Bilgi Üniversitesi'nde, yeni anayasa yapım sürecindeki Türkiye'nin referans alabileceği dört ülkenin anayasa deneyiminin tartışıldığı "Yeni Anayasa Yolunda" isimli bir konferans düzenlendi. Friedrich Ebert, Sosyal Demokrasi (SODEV), ve Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar (TÜSES) vakıflarının, Küresel ve Yerel Düşünce Derneği'nin (KÜYEREL) ve Bilgi Üniversitesi ortaklığında dün (15 Ekim) gerçekleştirilen konferansın ilk oturumunda Almanya ve İspanya deneyimleri tartışıldı. Şirin Payzın'ın moderatörlüğünü yaptığı oturumun konuşmacıları; Almanya Aşağı Saksonya Eyaleti Anayasa Mahkemesi eski üyesi ve Alman Federalizm Araştırma Enstitüsü araştırmacılarından Prof. Dr. Hans Peter Schneider, Barselona Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Carles Viver Pi-Sunyer ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve Taraf gazetesi yazarı Prof. Dr. Mithat Sancar idi.
Konuşmasına "Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) girmesine destek olan biriyim" diye başlayan Schneider; Kürt halkının temsilcilerinin de anayasa yapım sürecine dâhil edilmiş olmasının demokratik bir anayasa yapım süreci için çok önemli olduğuna değindi. Schneider, "anayasalar bir toplumu devlete karşı korumalı; devletin yasama, yürütme ve yargı organlarını düzenlemeli; devletin yaptıklarını meşrulaştırmalı ve toplumu bir araya getirmeli" diye konuştu.
Almanya'daki anayasa yapım sürecinden bahseden Schneider'a göre, anayasalar toplumun isteklerini yansıtmalı. Schneider ayrıca anayasaları yapan komisyon veya komitelerde toplumun her kesiminin temsil edilmesi gerektiğini; bu temsilcilerin de fırsat eşitliği ilkesi kapsamında görüşlerini savunabilmesinin şart olduğunu düşünüyor.
Schneider, yapım sürecinde önce birkaç anayasa taslağının önerilmesi; sonra bu taslakların kurulacak bir komitede tartışılması gerektiğini belirtti. Schneider daha sonra bu komite veya komisyonlarda tartışılan taslakların, sivil toplumdan gelecek önerilere göre şekillendirilmesi; son olarak da kabul edilen taslağın mecliste oylanması gerektiğine dikkat çekti. Schneider'ın anlattığı anayasa 1949'da Batı Almanya'da yapılan ve 1990'da birleşme sürecinde Doğu Almanya tarafından kabul edilmiş ve yapım süreci ise yalnızca sekiz ay sürmüş.
İspanya'da Anayasa meşruiyet sorunu
Schneider'ın ardından konuşan İspanya'nın anayasa yapım sürecini aktaran Pi-Sunyer ise oluşturulacak anayasaların meşruluğunun öneminden ve anayasa oluşturulurken sivil toplumun anayasa yapım sürecine katılımının gerekliliğinden bahsederek konuşmasına başladı.
İspanya'nın yaşadığı baskıcı Francisco Franco döneminin sivil toplum üzerindeki etkilerinden bahsederek konuşmasına devam eden Pi-Sunyer, bu rejim sona erdikten sonra sivil toplum örgütlerinin ve siyasal partilerin kurulmasının serbest bırakılması ile İspanya'nın demokratikleşme sürecinin başladığına değindi. Bu süreçte ayrıca İspanya'daki farklı bölgelere demokratik özerklik hakkı da tanınıyor.
İspanya'da gerçekleştirilen ilk demokratik seçimler olan 1977 Seçimleri'nden sonra başlayan anayasa yapım sürecinden de bahseden Pi-Sunyer, İspanya'da bu seçimlerden sonra iki kamaralı bir meclis sistemine geçildiğini belirtti. Pi-Sunyer'e göre bu dönemde toplum İspanya'da anayasa yapımı için kurucu bir meclis oluşturulmasını beklemesine rağmen; bunun için bir girişimde bulunulmadı. Bu ve aşırı milliyetçi Bask ve Katalan grupların isteklerinin parlamento içinden oluşturulan Anayasa Komitesi'nce değerlendirilmeye alınmaması ise oluşturulan taslağa bu grupların destek vermemesi ile sonuçlandı. Pi-Sunyer, 1978 Anayasası'nın Katalanlar ve Basklar için hala bir meşruiyeti olmadığını düşünüyor.
Almanya deneyiminden feyzalınmalı
Schneider ve Pi-Sunyer'den sonra konuşan Mithat Sancar ise iki ülkede yaşanan anayasa süreçlerini yorumladıktan sonra; Türkiye'nin geçireceği süreç için önerilerde bulundu. Türkiye'nin AB adaylığının resmen tanındığı 10 Aralık 1999'da gerçekleştirilen Helsinki Zirvesi'nden beri Türkiye'nin yeni bir anayasa sürecine girdiğini belirten Sancar'a göre; bu süreç 2004'ten bu yana "iç dinamiklerce" yürütülüyor.
Sancar, yeni yapılacak anayasada "Türkiyelilik" kavramının tartışılmasının şart olduğunu ve Almanya örneğinden feyzalınması gerektiğini düşünüyor. Almanya'da, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yapılan anayasa ile Alman milliyetçiliği yerine "anayasal vatandaşlık" üzerine kurulu bir vatanseverliği (vatandaşlığın) oluşturulmuş.
Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) operasyonlarının hedefinin açık olduğundan bahseden Sancar, bu operasyonların anayasa sürecini fazlasıyla zehirleyeceğini düşünüyor.
Sancar'a göre anayasanın Türkiye'de yaşayan tüm toplumlarca sahiplenilmesi ise odaklanılması gereken bir diğer konu. Sancar, "yeni anayasanın candamarı"nın Kürt sorunu olduğunun ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) "Kürt sorununu tetikleyecek konuların anayasaya girmemesi " konusunda uzlaşması gerektiğinin de altını çizdi.
Sancar son olarak anayasa yapım sürecinin çok uzun olmaması gerektiğine ve bir yılda bu sürecin toparlanabileceğine de değindi. (IK/HK)