İstanbul’da 22’si tutuklu 47 sanığın yargılandığı “Yenidoğan Çetesi” davasının ilk duruşması Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
Davada 47 sanık, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma”, “Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık” ve “Resmi belgede sahtecilik” suçlamalarıyla yargılanıyor.
Duruşmada, sanıkların bir kısmı ile avukatlarının yanı sıra bebeklerini kaybeden aileler hazır bulundu. Ayrıca çok sayıda siyasi parti, hak örgütü ve kadın örgütü temsilcisi de izleyici olarak duruşmada yer aldı.
Gazete Duvar’dan Osman Çaklı’nın haberine göre, Duşmaya katılma talebinde bulunan avukatlara hakim "kimin avukatısınız?" diye sorunca avukat, "Halkın avukatıyım. Dilekçe vermek için saatlerce bekletildik. Duruşmalar toplumsal yüzleşme alanıdır" diye karşılık verdi. Salonda kısa süreli tartışma yaşandı. Hakim, bir grup avukatın dışarı alınmasını söyledi. Ancak avukatlar dışarı çıkmadı.
Kadınlardan eylem
MA'nın haberine göre, Duruşma öncesi adliye önünde bir araya gelen kadınlar, boş bebek arabalarına oyuncak bebekleri bıraktı. “Büyümez ölü çocuklar”, “Sağlıkta özelleştirme olmasaydı bir bebek burada gülümsüyor olacaktı”, “Sağlıkta özelleştirme politikası bu arabaları boş bıraktı”, “Sağlıkta özelleştirme politikası bu puseti boş bıraktı” dövizlerini taşıyan kadınlar, çamaşır iplerinden bir askı oluşturarak, sembolik olarak bebek elbiselerini astı.
Emir: Sağlık Bakanlığı görevini yapmadı
Öte yandan duruşma öncesi adliye önünde basın açıklaması yapan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Sağlık Bakanlığının denetim görevini yapmadığını söyledi.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Olayların başlamasıyla birlikte harekete geçilmediğini anlatan Emir, bu süreçte Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimde bulunulmadığını iddia etti.
Hastanelerin ikisi hariç sekizinin daha geçen ay kapatıldığını belirten Emir, "Yani Türkiye halkı ayağa kalkınca, bu cinayetler zinciri ortaya çıkınca hastaneleri kapatmak akıllarına geldi." dedi.
Emir, dosyada yargılanan 47 sanığın buz dağının sadece görünen kısmı olduğunu sözlerine ekledi.
Saadet Öğretmen Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği (UCİM) Genel Başkanı Saadet Özkan ise çocukların istismar sonucunda öldürüldüğü duruşmalara girdiklerini dile getirdi.
Türkiye tarihinde bebeklere göz dikildiğini hiç görmediklerine dikkati çeken Özkan, "İnsanların en mutlu gününde, evlat sahibi olduğu günde çocuklara göz dikenlerin, onları öldürenlerin, bebek katillerinin bugün davasına giriyoruz. Davanın iddianamesinde gördüğümüz vahamet, gördüğümüz cehalet, gördüğümüz kötülüğe bir daha çağlar boyunca hiç denk gelmeyeceğiz." diye konuştu.
Öte yandan salonda ve adliye çevresinde polis ekiplerince yoğun güvenlik önlemi alındı.
İddianameden
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının, işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı aktarılan iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede bildiriliyor.
Ceza istemleri
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere, toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis isteniyor.
Diğer sanıklar hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında, İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.
Bu soruşturma ise devam ediyor.
“Yenidoğan Çetesi” davası bugün: Korku filmi değil, acı bir gerçek
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde 'Yenidoğan Çetesi' protestoları
(EMK)