Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Bugünlerde belki de yüzlerce kez duyduğunuz bir gerçeği yazdığımın farkındayım. İktidarlar önceden de yargıya müdahale ederdi ama bunu zamana yayarak gizli yaparlardı. Şimdi açıktan, gizlemeden ve hızla yapılıyor.”
Avukat Behiç Aşçı, tutuklu bulunduğu Silivri Kapalı Cezaevi’nden bianet’e yazdığı mektubunda, yargılandıkları davayı böyle değerlendirdi.
Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu’ndan avukatlardan 17’si, bir yıl tutuklu kaldıktan sonra 10 Eylül 2018’de mahkeme karşısına çıktı, hepsi 14 Eylül’deki duruşmada tahliye edildi, 15 Eylül’de hapishaneden bırakıldılar. Ancak savcı tahliyelerine itiraz etti ve mahkeme ertesi gün 12 avukat hakkında tutuklamaya dönük yakalama kararı çıkardı.
Tekrar tutuklanan avukatlar şu hapishanelerde: Selçuk Kozağaçlı ve Behiç Aşçı Silivri, Aycan Çiçek Düzce, Ahmet Mandacı Edirne, Aytaç Ünsal ve Naim Feyzullah Eminoğlu Burhaniye, Engin Gökoğlu Tekirdağ, Buket Yılmaz Ankara’daki Sincan Cezaevinde.
12’si tutuklu toplam 20 avukatın İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davanın gelecek duruşması, 3-7 Aralık’ta Silivri Cezaevindeki 3 Nolu Duruşma Salonunda.
“Biz hapisten çıkmadan tahliyeye itiraz edildi”
Aşçı, tutuklanma, tahliye ve yeniden tutuklanma süreçlerini, 28 Eylül tarihli mektubunda şöyle anlattı:
“Müvekkillerimiz Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın duruşmasından iki gün önce, 12 Eylül 2017’de büro ve evlerimiz basılarak gözaltına alındık, ardından tutuklandık. İlk duruşma 10-14 Eylül 2018’de yapıldı, beş gün boyunca tüm deliller tartışıldı ve mahkeme tahliyemize karar verdi.
“Tahliye kararı saat 23.00’te okundu, savcı iki saat sonra, 15 Eylül, saat 01.00’de tahliyemize itiraz etti. Biz ise ancak sabah 06.30’da hapishanelerden çıkabildik.”
“Mahkeme kendi kararından 6 saat sonra caydı”
“Ceza usul hükümlerine göre, itirazın bir üst mahkeme olan İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendirilmesi gerekirken, savcının itirazı yargılandığımız mahkeme olan 37. Ağır Ceza’da değerlendirildi.
“Ve bizi tahliye ettikten 6 saat sonra kararından caydı ve tekrar tutuklanmamıza karar verdi. Biz de 15 Eylül Cumartesi günü saat 19.30’da İstanbul Barosunun önünden gözaltına alındık. Pazar günü de mahkemeye çıkarılarak tutuklandık.”
“Hafta sonu tatilinde tutuklamak için toplandılar”
“İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Cumartesi günleri çalışmaz, hafta sonu tatili yapar, nöbetçi de değildir. Mahkemeyi Cumartesi günü toplanmaya kim tarafından, neden zorlandı?
“Dosyada hiçbir değişiklik olmadığı halde, yeni bir delil dosyaya girmediği halde neden bizi oybirliğiyle tahliye eden hakimler 6 saat sonra yine oybirliğiyle tutuklanmamıza karar verdiler?
“Ama yine de kendilerini affettiremediler, mahkeme heyeti başkanı asliye ceza mahkemesine, üye hakim de ticaret mahkemesine sürüldü.”
“Gözaltı mümkün değildi, o da oldu”
“Mahkemenin kararı yeniden tutuklanmamıza yani hapishaneye kapatılmamıza ilişkin olduğundan polisin bizi gözaltına alması mümkün değildi, bizi yakaladıklarında hemen mahkemeye götürmeleri gerekiyordu.
“Buna rağmen hepimiz bir gün gözaltında tutulduktan sonra tutuklandık.”
“Avukatken de anlatıyorduk, kendimiz yaşadık”
Behiç Aşçı yaşadıklarının sebebini de şöyle değerlendirdi:
“Tablo, iktidarın yargıya açık müdahalesini gösteriyor. Mahkeme heyeti kamuya açık duruşmada delilleri tartışıp tahliyemize karar verdi ancak iktidar müdahalesiyle bu karar değiştirildiği gibi hakimler de sürüldü.
“Avukatlık yaparken de çokça iktidarın yargıya müdahalesini anlattık, bu kez kendimiz yargılanırken de tanık olduk, yaşadık, gördük. Avukatların yargılandığı davada bile iktidar açıkça ve pervesızca müdahale edebiliyor.” (AS)