Bu eski bir tartışmadır. Bitti diye bilinirken, bitmemiş; çünkü şu sıralarda iktidar kanadının kalem erbabının “Ne demek AKP, AK Parti diyeceksin, doğrusu budur” şeklinde dayatmalarına tanık oluyoruz.
14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan “Adalet ve Kalkınma Partisi’nin” tüzüğüne göre kısaltılmış adı “AK Parti’dir”. Bu kısaltma resmileşmiştir.
Bu kısaltmanın doğru olup olmadığı tartışmalarının sağlıklı yürümesi, siyaseten de, dil kuralları açısından da pek mümkün gözükmüyor. Erdoğan’ın “Bize AKP diyen edepsizdir” sözü, bırakın yurttaşı, resmi kurumlar için bir baskı ve tehdittir. Hem böyle bir siyasal ortamda hem de dilimizin imla kuralları başta olmak üzere, birtakım sorunlarının devam ettiği ortamda sağlıklı sonuca gidilemez.
TIKLAYIN - ADAY ADAYI, AK PARTİ YERİNE AKP DEYİNCE…
Tamam, AK Parti ise öyledir de, olası bir sorunu hatırlatayım: Yarın “Ak Parti” diye bir parti kurulsa, tüzüğünde ad kısaltmasını da olduğu gibi “Ak Parti” olarak kullanacağım dese, İç İşleri Bakanlığı, TDK (Türk Dil Kurumu) ne diyebilir? “AK Parti” diye tescilli bir parti adı var, siz kullanamazsınız mı diyecek? Bunu diyemez çünkü bu partinin adındaki “k” harfi küçük ve “Ak” bir kelime, hece değil! O zaman birinde büyük “K”lı “AK Parti”, diğerinde küçük “k”lı “Ak Parti” olmak üzere iki adet parti olacak.
Partinin kısaltılmış adı olan “AK Parti” tanımlamasına itiraz etmek gereksizdir. Elbette burada “AK” diyerek ciddi bir kelime/hece oyunu yapılmakta. AK denilerek partinin temiz, lekesiz, şeffaf bir parti olduğu algısından hareketle eylem üzerinden olmasa da, dil üzerinden siyasal bir destek edinimi amaçlanmakta. Elbette “AK, AK, AK” diye diye dil üzerinden sağlanacak bu önyargılı oluşum, kitlelerin zihinselliğinden oy verme, destekleme eylemselliğine kayabilecektir. Ancak parti adından böyle bir kısaltma üretilmesi, parti kurucularının hanesine yazılması gereken bir artı puan olup, siyaseten daha baştan iyi hesap edilmiş bir algı oluşturmaya yöneliktir ki, eleştiri konusu yapılamaz.
Sorun bundan sonra başlamaktadır. Partinin kısaltılmış adının “AKP” olarak yazılması, AK Parti demek yerine AKP denilmesi, en azından “AK” algısına katkıda bulunmamak adına muhalif bir tavırdır. Üstelik AKP kısaltması, “Adalet ve Kalkınma Partisi” adında ne bir anlam kayması yaratıyor, ne siyasi çarpıtmalara yol açıyor, ne de imla bakımından parti adına halel getiriyor. Bu durumda AKP denilmesinin neresi yanlıştır?
Kimi AKP’lilerin ‘Senin adın Mehmet iken, ben sana nasıl Ahmet diyebilirim? Herkese adıyla doğru olarak hitap etmek gerekir’ şeklinde itirazları yersiz, ilgisiz bir benzetme olup konuyu açıklamaktan uzaktır. Çünkü burada AK Parti veya AKP denilmekle farklı bir ad söylenmiyor; söylenen, yalnızca bir adın üzerinde farklı kısaltmalar yapılmasıdır. Hâlbuki verilen örnekte tamamen birbirinden ayrı iki addan bahsediliyor.
İsteyen “AK Parti”, isteyen “AKP” diyebilir. Bu ifadeleri kullanan tarafların birbirini eleştirmeleri ve hatta suçlamaları, gereksiz bir husus olduğunu düşünüyorum.
Ancak iktidar çevrelerinin “AKP” diyemezsiniz, “AK Parti” demelisiniz ısrarı, iktidarın dayatmacı ve baskıcı yapısının bir parçasıdır.
Ben partinin resmi kısaltma adı olan “AK Parti” cümlesini de yazarım, ama baştan beri hem bu dayatmaya, hem de “AK” hecesini kelimeye çevirerek yaratılmak istenen algıya bir itiraz olarak AKP yazdım ve yazmaya devam edeceğim.
Bu bir siyasal tavırdır. Ancak dil kuralları açısından ve etik olarak yanılıyorsam, bu husus siyasal tavırdan önce gelir ve o zaman “AK Parti” olarak yazarım. Dilin, etiğin, ahlakın, hukukun, sanatın yeri siyasetten önce gelir. (HŞ/EKN)