“Ülkemiz büyük bir siyasal ve ekonomik krizin içinde sürükleniyor. COVİD-19 salgını ekonomik krizi derinleştirdi. Ülkede yaşayanlar, açlıkla, yoksullukla, işsizlikle ve salgınla yüz yüze bırakıldı. Ne yurtta, ne cihanda barış içindeyiz. Kamu varlıkları ve doğa acımasızca yağmalanıyor. Hapishaneler siyasi muhalifler ve gazetecilerle dolu. Her gün 3 kadın öldürülürken İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı feshi için adım atılıyor. LBGTİ+ bireylere yönelik nefret suçu işleniyor. Kanal İstanbul gibi rant projeleriyle ekolojik yıkıma kapı açılıyor. Bu koşullarda iktidarın siyasi meşruiyeti, giderek daha fazla sorgulanıyor. Yurttaşların bu yönetime rıza vermeyeceği ortaya çıktıkça, baskılar da artıyor. Ülke gericiliğin koyu karanlığına sokulmaya çalışılıyor…”
"Demokrasi Konferansı" ekonomiden sosyal haklara, özgürlükten Kürt sorununa kadar Türkiye’deki bütün sorunların ortak bir çözümü için bugün kuruluşunu bu sözlerle deklare etti.
Şişli Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Merkezi’nde yapılan toplantıda bir araya gelen siyasiler, STK temsilcileri, yazar, akademisyenler ve yurttaşlar ülkedeki sorunlara ilişkin "Ülkenin geleceğinde bizim de sözümüz var" dedi.
Çağrıcıları arasında Ahmet Türk, Canan Arın, Celal Fırat, İhsan Eliaçık, Genco Erkal, Melda Onur, Murathan Mungan, Nejla Kurul, Öztürk Türkdoğan, Rıza Türmen, Şebnem Korur Fincancı, Tarız Ziya Ekinci ve Zülfü Livaneli gibi isimler Haziran’da yapılacak 'Büyük Demokrasi Konferansı'nı duyurdu ve demokrasi talepleri sıralandı.
Davutoğlu: Karanlık manzaranın aydınlık yüzüne bakıyoruz
Toplantıda konuşan Demokrasi İçin Birlik’ten (DİB) Nesteren Davutoğlu "Demokrasi Konferansı’nda mümkün olan en geniş katılımı hedefliyoruz" dedi.
Davutoğlu “Biz, demokrasiden ve özgürlükten yana olanlar, bu karanlık manzaranın aydınlık yüzüne bakıyoruz. Baskılara boyun eğmeyen, seslerini yükselten işçileri, köylüleri, kadınları, gençleri, esnafı, avukatları, ekoloji mücadelesi verenleri, sağlık ve eğitim emekçilerini görüyoruz. Ülkemizin her köşesinden özgürlük, ekmek, adalet, barış talepleri yükseliyor. İşte Demokrasi Konferansı bu sesleri birleştirmek için yola çıkıyor” diye konuştu ve hak mücadelesi verenlerin bir araya gelip seslerini birleştireceği, taleplerini, ülkenin geleceğini inşa edeceği bir program etrafında ortaklaşacağını söyledi.
Devecioğlu: Tüm ülke direniyor
Davutoğlu’nun ardından konuşan yazar Ayşegül Devecioğlu ise “Bu ülke bütün baskılara, zulme, hukuksuzluklara rağmen taşıyla toprağıyla, Soma madencisiyle, Boğaziçi öğrencisiyle, eğitim ve sağlık emekçisiyle direniyor ve bu manzara bize umut veriyor” dedi.
Devecioğlu, “Razı değiliz; bu memleketin geleceği için bizim de söyleyecek sözümüz var. Kimse susmuyor ve bu sesleri birleştirmemiz gerekiyor. Bu ülkenin her ilinden konferansa, hazırlık sürecine katılmak isteyenler bize ulaşacak. Biz Türkiye’de her taşı yerinden oynatacağız” ifadelerini kullandı.
Devecioğlu’nun konuşmasının ardından toplantıya internet üzerinden katılan isimlere sözler verildi. Şebnem Korur Fincancı, Rıza Türmen, Ahmet Türk, Melda Onur, Öztürk Türkdoğan, Nejla Kurul gibi isimler Zoom üzerinden ülkenin sorunlarına ilişkin birer konuşma yaptı.
Fincancı: Sosyal cinayetler işleniyor
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ‘Ekmek, Özgürlük, Adalet’ sloganını hatırlatarak, “Ekmeğimizi talep etmek, en başat ilkemiz olmalı. İnsanların ekmeksiz bırakıldığı, özgürlüğüne sınırlamalar getirildiği ve yine insanların özgürlüğünü kendi eliyle teslim etmek zorunda bırakıldığı bir dönemde bir arada olmak çok değerli” dedi. Korur Fincancı “Yaşam hakkımız ihlal ediliyor. Yaşam hakkımız elimizden alınırken sosyal cinayetler işleniyor. Her gün, 5 dakikada birini kaybediyoruz. Bu kadar ağır bir sorunla karşı karşıyayken adalet ve özgürlük için mücadele etmeye kararlı olduğumuzu söylüyoruz. Biz bu ülkede güzel günleri göreceğiz. Sonuna kadar kararlıyız” diye konuştu.
Türmen: Çözüm talepleri ancak demokrasiyle karşılık bulabilir
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen de “Bu konferans hak arayanların konferansı. Hak aramak için yola çıkmak isteyenlerin konferansı” dedi ve bugün Türkiye’de hak arama kapılarının kapalı olduğunu söyledi. Türmen, “Bu konferans temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmış kitleler ile evine ekmek götüremeyen, yoksulluğa, işsizliğe mahkum edilen kitlelerin taleplerini bir araya toplayacak. Çünkü; demokrasi ile ekmek ve aş talepleri bir bütün olmuştur. Bugün kadın hareketiyle, Kürt siyasetinin, Boğaziçi öğrencilerinin, ekolojik sorunlara çözüm talepleri ancak demokrasiyle karşılık bulabilir” diye konuştu.
Türk: Sorumluluk almalıyız
Ahmet Türk de “Sürecin ruhuna uygun demokratik siyaset hepimizin sorumluluğu. Hepimiz sorumluluğunu yerine getirirsek ülkenin kaderini değiştiririz dedi. Ve şöyle devam etti:
Bunun için demokratik Türkiye’ye, ortak demokratik değerlerde buluşan halklara ihtiyacımız var. Sorumluluk sadece STK’lerle sınırlı değil. Siyasi partilerin geleceğimizle ilgili samimi bir duruş göstermesi de şarttır. Ortak demokratik değerlerde buluşan bir toplumun oluşması için sorumlulukla karşı karşıyayız. Bir arada olabilmenin yolunu yordamını bulmamız lazım. Bu iktidardan, kaostan kurtulmak için birliğe ihtiyaç var. Bunu yaygınlaştırmak, toplumun her kesimine taşımak, çabamızı ortaya koymak gerekir."
Türkdoğan: Türkiye, çoğulcu demokrasiyi kabul edemedi
Türkiye İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da barış ve demokrasi ilişkisine vurgu yapan bir konuşma yaptı. Türkdoğan “Türkiye, bir türlü bu çoğulcu demokrasiyi kabul edemedi” dedi ve "20.yüzyılda birçok ülkede değişim dönüşüm yaşanarak geçmişleriyle yüzleşti. Maalesef Türkiye resmi ideolojiden bir türlü vazgeçmedi. Türkiye çoğulculuk noktasındaki sıkıntılarını hala sürdürüyor. İnsan hakları savunucuları olarak bizler bunların demokrasi mücadelesinden geçtiğini biliyoruz. Geldiğimiz aşamada Türkiye'nin aslında çok güçlü bir siyasi muhalefeti var. Neden bu siyaset ete, kemiğe bürünmüş bir şekilde bir araya gelemiyor? İnsan hakları savuncularının barışla birlikte demokrasiyi savunmanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha söylüyorum. Türkiye'nin barışı ve demokrasiyi göreceği günler yakındır” diye konuştu.
Kurul: Ekmek, özgürlükler ve adalet askıya alındı
Eğitim-Sen Genel Başkanı Nejla Kurul da "COVID-19 salgınıyla beraber Türkiye'de ekmek, özgürlükler ve adalet askıya alındı. Hayatta kalmanın yeterli bir insani etkinlik olduğu bir dönem yaşıyoruz. Hayatımızı yapabileceklerimizden çok daha az yaşıyoruz" diyerek söze başladı.
Kurul "Demokratik siyasi alan harabeye döndü. TBMM'nin İnsan Hakları Komisyonu Üyesi insan hakları ihlallerine dikkati çektiği için cezaevinde. Cezaevleri siyaset yapmakla suçlanan siyasetçiler, gazetecilik yapmakla suçlanan gazeteciler, öğrenmekle suçlanan üniversite öğrencileri, etkin savunma yapmakla suçlanan avukatlarla, bilgi üretmekle suçlanan akademisyenlerle dolu. Yurttaşlar seslerini kamusal alanda duyuramadıkları ve bu alanı kendileri için canlandıramadıkları için ondan yüz çevirmekteler. Biz tek başımıza ne yapabiliriz ki sorusu yükseliyor pek çok yerden. İçinde her yurttaşın onurlu biçimde yaşayabileceği, ekmeğe, özgürlüklere ve adalete ulaşabileceği, kendini özgürce ifade edebileceği, emekçilerin ve ezilenlerin demokratik ve sivil örgütlenmelerinin, siyasal partilerinin var oluşunu sürdürebileceği, daralan kamusal alanda siyasetin, konuşma denilen insani yeti ile yeni yollar açabileceği demokrasi masasında, demokrasi konferansında buluşalım" dedi.
Melda Onur Soma'dan bağlandı
Melda Onur da bugün yeniden görülmeye başlanan Soma Davası öncesi madencilerle dayanışmak için gittiği kentten yayına bağlandı ve Somalı madencilerin hak arayışlarında yaşanan hak ihlallerini anlattı.
Ekinci: Barış olmadan demokrasi olmaz
Toplantıya bir video mesaj yollayarak katılan Tarık Ziya Ekinci de demokratikleşmenin Türkiye için yaşamsal önemi olduğunu söyledi. Ekinci “Bugünkü nesnel koşullarda demokratikleşme, Türkiye için var olma ya da yok olma sorunudur. Ekonomik, siyasal, kültürel sorunların başlıca nedeni demokrasi yokluğudur. İşsizliğin, açlığın, baskının, haksızlığın, yokluk, hırsızlık ve talan düzeninin önde gelen sebebi demokrasi yokluğudur. Kurulan otoriter tek adam rejimi durumu daha da ağırlaştırmıştır. Erdoğan rejiminin değişmesi ileri bir adımdır ancak demokrasiye geçiş değildir. Demokrasi sürekli ilerleyen ve gelişen bir süreçtir. Demokrasi sadece insan hak ve temel özgürlüklerinin kazanılmasıyla sınırlı bir sistem değildir.
Demokrasi her an zuhur eden sorunların yeni çözümlerle açılması daha ileri bir noktanın kazanılmasıyla oluşan olgular toplumudur. Bir ülkede barış olmadan demokrasi olmaz” diye konuştu. (HA)