"Canlı yayında siz bir katliamı izliyorsunuz ve hiçbir müdahale edemiyorsunuz. Bir gerekçe oluşturmaya çalışıyorsunuz ve yapamıyorsunuz. Çok uzun süre kim yaşadı, kim öldü onun ayırdına varamadım ben... Bunu yaşamak, sesinizi kimseye duyuramamak nasıl bir şey! Hayatımızı belirlemiş, her şeyi sıfırlamış bir katliam bu. Benim için hayat 1993'ten sonra bir dönüm noktası."
Bu sözler 2 Temmuz 1993'te 35 kişinin katledildiği Sivas katliamında kardeşi Handan Metin'i (20) yitiren Şehriban Metin'e ait. Ankara Pir Sultan Abdal Derneği'nde Sivas Katliamı ve davadaki zamanaşımı sorununu konuşuyoruz.
Sivas katliamına ilişkin son davanın 13 Mart'ta zamanaşımı nedeniyle düşme riski bulunuyor. Ayrıca davada yargılanan altı sanık da firari.
Abla Şehriban Metin bir zamanaşımı olursa insanlığa karşı işlenen suçlarda adalet duygusunun tarumar olacağını söylüyor.
"İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamaz. Türkiye'nin buna ilişkin uluslararası sözleşmelerde imzaladığı metinler var. Biz de Türkiye'nin imza attığı o metinlerin arkasında durmasını bekliyoruz. Zaten vicdanlarda aklanmamış bir katliam bu. Dersim'i, Maraş'ı düşünün. Bütün iç hukuk yolları tükendiğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gider bu dava."
Şehriban Metin, davanın daha ilk günden sıkıntılı başladığını ifade ediyor ve ekliyor "Güvenlik güçleri tarafından ağza alınmayacak küfürlere maruz kaldık. Katliamı onaylayan hukuk karşısında, güvenlik güçleri de cesaret alıp böyle davranıyordu. Hukuk süreci tamamen incitici, yarayı kanatan bir süreçti. Hem itilip kakılıyordunuz hem de adalet yerini bulmuyordu. Düşünün orada 15 bin insan vardı fakat yargılanan insan sayısı 130'du ve bunların birçoğu da daha sonra salıverildi."
Sivas katliamının ardında bir örgütün olduğunu düşünüyor:" Örgütlü bir yapı olmadan 15 bin insan oraya nasıl toplanabilir ki?"
İnsan olan insan yakar mı?
Sivas katliamında 16 ve 17 yaşındaki yeğenleri Nurcan ve Özlem Şahin'i kaybeden amca Cemal Şahin ise o günleri anlatırken heyecanlanıyor ve gözlerini kapatıyordu.
"O günü anlatmak çok zor. Dünyanın gözü önünde insanlar yakılıyordu. İnsan olan insan yakar mı? Bir çaresizlik var. Elimizden bir şey gelmiyordu. Canlı yayında olayları izlerken, yetkililere ulaşmaya çalışıyorduk. Bize orada bir şey olmayacağını söylüyorlardı. Fakat devlet seyirci kaldı."
Amca Cemal Şahin, 13 Mart'ta dava zamanaşımına uğrasa dahi, bu katliamın bin yıl geçse de unutulmayacağını belirtiyor ve sanık avukatlarının bazılaranın daha sonra Adalet ve Kalkınma Partisi'nden (AKP) milletvekili olduğuna dikkat çekiyor.
Şahin'de tıpkı Şehriban Metin gibi bu katliamın ardında bir örgütün olduğunu düşünüyor ve herkesi bu davanın tanığı olmak için 13 Mart'ta saat 9.30'da Ankara Adliyesi önüne çağırıyor. (SK/HK)