O sırada memleketin, Hakkari'nin delisi yanlarından geçiyor ve takılmadan edemiyor : "Ula devrimçiler , ne yapisız!'"
Bir başka kare, televizyonları son birkaç yıldır furya halinde işgal eden dizilerden birinden...
Dizinin adı Ihlamurlar Altında. Dizinin biraz da maço delikanlısı bir olay nedeniyle cezaevine düşer. Cezaevine girdiğinde usul gereği "geçmiş olsun, Allah Kurtarsın" dilekleri kabul edilir.
Sonraki günlerde delikanlı genellikle koğuşta yabancı gibi durmakta ve yalnızdır. Her defasında kareye takılan görüntü, okur gibi gözüktüğü ama her haliyle eline tutuşturulmuş gibi duran kitaplardır.
Maço kahramana "devrimci" görüntüsü verilmiştir.
Asıl vahim olanı bir süre sonra aynı cezaevinin aynı koğuşuna düşecek olan "hatırlı bir şahsiyet"e davranışla ilgilidir. Hatırlı şahıs koğuşa girer. Herkes ayaktadır, maço delikanlı hariç, o kitabıyla yatağındadır.
Herkes, hatırlı yeni koğuş sakinine, her defasında yapılanı yapar ve "geçmiş olsun, Allah Kurtarsın" tekrarı yapılır. Ama kahramanımız yapmaz.
Sonra hatırlı kişi bu durumu kabullenmediğini ve koğuş egemenliğini sağlama almak için adamına hitaben delikanlının yerini, yatağını ister. Kahramanımız karşı çıkınca da ortalık karışır.
Neden bu iki örneği verdim diye sorulabilir.
Eskiden beri alışkanlık haline gelmiştir. Ve tekrar edile gelerek sürdürülür.
"Devrimciler ayağı yere basmayan insanlardır!"
"Devrimcilerin halkla ilişkileri yoktur!"
"Devrimciler, sırça saraylarda olmayacak ve bir türlü gerçekleşmeyecek işlerle zaman öldüren insanlardır!"
O nedenle her fırsatta onları (devrimcileri) kötü adam gibi, yerine göre alay edilecek kişiler gibi göstermek elzemdir...
Oysa devrimcilerin, o romantik neferlerin söyleyecekleri bir tek sözü vardır. Ve o sözde Can Yücel'in dilinden söylenmiştir kavlince;
"Mevsim dönüp de yeniden yeşermeye başlayınca rüzgar,
çıplağında o atın onlar koşacaklar,
o çocuklar
o yapraklar,
o şarabi eşkıyalar.
Onlar da olmasa benim,
gayrı kimim var."
Ne bileyim bu günlerde duygusallığım üstümde her şeyden kendimce bir mana çıkarıyorum.
İçimden hem bu yazıda hem de geçen haftaki yazıda değerlerimizden söz etmek geçti. Başka da bir niyetim yok. (ŞD/BA)