, ama düzyazı gelişmeye müsait, çokça kara mizah örnekleri, yaşamdan.
“Aziz” dedim, “buyur abê” dedi.
“Aziz, beni dinle bu şiirleri bir tarafa bırak. İstersen sonra yeniden döner devam edersin. Ama bunlarla yazı işçiliğinde bir yere varamazsın. Sen, iyisi mi bu mizah öyküleri denemelerinde ısrar et, bunlarda ısrar edersen iş çıkar” dedim.
“Olur abê” deyip gitti.
O gün bu gündür Aziz Gülmüş yazıyor, kitap sayısı 4-5 olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde tesadüfen Aziz’in o mizah öykülerinden birini sosyal paylaşım sayfalarından birinde okudum ve bu yazıya da vesile oldu.
Malum her sene Eylül ayının üçüncü haftasında yapılıyor olan Kitap fuarı Covid-19 virüs salgını nedeniyle bu yıl yapılamayacak.
Eh madem öyle biz de Aziz’in bir fuar anısı ile yapılamayacak olan kitap fuarına bir karşılama yapalım...
“Oğlım rehetlığ sıze bati?"
Yıl 2010… Yer Diyarbakır Kitap Fuarı… İkinci kitabım “Cehennem Kahkahaları” imza günü için Peri Yayınları standındayım.
Aynı stantta Edebiyat Fakültesi öğrencisi gencecik bir kızımız Elida Zerri de "Cennette İntihar" adlı romanını imzalıyordu.
Elida, Peri yayınları sahibi Ahmet Önal abimizin hemşerisi. İmza etkinliğinden çok, karınca gibi durmadan çalışan ağırbaşlı, güleç yüzlü oldukça samimi biri…
Ben stantta oturmuş kitaplarımı imzalarken, Elida da harıl harıl durmadan, oradan oraya koşturuyor, çalışıyordu.
Bir ara orta yaşlı, hırpani kıyafetli, konuşmalarından tam bir Diyarbakır kırığı olduğu anlaşılan biri standa yaklaşıp kitapları incelemeye başladı.
Elida'nın yazdığı, "Cennette İntihar" kitabı ile benim "Cehennem Kahkahaları" kitabım yan yana duruyordu. Bana dönerek:
“Bu kitabı sen mi yazdın bırêmın?” dedi. "Evet…" dedim. Bu defa dönüp Elida'nın yazdığı kitabı göstererek:
“Ya buni?..” Elida'yı elimle işaret ettim, "Bu genç kızımız…" dedim.
Gülmeye başladı:
“Sız dewrimçisız degıl?” diye sorunca, ben de gülerek, "Evet…" dedim. Bu kez yüz hatları gerildi:
“Oxlım siz dewrimçiler ne eyağsız? Birız cehennemde kehkaha ati, digerız de, cennette intihar edi…”
Bir iki adım attıktan sonra tekrar bana dönüp alaycı bir ifadeyle:
“Rehetlığ g…ıze bati, he!” dedikten sonra yürüyüp gitti.” (ŞD/AS)