Fotoğraf: Yönetmen Aydın Orak, Yaşar Kemal'in eşi Ayşe Semiha Baban ile birlikte/Twitter.
Türkiye edebiyatına 26 roman, 11 deneme, dokuz röportaj kitabı, iki öykü ve şiir alanında bir eseri miras bıraktı. Defalarca Nobel Barış Ödülü’ne aday olarak gösterildi.
Özgür Ülke gazetesi bombalandığında gazetecilerin yanındaydı. Madımak’ta aydın ve sanatçılar yakıldığında yine sokaklardaydı.
Dünyaca ünlü edebiyatçı Yaşar Kemal’den söz ediyorum.
Yönetmen Aydın Orak, Yaşar Kemal’in hayatını “Yaşar Kemal Efsanesi” isimli belgesele aktardı. İki yıl önce vizyona giren belgeseli en az 60 bin kişinin izlediği tahmin ediliyor.
Belgesel, 14 Kasım'a kadar 15.00, 17.00, 19.00 seanslarında Vault 34 Yeşilçam Sineması’nda izleyici ile buluşuyor.
Yönetmen Aydın Orak, belgeselin tüm telif haklarını Yaşar Kemal’in adına kurulan vakfa devrettiklerini söylüyor ve ekliyor: “Sendikalar, sivil toplum örgütleri belgeselimizi gösterebilir. Buradan sendika yöneticilerine, DİSK’e, KESK’e sesleniyorum. Salonlarında belgeselimizi emekçilerle buluşturun.”
Yaşar Kemal’in hayatını belgesele aktarmak nereden aklınıza geldi?
Yaşar Abiyle Özgür Gündem gazetesinde çalışırken tanışmıştık. Hatta ben, "Teneke" isimli oyununu Kürtçe’ye çevirdim. Sürekli olarak haberleşiyorduk. Gerek yüz yüze gerekse telefonda iletişimi hiç kesmedik. 2015 yılında onu kaybedene kadar sohbetimiz hep devam etti.
Onu kaybedişimizin üzerinden kısa bir zaman geçmişti. Bir gün, onu aramak istedim, rehberimde Yaşar Kemal’i ararken aklıma geldi. Onu kaybetmiştik. Sonra onu yeniden hatırlamak istedim. Belki sohbetlerimizi hatırlamak için onunla ilgili videoları izlemeye başladım. Biyografisini okudum defalarca.
Aklıma belgesel çekmek geldi. Kendim evde izleyecektim. Tamamen kişisel bir film olacaktı. Ben evde izlemek üzere çekmiştim yani.
Öyle olmadı ama, yani evde izlemekle sınırlı kalmadı..
Evet, bir arkadaşımız Adana Film Festivali’nde gösterelim dedi. Sonra başka bir arkadaşımız bir dağıtımcı ile anlaşalım dedi ve filmi vizyona soktu. O dönem yaklaşık 60 bin kişi izledi.
Belgeseli çekmek için ne kadar zaman çalıştınız? Özellikle onun kendisini anlattığı bir teknik mi tercih ettiniz?
Uzun süren bir arşiv çalışmam oldu. Dönemin tanıkları ile konuştuk. Ben epey bir arşiv toplayıp kurguya girdim. Çeşitli röportajlar yaptık.
Sadece konuşan kafalardan oluşan bir belgesel istemedim. Daha çok onun kendisini anlatmasını istedim. O ve izleyici sohbet ediyor gibi. Yaşar Kemal kendisini anlattı. Ben öyle kurgulamak istedim ve böyle ilerledim.
İlk olarak 4 saat süren bir belgesel ortaya çıktı. Çeşitli yerleri kesince iki saate indirdim.
Belgeseli hazırlarken onun hayatını daha derinden inceleme şansınız oldu. Sizi en çok ne etkiledi Yaşar Kemal'in hayatında?
En çok babasının gözleri önünde öldürülmesi beni etkiledi. Çünkü, düşünsenize babası yolda bulduğu, özenle büyüttüğü bir çocuğu tarafından öldürüldü. Üstelik gözleri önünde. Yani, üvey ağabeyi babasını gözleri önünde öldürdü. Bu onun hayatında etkili oldu ve benim de çözemediğim bir durum.
Bunun dışında eniştesi kurban keserken yanlışlıkla gözüne bıçak saplıyor ve gözü kör oluyor. O da beni çok etkiledi. Ben de bu iki olay onun hayatındaki dönüm noktası.
Bu şekilde Yaşar Kemal oldu. Bir gözü görmeyen, babasız büyüyen bir çocuk. Onun hayatını bu iki olay etkiledi. Kuşların, böceklerin, doğanın, Anadolu’nun, Mezpotamya’nın, halkların sesini daha derinden duydu böylece.
Mücadeleci yanlarını buralardan mı alıyordu sizce?
Evet, sonuçta Yaşar Kemal çok zor koşullarda yazdı romanlarını. "İnce Memed"i yazarken evde soğuktan duramadığını yine de daktilonun başından ayrılmadığını biliyoruz. Eldiven takmış ve daktiloyu öyle kullanmış. Sırça köşkte yaşamadı Yaşar Kemal. Kendisi, toplumsal olayların da tanığı oldu yıllarca. Madımak katliamından cezaevindeki ölüm oruçlarına kadar her konuda elini taşın altına koyup bir aydın sorumluluğunda hareket etti.
Son olarak sizin eklemek istedikleriniz nelerdir?
Bizim belgeselimiz artık bizim değil, toplumun ve Yaşar Kemal’in adına kurulan vakfın belgeselidir. Biz bu nedenlerle daha fazla insana ulaşmasını istiyoruz. Belgeselin daha fazla insana ulaşması için de en fazla işin sendikalara ve sivil toplum örgütlerine düştüğünü düşünüyorum.
(EMK)