1980'lerden önce tohumculuk tümüyle kamunun tekelindeydi
1963 yılında yürürlüğe giren 308 sayılı Tohumlukların Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonu Hakkında Kanun ile tohumluk üretim, denetim, ithalat ve ihracatının Tarım Bakanlığı'nın izni ve denetimi altında olması karara bağlanmıştır. Yani 1980'lerden önce tohumculuk tümüyle kamunun tekelindeydi ve tohum fiyatları devletçe belirleniyordu.
Tohumculuk adım adım özel sektöre devredildi
1980'li yıllarda bu politikada köklü değişiklikler yapılmış, 1982 yılında yabancı ortaklı tohumluk sanayiin kurulmasının teşvikini öngören karar ile özel sektörün bu alana girmesine olanak tanınmıştır. 1983'te özel tohum şirketlerine ürettikleri tohumluğun fiyatını belirleme yetkisi verilmiştir. 1984 yılında Dünya Bankası'yla yapılan ikraz anlaşması uyarınca tohumculukta birbirine koşut gelişmeler yaşanmıştır. Tohumluk ithalatı serbest bırakılmış, ayrıca ithal edilen tohumlar için sübvansiyon verilmiştir. Örneğin 1985 yılında tohumluk ithalat bedelinin yüzde 40'ına varan oranlarda geri ödemeler yapılmıştır.
Kamuya ait tarım işletmelerinin işlevleri aşındırıldı
Öte yandan "Türkiye'nin bitkisel ve hayvansal üretimini artırmak, çeşitlendirmek ve ürün kalitesini iyileştirmek için tohum, fide, fidan vb. yetiştirerek üreticilere intikal ettirmekle" görevli kamuya ait tarım işletmelerinin (TİGEM) işlevleri aşındırılmaya ve kurumun işlevleri çokuluslu tekeller temelinde özel sektöre devredilmeye başlanmıştır. 1985'te çıkarılan tohumluk teşvik kararnamesi ile yerli ve yabancı ortaklı özel tohumculuk kuruluşlarına getirilen teşviklerle dünyanın en büyük tohumculuk şirketlerinin Türkiye'de Ar-Ge yapmaları sağlanmıştır.
Türkiye tarımı tohum tekellerinin ağına düşürüldü
Bu dönemde, özel tohumculuk şirketlerinin sayısı kısa sürede 3'ten 60'a çıkmış, ancak bu şirketlerin pek azı ıslah ve adaptasyon çabası içine girmiş, çoğunlukla bilinen çeşitlerin çoğaltılması ya da ithalat tercih edilmiştir. Tohumculuğun özelleştirilmesi hibrit tohumun yeni bir uluslararası meta haline gelmesi ile çakışmış, sonuçta Türkiye uluslararası tohum tekellerinin açık pazarı haline gelmiştir.
Türkiye adım adım tohum tekellerinin ağına düşürülürken, konu ile görevli kamu kuruluşu olan TİGEM giderek işlevsizleştirilmiş; yine Dünya Bankası ile gerçekleştirilen anlaşmanın bir gereği olarak Tarım Bakanlığı'nın yeniden düzenlenmesinde Araştırma Genel Müdürlüğü ortadan kaldırılarak tohumculuğa ilişkin çeşit deneme işleri başka bir birime aktarılmıştır. TİGEM'deki Ar-Ge çalışmalarının düşmesi de aynı döneme rastlamaktadır.
Tarımsal üretim materyalinde dışa bağımlı hale gelindi
Yukarıda özetlenmeye çalışılan süreç, Türkiye'nin tarımsal üretim materyali temininde hemen hemen tümüyle dışa bağımlı hale dönüşmesi sonucunu yaratmıştır. Özellikle yabancı döllenen tohumlarda, İsrail-Hollanda gibi ülkelerden ithalat yapılmaksızın, üretim gerçekleştirilemeyecek hale gelinmiştir. Katma değeri en yüksek olan sebze tohumu, çokuluslu şirketlerin üretim-dağıtım tekellerine teslim olmuş durumdadır. Hububat üretiminde, üretim-dağıtım yetersizliği nedeniyle, sertifikalı tohum kullanım oranı yüzde 10'ların altına düşmüştür.
Hububat ve yem bitkileri tohumları TİGEM tarafından karşılanıyor
Günümüzde özel sektör kâr oranının düşük oluşu nedeniyle hububat tohumculuğuna ilgi göstermemekte, gereksinimin yüzde 96'sı TİGEM tarafından karşılanmaktadır. Hayvancılık sektörünün temel girdilerinden olan yem bitkilerinin üretilmesinde gereksinim duyulan tohumlukların tümüne yakın bir bölümü de yine TİGEM işletmelerince karşılanmaktadır.
TİGEM, ayrıca özel sektör tohumculuk kuruluşları ile ortak üretim yapmaktadır. Örneğin 2004 yılında 8 işletmede 24 ayrı özel şirket ile 13 bitki gurubunda 51 bin dekar arazide tohumluk üretimi yapılmıştır. Özel sektörün ürettiği pamuk tohumluğunun yüzde 25'i ile hibrit mısır tohumluğunun yüzde 15'i TİGEM arazilerinde ortak üretimle gerçekleştirilmiştir.
TİGEM işletmeleri özel sektöre devrediliyor
Ancak Genel Müdürünün ifadesiyle "8 ayda 82 toplantı" yapılarak Özelleştirme Yüksek Kurulu'ndan (ÖYK) çıkarılması sağlanan 27 Ağustos 2004 tarihli karar uyarınca TİGEM işletmelerinin 7'si 2004 yılında olmak üzere bu zamana değin toplam 13 adedi 30 yıl süre ile özel sektöre kiralanmıştır.
Yeni bir AB dayatması: Tohumculuk yasa tasarısı
Mecliste görüşülmekte olan "Tohumculuk Yasa Tasarısı", diğer tarım yasalarıyla yapılanları bu kez tohumculuk sektöründe yapmayı amaçlıyor. Tasarının genel gerekçesine göre "Geçen 40 yıl içerisinde bitki çeşitlerinin ıslahında geleneksel yöntemlerin yanında biyoteknolojik yöntemler de kullanılmaya başlanmış; özel sektörün tohumculuktaki payı artmış; AB'ye üye devletlerle tüm dünyada kamu kurum ve kuruluşları daha çok denetim ve kontrol ağırlıklı görevler üstlenmiş, tohumculuk faaliyeti özel sektör ağırlıklı hale gelmiştir". Kısacası Türkiye'de de kamunun tohumculuk alanından çekilerek sektörün tümüyle çokuluslu şirketlerin hakimiyetine devredilme zamanı gelmiştir artık.
Kanun ile Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nün (TAGEM) Ar-Ge etkinlikleri sonucunda, TİGEM'e ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla ve zamanında üreticiye ulaştırma biçiminde işleyen kamusal sisteme "modası geçmiş" denmekte; kamu bir yaşamsal alanı daha terk ederek, çokuluslu şirketler ile onların yerli taşeronlarına yeni kâr alanları yaratılmaktadır.
Tohumculuk alanından kamunun çekilmesi, Kanunda öngörülen ve üreticiyi yıkıma uğratacak aşağıdaki düzenlemelerin yaşama geçmesine neden olacaktır.
Ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanıyor
Öncelikle belirtmek gerekir ki; Kanunun içerdiği en tehlikeli hüküm, çeşit'in; "... geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı" olarak tanımlanması ve tescile tabi kılınmasıdır. Böylelikle Türkiye'de üretimi ve dağıtımı yasak olan genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) tohumlar yasal güvenceye kavuşturulmakta ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanmaktadır. Yasanın bu maddesiyle, çokuluslu şirketler, ülkemizde yüzyıllardır doğanın ve insan emeğinin oluşturduğu tohumları, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebileceklerdir.
Tasanın çıkmasıyla çiftçiler patentsiz tohum kullanamayacak
Çiftçiliğin başta gelen koşullarından biri tohumunun sahibi olabilmektir. Yasanın çıkmasıyla 3 bini yalnızca Türkiye'de yetişen 13 bin bitki çeşidi, patentleme yoluyla şirketlerin eline geçecektir. Dolayısıyla çiftçiler patentsiz tohum kullanamayacak; kullandığında da çeşitli cezalarla karşılaşacaktır. Kısacası bu yasayla, çiftçinin tohumuna sahip olma hakkı elinden alınarak, çokuluslu tarım tekellerinin denetimine verilmektedir.
"Gıda güvenliği" ve "gıda güvencesi" çokuluslu tarım şirketlerinin insafına bırakılacak
Yine Kanunun "yetki devri" başlıklı 15. maddesi ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi alanlarındaki yetkisini, tohumculuk faaliyeti ile uğraşan alt birlikler tarafından kurulacak Türkiye Tohumcular Birliği'ne süresiz olarak devretme hazırlığı yapmaktadır. Böylelikle kamunun bu alandaki yetkileri de çokuluslu tarım şirketlerine bırakılacak; "gıda güvenliği" ve "gıda güvencesi" onların insafına terk edilecektir.
Yasayla sermayenin üretici üzerinde hakimiyet kuracağı bir yapı oluşturuluyor
Kanunun bu maddesi ile üretenin aynı zamanda kendisini denetlemesi gibi akla ve kamu yararına aykırı bir hüküm, Yasa maddesi haline getirilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca Birlik tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak, tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek gibi yetkilerle donatılmakta, kamu aradan çıkartılarak sermayenin üretici üzerinde hakimiyet kuracağı yeni bir yapı oluşturulmaktadır.
Hakem yetkisi de yabancılar eliyle kullanılabilecek
Öte yandan alt birliklerden oluşturulacak Hakem Kurulu, birlik üyeleri ile üçüncü kişiler (yani üreticiler) arasında çıkacak anlaşmazlıkların çözümünde yetkili kılınmaktadır. Şirketler böylelikle tohumculuk sektöründe, sözleşmeli üretim yöntemi ile tohumluklarını ürettirdikleri ya da kusurlu tohum satarak zarara uğrattıkları çiftçiler üzerinde yargı yetkisini de kullanır duruma gelmektedirler. Yasanın 35. maddesi ile yabancı tüzel kişilerin yetkililerine de Birlik / alt birlik organlarına seçilme hakkının tanındığı dikkate alındığında, hakem yetkisinin yabancılar eliyle kullanılabileceği ortaya çıkmaktadır.
Devletin köylü (çiftçi) ile doğrudan ilişkiye girmekten vazgeçme politikaları devam ediyor
Sonuç olarak belirtmek gerekirse; Tasarı, tohumculuk alanının da çokuluslu şirketler ve onların yerli taşeronları tarafından "yağmalanmasına" olanak sağlıyor. Kamunun tohumluk konusundaki işlevlerini devredeceği Tohumcular Birliği, tohumculuğu kâr durumuna indirgemiş şirketlerden oluşacak. Genetiği değiştirilmiş tohumların üretimi yasallaşacak. Yerli tohumlarımızı patentleme yetkisi çokuluslu şirketlerin güdümüne girerek, çiftçilerin tohumluk ayırma yetkisi elinden alınacak. Kısacası 1980 sonrasında IMF ve Dünya Bankası buyruklarıyla belirlenmiş olan devletin sermayenin arkasına yerleşerek köylü (çiftçi) ile doğrudan ilişkiye girmekten vazgeçme politikaları devam ediyor. (NO/TK)
Kaynaklar:
* TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Tarım Raporu, 20 Yılında Türkiye'de Özelleştirme Gerçeği Sempozyumu içinde, 26-27 Mayıs 2005, TMMOB, Ankara, s. 221-260. (PDF belgesi)
* TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Tohumculuk Alanı da Piyasaya Terk Ediliyor, Basın Açıklaması, 19 Eylül 2006.
* GDO'ya Hayır Platformu ve TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Tohum Yaşamdır, Yaşam Bizimdir, Basın Açıklaması, 2 Ekim 2006.
* Gökhan Günaydın, Tohumculuk Alanı da Piyasaya Teslim, Cumhuriyet Tarım / Hayvancılık, 10 Ekim 2006.