Fotoğraf: Çağatan Akyol / Cumhuriyet
Geçtiğimiz Nisan ayında ekonomiden sosyal haklara, özgürlükten Kürt sorununa kadar Türkiye’deki bütün sorunların ortak bir çözümü için kuruluşunu deklare eden "Demokrasi Konferansı" Haziran’da yapılacak buluşma öncesinde hazırlık çalışmaları kamuoyuyla paylaştı.
İstanbul'daki Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Merkezi’nde bir araya gelen katılımcılar kadın, emek, ekoloji, çocuk LGBT+ hakları, eşit yurttaşlık ve barış, anadilde yaşam konularını tartıştı.
Toplantıda gençlerin, sağlıkçıların, KHK’lilerin, hukukçuların, birçok örgütün ve meslek grubunun adına konuşmalar yapıldı.
TIKLAYIN - "Ülkenin geleceğinde bizim de sözümüz var"
— Demokrasi Konferansı (@DemokrasiKonfe1) May 25, 2021
"Kirli ilişkiler ağı"
Açılış konuşmasını yapan Metin Bayrak ile gazeteci, yazar Ayşen Şahin ülkenin dört bir yanında karanlığa ve hukuksuzlara karşı mücadele edenlerin ne umutlarının ne dirençlerin tükendiğini söyledi. Açıklamada ikili şunları kaydetti:
“Açlıkla, yoksullukla, işsizlikle, salgınla boğuştuğumuz, yaşam, barış, sağlık, ifade, eğitim, basın ve seçme seçilme hak ve özgürlüklerimiz dahil bütün demokratik haklarımıza ve kazanımlarımıza el konulduğu günlerdeyiz. Kadın cinayetleri, doğa yıkımı, emekçilere dayatılan kölelik, belediyelere ve üniversitelere kayyım atamalarıyla, akıl almaz hukuksuzlarla nefesimiz kesilmeye çalışıyor. Şimdi de bir organize suç örgütü liderinin açıklamalarıyla mafyalaşmış sermayenin, kara para, uyuşturucu trafiğinin hukuksuz sermaye transferlerinin, el koymaların devlet kurumlarıyla iç içe girdiği, en üst düzey kamu otoritelerinin isminin karıştığı kanlı ve kirli ilişkiler ağı ortaya döküldü.
“Tek adam rejimi yönetiminde giderek yaygınlaşan keyfilik ve hukuksuzluk, ihale kanunundaki sayısız değişikliğin yarattığı denetimsizlik, yağma ve talanın bir sermaye birikim aracı olarak kanıksanması, mafya- tarikat- devlet- sermaye arasındaki ayrımları giderek silikleştirdi. Ülkenin dağına, taşına, ağacına, keçisine, kuşuna, düşman talancı saldırganlık da, kadın kıyımına yol açan erkek egemenliği de hem bu kokuşmuşluğu besliyor hem de buradan besleniyor ancak ülkenin dört bir yanında bu karanlığa ve hukuksuzlara karşı mücadele edenlerin ne umutları ne dirençleri tükendi.
“Seslerimizi ve mücadelelerimizi ortaklaştırma amacıyla çıktığımız yolculuğun en heyecan verici noktasındayız. Ülkenin geleceğinde bizim de sözümüz var diyenler, karanlığa pabuç bırakmayanlar seslerini yükseltiyor.”
Baklacı: Kadınlar şiddet döngüsü içine hapsedildi
Programda kadın çalışma alanı adına Cemile Baklacı bir sunum yaptı. Erkek şiddeti, iktidarın söylem ve politikaları ile meşrulaştırıldığını anlatan Baklac şöyle konuştu:
“Muhafazakâr aileyi kurumsallaşma hamleleri ile kadınlar şiddet döngüsü içine hapsedilmek isteniyor. İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanun gibi kadınların yasal hakları saldırı altında. Pandemi süreciyle işsizlik, yoksulluk daha da ağırlaşırken esnek, güvencesiz çalışma koşulları kadınlara daha fazla dayatılıyor.
“Evin yükü kadınların omzuna bindirilirken, devletin sunması gereken hizmetlerin piyasalaştırılmasının ceremesini en çok kadınlar çekiyor. Kadınların sözünün, deneyimlerinin ve mücadele birikimlerinin toplumun farklı direniş odaklarını yan yana getirmeyi hedefleyen Demokrasi Konferansında hak ettiği yeri alması için biz de varız. Yalnızca taleplerimizle değil, kurucu bir güç olarak konferansın bütününde siyasi irade olmanın zeminini yaratmak istiyoruz.”
Fotoğraf: Artı Gerçek
Aytaç: Bu tabloyu artık görmek istemiyoruz
Hukuk çalışma alanın adına konuşan avukat Kemal Aytaç “Yargı tarafsızlığının ve bağımsızlığının ortadan kaldırıldığı, yargının siyasi muhalifleri ve toplumsal mücadeleleri sindirmek için siyasi iktidar tarafından bir sopa olarak kullanıldığı, savunma hakkının kullanılamaz hâle getirildiği, avukatların soruşturma, gözaltı ve cezaevleri ile susturulmak istendiği, baroların bölünerek ve soruşturmalara uğratılarak hedef alındığı, AİHM kararlarının uygulanmadığı, bir gece ansızın uluslararası sözleşmelerin rafa kaldırıldığı bir tabloyu artık görmek istemiyoruz” diye konuştu.
Turan: Kamusal alanlar tasfiye edildi
Gençlik alanı adına konuşan Kevser Turan da Boğaziçi Üniversitesi’nde verdikleri mücadele sürecinde uğradıkları haksızlıkları anlattı. Demokratik özerk bir yönetim istediklerini, kayyum rektör atamalarına karşı mücadelelerini süreceği söyleyen Kevser şöyle konuştu:
“Bizler, her geçen gün daha da yoksullaşan, işsizliğe, geleceksizliğe mahkum edilen gençleriz. Eğitimin sermaye birikim alanına dönüştürülme süreci bir çoğumuzu okurken güvencesiz ve esnek çalışmaya zorladı. Pandemi gerekçe gösterilerek kamusal alanlar tasfiye edilirken gençliğin enerjisi de dört duvar arasına hapsedilmeye çalışılıyor. 'Geleceğimize dair bizim de söyleyecek sözümüz var!'’ demeye, gençliğin taleplerini, enerjisini ve coşkusunu diğer toplumsal dinamiklerle birlikte Büyük Demokrasi Konferansı’na taşımaya davet ediyoruz.”
Erbek Kürtçe seslendi
Barış annesi Emine Erbek, Kürtçe yaptığı konuşmada, "Biliyorsunuz barışın adı çok önemlidir. Yıllardır sokaklarda barışı anlatıyoruz. Annelerin göz yaşlarının hepsi aynı renktir. Anneler çocuğuna bağlıdır. Çoğunun mutlu olması annesinin de mutlu olması demektir. Söyleyeceklerim çoktur ancak kendimi Türkçe ifade edemiyorum. Yıllardır Galatasaray'da mücadele ediyoruz. Biz barışı istiyoruz. Ben 11 can verdim. Artık yeter. Biz barış istiyoruz" dedi.
Saygılı: Hak arayışımız şiddetle bastırılıyor
Emek çalışma alanı adına konuşan Kanber Saygılı da işçilerin ve emekçilerin giderek, çalışma ve yaşam koşullarının giderek kötüleştiğine vurgu yaptı. Saygılı şöyle konuştu:
“Çözülmesi için yıllardır mücadele ettiğimiz sorunlarımız, pandemi süreciyle birlikte çoğalıyor. İşsizlik kitlesel hale gelirken, diğer toplumsal kesimler gibi işçi sınıfı da yoksullaşıyor; öte yandan her hak arayışımız şiddetle bastırılmaya çalışılıyor; örgütlenme girişimlerimiz engelleniyor.
"Güvencesiz ve geleceksiz bir yaşam dayatılmak isteniyor. Üretici köylülere yoksulluk ve topraksızlık dayatılırken, tarım işçileri önemli sorunlarla karşı karşıya.”
Göz: Yoksulluk, ayrımcılık ve şiddet olarak çocuklara yansıyor
Çocuk Hakları çalışma alanından Hatice Göz de özetle sunumunda şunları söyledi:
Giderek derinleşen eşitsizlik ve adaletsizlik; yoksulluk, ayrımcılık ve şiddet olarak çocuklara yansımaya devam ediyor. Çocuk işçiliği, çocuk cinayetleri, çocuk istismarı ve ihmali gibi pek çok hak ihlali giderek artıyor, ağırlaşıyor. Çocuk işçiler, mülteci çocuklar, özel gereksinimli çocuklar, LGBTİQ+ çocuklar, çocuk mahpuslar, anneleriyle birlikte hapishanede tutulan çocuklar… Haklarından yoksun bırakılan tüm çocuklar için ve çocuklarla birlikte eşit, adil bir yaşam mücadelemizi sürdürürken, Demokrasi Konferansı’nı taleplerimizi görünür kılma ve sesimizi çoğaltma ihtiyacımızın bir karşılığı olarak görüyoruz.”
Eren: Türkiye'de ifade ve düşünce özgürlüğü yok
Basın Örgütleri Çalışma alanında Faruk Eren, yaptığı konuşmada AKP’nin iktidara gelmişiyle basına yönelik artarak, devam eden baskılara dikkat çekti. İşten atılmaların yanı sıra tutuklanan basın emekçilerin durumuna değinen Eren, “Türkiye’de ifade ve düşünce özgürlüğü yok neredeyse” dedi. İfade ve düşünce özgürlüğünün örgütlenerek, karşı durulabileceğini belirten Eren, bunun da basın alanında yapılması gerektiğini de söyledi.
İkizdere çağrısı
Rize İkizdere'de Cengiz Holding'in taş ocağı açmak istemesi sebebiyle İşkencedere Vadisi yok edilmesine karşı direnişte olanlar adına konuşan Avukat İbrahim Demirci, direniş hakkında bilgi verdi. İkizdere Dernekler Federasyonu Başkan Yardımcısı Musa Yılmaz, doğanın talanına karşı mücadele edeceklerini ifade ederek, doğanın talanından vazgeçme çağrısı yaptı. İktidarın baskılarına işaret eden Yılmaz, gözaltılar ve baskıların kendilerini yıldırmayacağını ifade etti. Yılmaz, tüm Türkiye’yi İkizdere direnişine destek ve dayanışmaya çağırdı. (HA)
*Bu haberde Evrensel, Cumhuriyet ve Artı Gerçek'ten yararlandık.