Türkiye, gündemi allan bullak bir dizi tutuklamanın etkisinde. Tutuklamalar bile beklenmeden çıkarılan yayın yasağı konunun çok duyarlı olduğunu gösteriyorsa da, bu yasağın pek umursandığı söylenemez.
Yayın yasağını gerçekten umursayan bir yayın organı var. Yeniçağ gazetesi. Bilindiği üzere Yeniçağ, yeni bir çağa oldukça eski, "saf kan" yollardan, gerekirse var olan engelleri kuvvetle kaldırarak girmeye hevesli bir zihniyetin gazetesi.
Yeniçağ 27 Ocak Pazar günü, bir gün önceki tutuklamalara yer vermediği gibi, yayın yasağını delen tüm gazeteleri 12. sayfada teker teker ifşa etmiş: “Yasak masak dinlemiyorlar!” Bu bir “hukuk skandalı” denmiş. Denmiş ama ardından tutuklanmayıp salıverilen avukat Fuat Turgut’un söylediklerine yer verilmiş. Fuat Turgut, "12 sene boyunca terör örgütleri aleyhine açılan davalarda görev yaptıktan sona kendisine terör örgütü suçlaması yapılmasının çok zoruna gittiğini" söylemiş.
Ergenekon'un ne önemi olabilir
Tutuklamaların 12. sayfada ele alınması aslında garip değil. Çünkü Türkiye’nin karşısındaki asıl tehlikeler, hani şu sürekli sinsi sinsi ülkeyi kuşatan dış güçlerin yarattığı tehlikeler dururken, Gladio, Susurluk, Ergenekon, derin devlet, suikast, vb. ne önem taşıyabilir?
Bu tehlikeler manşetten verilmiş: "İlyada Çetesi: Patrikhaneyi Truva Atı gibi kullanıp Türkiye’yi içten vuracaklar." Hani şu geçen hafta başı biraz belaya giren alternatif patrikhanenin sözcüsünün de söylediği gibi.
Patrikhanenin fotoğrafı üzerine “Patrikhane 2. Vatikan olacak.” yazılmış. Altbaşlık ise şöyle: “Bartholomeos’un liderliğinde buluşan Karamanlis, Bakoyanni ve Wilson’un hedefi, Lozan’ı yırtıp, Sevr’i dayatmak.” Yeniçağ sık sık yaptığı gibi, bu haberi ve duruşunu Atatürk’e dayamaya çalışmış ve 20 Ocak 1923 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nden kocaman bir alıntı verilmiş. Başlık: “Patrikhane fesat ocağıdır”.
Türkiye’yi kuşatan tehlikeler elbette bununla bitmiyor. İkinci manşet şöyle: "Ermeniler de 301’i dayatıyor". Meğer Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün 301 tartışmalarının sinsi planların parçası olduğunu keşfetmiş. Amaç, Türkiye’yi düşmanlarına karşı zayıf ve korumasız bırakmak.
Ola ki, okuyucunun aklı yine tutuklamalara kayabilir diye bir üçüncü tehlikeye “çapulcubaşı” gibi anlam dolu sıfatlarla başsayfadan yer verilmiş. "Fırıldak harekatı: İşbirlikçileri, ABD kuklası Talabani’yi Türkiye’ye davet ettirme peşinde." Demek ki, Türkiye her yönden tehlikelerle kuşatılmış.
Türkiye’yi kuşatan tehlikelerin ötesine geçen ve hâlâ sakin kalabilen okurlar, Altemur Kılıç’ın yazısını fark etmiş olabilirler. Bu yazıda, tesadüf bu ya, tutuklamalar var. Meğer 1943-1944 yıllarında milliyetçilere karşı "Tabutluk" adı verilen bir operasyon yapılmış. Tam bir “cadı kazanı – cadı avı” imiş. Kazanda olmayan bir “gizli örgüt” suçlaması bile varmış. Ama sonuçta milliyetçilerin hepsi beraat etmişler. Hatta beraat kararı, sanıkların milli ideolojisini destekler nitelikteymiş.
Bu tarihi anı anımsamak, tesadüf ya, 27 Ocak Pazar gününe denk düşmüş. Türkiye’yi kuşatan asıl tehlikelerin manşete çıkması da.
Tesadüflerin aslında tesadüften ibaret olmadığını söyleyenlere duyurulur. (SD/TK)