Kangrene dönüşen İsrail-Filistin çatışması bir kez daha gündemde. Ve bir kez daha anladık ki -dünden beri dehşet içinde okuduğumuz haberler, ürpererek baktığımız fotoğraflar anlatıyor- insanlığın en vahim problemi yine ahlak, daha doğrusu ahlaksızlık… Bunu yazarken elbette aklımdan herkesin bildiği, “savaşın da bir hukuku var” türünden cümleler geçiyor.
Ama şimdi bunun eksik ve yanlış bir yaklaşım olduğunu düşündüm: Çünkü savaşın kendisini, son tahlilde ahlaki sapma olarak değerlendirmek daha isabetli olacaktır. Böylece hem devletler için hem de örgütler için savaşı 'meşru', 'kutlu' olmaktan çıkarabiliriz. Yoksa ölen insanlar, saniyeler içinde bir sayı içindeki 'bir' olarak üzerimizde hiçbir tesir bırakmadan, banka reklamlarındaki hızlıca akan altyazılar kadar bile okunaksız bir şekilde hayatımızdan geçip gidecekler.
Kimisi sosyal medya üzerinden 'insanlık vazifesini' yerine getirecek: "Kahrolsun İsrail", "Yaşasın Filistin", "Kahrolsun Siyonizm", "Kahrolsun Terörizm", "Kahrolsun Hamas"… Bu 'kahrolsuncular' ve 'yaşasıncılar', aslında savaşın tarafları kadar savaş suçlusu… Çünkü eğer söz konusu olan savaş ise, hele de sivil insanların hayatına mal olan, çığırından çıkmış, ölülerin çıplak bedenlerinin teşhir edildiği, çılgınlık safhasındaki bir savaş ise; o zaman tarafların kim olduğuna, hangi dine mensup olduğuna bakmaksızın, çok güçlü bir şekilde, her iki tarafa da, sadece “Savaşa hayır!” demek gerekiyor.
Şimdi bir kesim hep olduğu gibi sokaklara çıkıp İsrail’i lanetleyecek ve Filistin’e destek olduğunu düşünecek. Vay! “Mehmetçik Filistin’e” diyenleri de gördüm sosyal medyada. Türk ordusunun Filistin’e gidip İsrail’e karşı savaşmasının politik analizini, hadi oldu diyelim, bunun sonuçlarını bir yana bırakalım: Sivil insanların can verdiği bir savaş yaşanırken insanlar nasıl olabiliyor da -muhtemelen her biri evinin konforunda- savaşa katılım çağrısı yapıyor? İnsanın aklı, ahlakı almıyor.
İşte bu zihinler savaşa, savaşın taraflarına meşruiyet kazandırıyor. Tabii bu 'bir rıza imalatı' düzeneği, yani savaşan yapılar elbette kendilerini her açıdan besleyecek insan kaynağını da 'üretiyorlar' ve görüyoruz ki 'ürünleri' de onlara 'kâr' ettiriyor.
Üçüncü ülkelerdeki siyasi yapı ve kişilerin 'kınıyoruz' ya da 'destekliyoruz' açıklamaları da ayrı bir sorun… Türkiye’de Türkiye İşçi Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Türkiye Komünist Partisi, X üzerinden yaptıkları benzer açıklamalar ile Filistin halkının yanında olduklarını ilan etmişler! Hür Dava Partisi ise Diyarbakır’da Hamas’a destek mitingi yapmış hemen; “Biji Hamas!” sloganları atılmış. Bunların ahlaki-politik tartışması bir yana dursun, ortada çift taraflı bir 'savaş suçu' varken kimin yanında, kimin karşısında olunduğunun bir değeri yok, aksine, her ikisinde de suça ortaklık var.
“En az 350 İsrailli öldü, 1864'ü yaralandı!” Siz neyi destekliyorsunuz?
“En az 313 Filistinli öldü, 1990'ı yaralandı!” Siz neyi kınıyorsunuz?
Sadece ama sadece, herkese ama herkese karşı “Savaşa hayır!” demek bu kadar mı zor?
(BA/VC)