Okumuşsunuzdur. Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in 3 Kasım Perşembe günü Dolmabahçe Sarayı'nda yeni Anayasa'yı gazetecilerle görüşmek üzere düzenlediği toplantıya, ulusal gazete ve televizyonların yanı sıra, Ermeni, Rum ve Yahudi toplumunun içinden çıkarak yayın yapan gazeteler de davet edildi. Cemil Çiçek'in siyasi kariyeri boyunca sergilediği performans hakkındaki düşüncelerimiz malum olsa da, toplum iradesinin cisimleştiği yer olan Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'nın davetine icabet edeceğiz şüphesiz. Geçmişte sesleri duyulmayan kesimlerin muhatap kabul edilmesi önemli ve bu adımı karşılıksız bırakmak doğru olmaz.
Agos'u Çarşamba geceleri bağlıyoruz. Bu yazı da, Çarşamba gece yarısına doğru kaleme alınıyor. Siz okurken, Dolmabahçe'deki toplantı çoktan bitmiş olacak. Türkiye'nin geleceği açısından son derece kritik olan yeni Anayasa'nın tartışılacağı bu toplantıda söylemek istediklerimi burada paylaşmak istiyorum.
* Öncelikle, bu toplantının BDP'nin Anayasa Komisyonu üyesi olan bir akademisyenin ve ömrünü daha özgür bir Türkiye için harcamış bir yayıncının cezaevine girdiği bir haftada gerçekleşmesinin, demokrasimiz açısından hiç de gurur duyulası bir vaziyet olmadığını akıldan çıkarmamalıyız. İnsanların katıldıkları toplantılardan, verdikleri derslerden, tuttukları notlardan dolayı cezaevine tıkılmadıkları bir ülkeyi inşa etmek için Anayasaya önemli bir rol düşer şüphesiz. Ama belki ondan da acil olan, mevcut bütün anti-demokratik yasaların kaldırılması.
* Türkiye toplumunun büyük bir çoğunluğu mevcut darbe anayasasının değiştirilmesini istiyor. 12 Eylül referandumundan çıkan yüzde 58 Evet oyu, bu arzunun dışavurumuydu. Unutmayalım ki, Hayır oyu kullananların bir kısmı ve referandumu boykot edenlerin tamamı da, 82 Anayasası'ndan memnun değil ve demokratik bir Anayasa istiyor.
* Dolayısıyla, yeni Anayasa'yı konuşurken, kendimize herhangi bir sınır, kırmızı çizgi koymamalıyız. Darbe Anayasası'nın değişmesi teklif dahi edilemeyen ilk üç maddesi dahil olmak üzere her konuyu ucu açık bir şekilde müzakere edebilmeliyiz. Özgür tartışmayı kısıtlayan ön şartlar, Anayasanın gerçekten "yeni" olmasını engelleyecek, temele dokunmayıp sadece yüzeydeki bazı sorunları gidermeye hizmet edecektir. Bu kolaycılığa düşmeyelim.
* Türkiye'deki pek çok sorunun kaynağı, bazı yurttaşlara ikinci sınıf vatandaş gözüyle bakılmasındadır. Yeni Anayasa'dan beklenen en önemli değişiklik de, tüm vatandaşların kâğıt üzerindeki eşitliğini hayata geçirecek yenilikçi bir ruhla yazılarak, eşitliği gerçekten güvenceye almasıdır.
* Bu yolda, uluslararası demokrasi ve insan hakları standartları en temel başvuru kaynağı ve ulaşılması istenen ana hedef olmalı. Demokrasisi gelişmiş ülkelerin toplumsal barışı nasıl sağladığından çok şey öğrenebiliriz.
* Türkiye toplumu, çok kültürlü, çok dilli, çok dinli bir toplumdur. Sorunlarımızın temelinde, bu toplum yapısına uymayan katı milliyetçi, sekter laik ve tek tipçi anlayış yatıyor. Karanlık geçmişle bir hesaplaşmaya girişilmeden, köklü bir dönüşümden söz edilemez. O halde, toplum yapısına uygun yeni bir toplumsal sözleşmeyi sağlamak için çok kültürlülüğü, çok dilliliği, çok dinliliği güvence altına alan anayasal düzenlemeler yapmanın da zamanıdır.
Beklentilerimiz:
* Gayrimüslimlere gelince. Türkiye'de yaşayan ve bu ülkenin yurttaşı olan gayrimüslimler, tıpkı Müslümanlar gibi, yasalardaki her olumlu ya da olumsuz değişiklikten doğrudan etkilenir. Dolayısıyla, gayrimüslimlerin sorunları, sadece azınlık hakları çerçevesinde ele alınamaz. Bu ülkenin tüm problemli alanlarından, gayrimüslimler de doğruda etkileniyor. Her alanda daha fazla demokrasi, onların da daha rahat nefes almasını sağlar. Anadilde eğitim, yerinden yönetimin güçlendirilmesi gibi önemli değişiklikler, doğrudan gayrimüslimlerle ilgili gibi görünmese de, toplumun genel barışına katkı sağlayacağı için, gayrimüslimleri de rahatlatacaktır.
* Anayasa'nın, salt bir etnik grubun haklarını koruyan bir perspektiften uzak, etnik referanslardan arınmış bir mantıkla kaleme alınması gerekli. Bu perspektif, tüm yasalar için geçerli. Örneğin Ceza Kanunu'nun daha geçenlerde AIHM tarafından mahkûm edilen, Hrant Dink'in ölümüne neden olan ve bizzat Meclis Başkanı'nın da vebalini taşıdığı 301. maddesi gibi, sadece Türklüğü koruyan değil, aksine tüm gruplar hakkında ayrımcılık yapılmasını engelleyen yasalara ihtiyaç var.
* Türkiyeli gayrimüslimlerinin hakları bugüne dek Lozan Antlaşması'yla güvenceye alındı; ancak Cumhuriyet tarihi boyunca bu antlaşma sistemli bir şekilde ihlal edildi, sözgelimi Süryani toplumunun haklarından yararlanmasına izin verilmedi.
* Gayrimüslim toplulukların varlığının, doksan yıl öncesinin hak anlayışını yansıtan Lozan yerine, günümüzün insan hakları değerlerini özümsemiş bir Anayasayla güvence altına alınması elzem. Hakların sürekli olarak Lozan'a referansla tartışılması, Türkiyeli gayrimüslimlerin yabancı ve öteki olarak algılanmasını kolaylaştırıyor. Bu sorunu çözmek için, Lozan'ı fazlasıyla aşan hakların Türkiye hukuk sistemi içinde yer alması gerekir.
* Devlet, gayrimüslimlerden sürekli şüphe duyan, onları denetleyen ve kontrol altında tutmaya çalışan yaklaşımları terk etmeli. Sayıca zaten azalmış olan ve topluluk olarak ölüm kalım mücadelesi veren bu grupların, var olabilmek için devletin kösteğine değil, desteğine ihtiyaçları var.
* Gayrimüslimlerin geçmişte uğradığı haksızlıkların telafisi için adımlar atılmalı, onların, kendilerini yeniden bu toprakların gerçek sahibi hissetmeleri sağlanmalıdır. Bunun için, gasp edilen vakıf mülkleri, dini yapılar, eğitim kurumlarının iadesi için uzun vadeli bir plan hazırlanmalı, patrikhanelerin ve hahambaşılığın tüzel kişiliği tanınmalıdır. Ermeni toplumunun patrik veya eş patriğini seçmesine izin verilmemesi örneğinde olduğu gibi, toplumun iç işlerine müdahale edilmesine bir son verilmelidir.
(BİR NOT: Madem ki, toplantıya "azınlık gazeteleri" başlığı altında Agos, Jamanak, Apoyevmatini ve Şa- lom da davet edildi, Ermenice Marmara ve Rumca İho'ya da davet gitmesi gerekirdi. TBMM Başkanlığının bu iki gazeteyi unutması, şüphesiz ki art niyetten değil, ama muhtemelen bilgisizlikten ve ihmalden kaynaklanıyor. İster bilgisizlik ister ihmal olsun, bu durumun, devletin gayrimüslimlere bakışı konusunda bize söylediği epeyce şey var.) (RK/EKN)
* Bu yazı AGOS'un 4 Kasım 2011 tarihli 812. sayısından alınmıştır.
** Fotoğraf: Mete Yılmaz (Radikal)