Kadıköy’de bir kafenin en üst katı. Yuvarlak bir halka halinde oturan insanlar var. İkişerli gruplar hazırladıkları haritalarla Dersim’i anlatıyor.
Anlattıklarını duvarlarda asılı kartonlarda yer alan “Toplumsal cinsiyet”, “Kent çalışmaları”, “doğa bilimleri”, “Kapitalizmin toplumsal tarihi” gibi başlıklarla ilişkilendiriyorlar.
Onları bir araya getiren şey, Barış İçin Akademisyenler’in “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisi imzacılarının ihraçların ardından kurdukları İstanbul’daki Kampüssüzler Ders Ortaklığı, Dersim Dayanışma Akademisi ve Ankara’da kurulan Sokak Akademisi ortaklığında 27 Ocak - 5 Şubat tarihleri arasında yapılan “İstanbul Atölyesi”.
On günlük atölyenin son gününde verilen yemek arasında Dersim’den gelen öğrenciler, üniversitedeki eğitimden memnun değil, on günlük atölyenin üç yıllık üniversite eğitiminden daha yararlı olduğunu söylüyorlar. Ancak umutsuz değiller, yüksek lisans ve doktoraya devam etmeyi, akademide yer almayı planlıyorlar.
“Okul verimli değil”
Seda, Şinda, Sümeyye ve Elif Munzur Üniversitesi’nde sosyoloji bölümü öğrencileri. Elif’in ilk senesi, diğerleri üçüncü sınıftalar. Sohbet alanımız gittikçe genişliyor, birinin bıraktığı yerden diğeri anlatıyor.
Munzur Üniversitesi’nden son KHK ile 15, toplamda 34 akademisyen ihraç edildi. İhraçların ardından okulun nasıl olduğunu soruyorum. Cevaplar çok olumlu değil.
“Okul çok verimli değil. Ahmet Kerim Gültekin gibi daha çok verim alabileceğimiz hocalar ihraç edilmiş durumda.”
“İhraçlar final sınavları zamanında oldu. Finallere farklı hocalar girdi. Ahmet Kerim hocanın dersinde Kültür Toplumu işliyoruz. Epey irdeledik dersi. Final zamanı bize bir kitap vermişti. Bu kitap üzerinden bir soru bekliyorduk. Ama soruyu hazırlayan hocadan ‘kültür ve toplum arasındaki ilişkiyi açıklayınız’ gibi bir basmakalıp bir soru geldi. Ahmet Hocanın verdiği emek boşa gitti diyebilirim.”
“Şu an öğrencilik hayatı yaşayamıyoruz. Zaten her dersi takip etmiyorduk. Ahmet hocanın dersini takip ediyorduk ama şimdi ne yapacağımızı bilmiyoruz.”
"Kendimi üniversitede öğrenci olarak görmüyorum"
“Akademinin içi boşaltıldı. Tamamen kendi kafalarına uygun kişileri koyuyorlar.”
“Ben kendimi bu üniversitede bir öğrenci olarak görmüyorum. Bahsettiğimiz eğitim içi boşaltılmış bir eğitim. Sistemin bize sunduğu dersleri alıyoruz.
“Hocalar da dalga geçiyorlar bizimle resmen. Yüksek lisans için danışacak hoca bulamıyoruz. Nasıl yaparız diye sorduğumuzda, hoca ‘Bana sırtınızı dayayın yeter’, ‘Benim dediklerimi yapın ben sizin arkanızda olurum’ diyor. Objektif hocalar ihraç edildi. Onların yerine kendi insanlarını getirdiler. Onlar da kendi insanlarını alacak yüksek lisansa. Üniversite şu an resmen aile şirketi.”
“Derste bizim görüşlerimizi soruyorlar sonra da dalga geçiyorlar görüşlerimizle. Küçümsüyor bizi ‘Bir yere gelemezsiniz falan’ diyor. Bir hocamız sürekli kendinden bahsediyor ve ders anlatmıyor. Verim alamıyoruz açıkçası.”
“Bir başkası sürekli kendisinin bizden üstün olduğunu vurguluyor. Güya ben üniversite okuyorum diye gittim oraya.”
“On günlük atölye üç yıllık eğitimi kapsadı”
Atölyeyi sorduğumda ise okuldan bahsedilen memnuniyetsizlik yerini heyecana bırakmış görünüyor.
“Asıl akademi böyle olmalı. Burada bunu gördük. Sadece üniversitede dört duvar arasında değil bilimin her yerde öğrenilebileceğini gördük. Her alanda işlenebileceğini gördük. Buradaki tartışmalarda daha farklı düşünceler, daha farklı çerçeveler kapsamında gördük.”
“Burada öğrenci öğretmen ilişkisi değil de daha çok bir değiştirme, dönüştürme ilişkisi kurduk. Üniversitede hoca kürsüsüne oturup anlatıyor, bir soru sorduğumuzda ‘Aman şimdi o konu çok uzun’ deyip geçiştiriyorlar. Eleştiriye çok kapalılar. Ama burası öyle değil. Buradakiler sürekli bizim soru sormamızı, karşılıklı konuşmamızı istiyorlar. Burada bulunduğumuz süre boyunca hep bir etkileşim içerisindeydik.”
“Üç yıldır okuyorum, buradaki on günlük eğitim okuldaki üç yılı kapsadı.”
“Okulda hep bir kısıtlama var. 3. sınıfız, birçoğumuzun kapitalizme dair bilgisi var ama burada gördük ki bir şey bilmiyormuşuz. Toplumsal tabakalaşma diye bir dersimiz var ama bir dönem geçti hiçbir şey öğrenmedik, Osmanlı'da takıldık kaldık.
“Hocanın söylediği şey ‘Neden Ziya Gökalp’e bakmıyorsunuz da Marx’a bakıyorsunuz. Onlar da kendi sistemini içselleştirmeye çalışıyor. Bunu bizlerin kafasına yerleştirmeye çalışıyor.
"Burada taşlar yerine oturdu"
“İstanbul’dan öğrenciler de geldi. Onların farklı düşünceleri vardı. Onları dinledik, kaynaştık. Çok güzel geçti. Eğlenceliydi, hem arkadaş olduk hem de öğrendik.
“İstanbul’dan katılan öğrenciler de Dersim’e gelecek. Bu sefer daha farklı bir şey gelişecek. Onlar da Dersim’de farklı deneyimler yaşayacak. Burada öğrenciler arasında da güzel bir iletişim kuruldu. Bu süreç akademisyenleri birleştirirken öğrencileri de birleştirdi.”
“Sosyoloji bölümünde kent, toplumsal cinsiyet, kapitalizm gibi ana dersler var. Burada okulda işlediğimiz derslerin eksik yönlerini gördük, taşlar yerine oturdu. Mesela sosyal bilimlerde yöntem çok önemlidir. Ve biz okulda araştırma yöntemlerinin hiçbir şeyine değinmedik. Ama burada yöntemin baştan bir şekil aldığını öğrenmiş olduk ve oturmuş oldu kafamıza. “
“Buraya geldiğimde bir konferans salonunda bize ders anlatacaklar ve gidecekler sanıyordum. Ama öyle olmadı. Yuvarlak oluşturuyoruz, birbirimizi görüyoruz aynı yerde aynı seviyede oturuyoruz. Keşke üniversite de böyle olsa. Ben yarım dönem boyunca okuldan alamadıklarımı buradan aldım. Bu bana dört yıl da yeter diyebilirim.”
“Buradaki bütün kavramları dışarıda da tartışmaya devam ettik. Ama üniversitede ders bitti defter kapandı şeklinde oluyor. Burada böyle olmadı teoriyi pratiğe döküyorsun.”
“Hocaların bıraktığı yerden devam”
Üniversitedeki durumdan memnun değiller ancak üniversiteleri bırakmak istemediklerini anlatıyorlar. Hepsi yüksek lisansa devam etmek istediklerini söylüyor. Umutsuz olmadıklarını belirtiyorlar.
“Akademiyi onlara bırakmayacağız. Hocalarımızın bıraktığı yerden biz devam edeceğiz. Onların bıraktığı boşlukları dolduracağız.
“Okulumu bitireceğim. Ve sonrasında ben de Ahmet Kerim gibi olacağım. Öğrencilerimle arkadaş gibi olacağım. Ezbere dayalı anlatmayacağım. İlla üniversitede çalışmam gerekli değil araştırmacı da olabilirim.” (BK)
* Deşifredeki katkıları için Damla Sandal'a teşekkürler.