Fotoğraf: pixabay
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye'de ilk vakanın tespit edilmesinden 10 gün sonra, 21 Mart 2020'de yaşlıların sokağa çıkmaları yasaklandı. Bu süreçte, Türkiye, kronolojik yaşa bağlı olarak yasak ve karantina uygulayan ilk ülkeydi.
Bir yılı geride bıraktığımız salgın döneminde sokağa çıkma yasaklarından seyahat kısıtlamasına, toplu taşıma kullanımı yasağına kadar pek çok karar yaşlıları, toplum dışına itti, ötekileştirdi. Zaman zaman da nefret söylemine maruz kaldılar.
Süresiz, sınırsız ve denetimsiz biçimde uygulanan kapatılma, yaşlı insanların haklarını ihlal etti.
TIKLAYIN - 65+ İki Ay Sonra Sokakta: Yaz Gelmiş, Eve Kapandığımda Kıştı!
TIKLAYIN - "Çocuklar Gibi Saat 8'de Eve mi Gireceğiz?"
Pandeminin başından beri yasaklarla en çok karşı karşıya kalan 65 yaş üzeri yurttaşların yüzde 80'inin aşılanmasına rağmen kısıtlamaları hâlâ devam ediyor.
Salgının başladığı Mart 2020'den önce yaşlı hakları, yaş ayrımcılığı konuşulan bir konu değildi.
Yoksul ve varlıklı yaşlı ayrımı
Senex Yaşlanma Çalışmaları Derneği'nden Akdeniz Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Özgür Arun, "Tarihin hiçbir döneminde yaşlılar el üstünde tutulmamışlardır" diyor.
"Varlıklı ve statü sahibi olan -çoğunlukla erkek- yaşlılar başarılarıyla anılırlar. Oysa yoksullar -bilhassa yoksul yaşlı kadınlar- düşkünlük, biyolojik kayıplar ve beyazlayan saçlarıyla, gençlik ve güzelliklerini yitirmiş olarak tarif edilirler. Yaşlılığa ilişkin arketiplerde yaşlılık ve yaşlılar olumsuz imgelerle anılır. Günümüzde yaşlılığın daha çok negatif biçimde temsilinin nedeni bu tarihsel arka plandan kaynaklanır.
"Kötü muamele gören yaşlıların oranı yüzde 10"
"Türkiye toplumunda da yaşlılara karşı ayrımcı tutumlar ve davranışlar bir hayli yaygın. Güncel çalışmalarımız yaşından dolayı haksızlığa uğrayan, dışlanan ve kötü muamele gören yaşlıların oranının yüzde 10'lara ulaştığını gösteriyor. Covid-19 salgınında da yapısal sorunlar nedeniyle yaşanan eşitsizliklerin daha da derinleştiğini izliyoruz. Yaşlılar, daha fazla yaş ayrımcılığına uğruyorlar. Yaşlarından dolayı dışlanıyorlar, şiddete uğruyor, ihmal ve istismar ediliyorlar."
Mart'ta 155 yaşlı şiddete maruz kaldı
Arun, 2021 Ocak ayından itibaren sürdürdükleri Senex İzleme Çalışmalarından örnek veriyor.
"Türkiye'de yaşlıların hangi biçimlerde ve ne düzeyde şiddete uğradığını, ihmal ve istismar edildiğini gösteriyor. Senex İzleme raporlarına göre Türkiye'de Ocak ayında şiddet gören, istismar edilen ve ihmale uğrayan yaşlıların sayısı 133, Şubat ayında 139 ve Mart ayında 155'e ulaşıyor. Şiddet, istismar, ihmal ve hak ihlaline uğrayan yaşlıların yarısı yaşamını yitiriyor. Şiddet, istismar, ihmal ve hak ihlaline uğrayan ve yaşamını yitiren yaşlıların çoğunluğu yoksul yaşlılardan oluşuyor.
"Tüm bu bulgular, Türkiye toplumunda yaşlıların yaşadığı hak ihlallerinin ne denli derin ve yaygın olduğunu da gözler önüne seriyor. Hem merkezi hükümetler hem yerel yönetimler hem de sivil toplum yaşlılara yönelik hak ihlallerini durdurmak ve şiddeti önlemekle yükümlü."
"Yaş ayrımcılığını yaygınlaştırabilir"
Bazı yaşlıların aşı olmadığı, olmak istemediği haberleri de basına yansıyor, çoğunlukla da aşı karşıtlığı üzerinden veriliyor bu haberler. Bu konuyla ilgili olarak da başka bir ayrımcılığa dikkati çekiyor derneğin kurucularından sosyolog Prof.Dr. Ayşe Gündüz Hoşgör.
"Son günlerde basında yer alan aşı karşıtlığına ilişkin değerlendirmelerde yaşlıların yüzde 25'inin aşı olmadığı, aşıya karşı çıktıkları yönünde bilgiler dile getirilmekte. Herhangi bir araştırma bulgularına dayanmayan bu haberlerin yaşlılara yönelik yaş ayrımcılığını yaygınlaştıracağından endişe duyuyoruz. Derneğimiz tarafından yayımlanan güncel araştırma bulguları bizlere başka bir resim çiziyor. Mutlu Binark, Özgür Arun, Duygu Özsoy, Beren Kandemir, Gül Şahinkaya tarafından TÜBİTAK desteğiyle gerçekleştirilen güncel araştırmaya göre Türkiye'de yaşlıların beşte biri yoksulluk riski altında yaşıyor; üçte biri de bilgi ve iletişim teknolojilerine sahip değil."
Dijital eşitsizlikler
Yaşlılar içerisinde aşı başvurusunda bulunamayacak düzeyde yoksunluk yaşayan önemli bir kesim olduğunun altını çizen Gündüz-Hoşgör şöyle devam ediyor:
"Özellikle kırsal alanlarda yaşayan yoksul yaşlılar. Yaşadıkları dijital eşitsizlikler merkezi hekim randevu sistemine (MHRS) ulaşmalarını da engelliyor. MHRS'ye ulaşamadığı için randevu oluşturamayan, aşı olamayan yoksul ve yoksun (cep telefonu, bilgisayar sahibi olmayan; teknoloji donanımlar hakkında kullanım bilgisi bulunmayan, sağlık hizmetlerine ulaşamayan) yaşlılar aşı randevusu alamıyor.
"Aşı olmadılar diye ayrımcı söylem yaratılıyor"
"Medyada çıkan haberlerde yaş ayrımcılığına karşı dikkatli olmamız gerekiyor. Yukarıdaki bulguları göz önünde tutarsak, yaşlılar özelinde aşı karşıtlığından öte bir durumun yaşandığını düşünüyorum, özellikle kırsal alanda yaşayan, dijital sermayesi olmayan yoksul yaşlılar açısından...
"Sosyal sınıf, toplumsal cinsiyet ve yaş kesişimselliklerini dikkate alacak olursak, yoksul yaşlı kadınların daha da dezavantajlı konumda olduklarını söyleyebiliriz. Bölgesel farklılıkları da unutmamak gerekiyor. Örneğin Karadeniz bölgesinin dağ köylerinde seyrek yerleşkelerde yaşayan yaşlı bir kadın nasıl dijital randevu alacak? Aşı olmak için sağlık ocağına nasıl ulaşacak? Ulaşım masraflarını nasıl karşılayacak? Yorum yaparken tüm bu sosyolojik hususları göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Ayrıca, basında çıkan bu haberler aracılığıyla aşı olmadılar diye yine yaşlılara yönelik ayrımcı bir söylem de yaratılıyor maalesef."
(AÖ)