Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, bugün Türkiye Büyük millet Meclisi’nde (TBMM) "tohumda şirket egemenliği ve yerel tohumlar" konulu bir basın açıklaması yaptı.
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi olan Sarıbal, eski Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik’in 2016’da yaptığı açıklamayı hatırlattı.
Çelik “2018 yılından itibaren tüm tohumların sertifikalı hale getirilmesine ilişkin karar alındığını, 2018'de sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilerin destek alamayacak” demişti. Üstelik dönemin bakanı bu konuşmayı Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) tarafından Antalya'daki bir otelde gerçekleştirilen "Milli Tarımda Tohumculuğun Rolü ve Geleceği" konulu çalıştayda sarfetmişti.
Küresel Tohum Piyasasının hacmi 41 milyar dolar
Sarıbal, AKP’nin tohumda “milli” bir yan bırakmadığını rakamlarla ve yaptıkları düzenlemelerle açıkladı.
Sarıbal’ın verdiği rakamlar şöyle:
Küresel tohum piyasası yaklaşık 41 milyar dolarlık bir değere sahip. Bu piyasanın tamamı uluslararası büyük şirketlerin elinde. 2013 rakamları şöyle:
2016 yılında iki değişiklik oldu:
Almanya merkezli kimya ve ilaç devi Bayer, tohum ve tarım ilaçları üreticisi Amerika merkezli Monsanto firmasını 66 milyar dolara satın aldı. Bayer’in dünya tohum piyasasındaki payı yüzde 29’a yükseldi. Böylelikle Bayer dünyanın en büyük tohum ve tarım ilacı üreticisi haline geldi.
Amerika merkezli kimya devleri DuPont ile Dow Chemical 130 milyar dolar karşılığında birleşme kararı aldı. Dev birleşme sonucunda şirketin küresel tohum piyasasındaki payı yüzde 25’e yükseldi.
Her şey 1980 Darbesi sonrası başladı
Sarıbal Türkiye’de tohum sektörü 1980’li yıllarda özel sektörün kontrolüne geçtiğini söylüyor
“Türkiye’de, 1980’li yılların başlarında tohumculuk sektörüne ilişkin politikalarda önemli değişiklikler yapılarak, kamuya dayalı bir tohum tedarik sisteminden özel girişime dayalı bir tohum endüstrisi modeline geçildi.
“Neoliberal ekonomiye geçilmesi ile birlikte tohumluk dış ticaretindeki kısıtlamalar kaldırılarak özel sektör yatırımlarının önü açıldı, yerli veya yabancı pek çok tohumculuk şirketi ya doğrudan veya ortaklıklar yoluyla sektöre girdi.”
Sadece buğday, arpa ve bazı yem bitkileri
Sarıbal tohum sektöründe sadece birkaç üründe varlığını sürdürdüğüne dikkat çekiyor:
“Türkiye tohum tedarik sistemi içerisinde kamu tohumculuk kuruluşları buğday, arpa ve bazı yem bitkileri gibi kendine döllenen bitkilerle sınırlı bir üretim ve dağıtım faaliyeti içerisinde. Özel tohumculuk şirketleri son yıllarda bu türlerde de pazar paylarını önemli ölçüde arttırmaya başladılar.”
Tohum üretimi artıyor ama önemli olan kimin ürettiği
2002 yılında 145 bin ton olan tohum üretimi 2016 yılında 958 bin tona yükseldi. Yani son 15 yılda tohum üretimi yaklaşık 7 kat arttı.
Sarıbal “Önemli olan tohumu kimlerin ürettiğidir” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Türkiye’de toplam 791 tohum şirketi bulunuyor. Bunların 739’u yerli, 30’u yabancı, 22’si ise yerli ve yabancı ortaklı şirketler. Nicelik olarak her ne kadar yerli sayısı fazla gözükse de önemli olan şirketlerin niteliği. Başka bir deyişle az sayıdaki yabancı ve yabancı ortaklı şirketin toplam pazardan aldıkları pay.
“Örneğin yabancı şirketlerin mısır, şeker pancarı ve ayçiçeği tohumunda pazar payları yüzde 90’a ulaşıyor. Sebze tohumunda ise yüzde 40 civarında.
“Mısır tohumluğu pazarında en büyük pazar payına sahip olan şirket Pioneer (yüzde 34). Onu sırasıyla yüzde 31'lik pazar payı ile Monsanto, yüzde 11’lik pazar payı ile KWS izledi.
Köylülerin kendi tohum ve fidelerini satmaları yasak
Sarıbal 2006 tarihli ve 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’nun getirdiği garip uygulamayı da hatırlattı:
“Bu Kanunla köylülerin kendi tohumluklarını ve bunlardan üretilen fideleri satmaları yasaklandı.”
2018’de ise uluslararası küresel şirketlerin hakimiyetini daha da artıracak bir uygulama söz konusu olacak. 2018'de sertifikalı tohum kullanmayan çiftçilerin destek alamayacak.
Sarıbal “Geçimlik tarım yapan küçük aile işletmelerinin elbette bu işten bir kazancı olmayacak. Atalarından kalma yerel tohumlarla yetiştirdiği ürünlerini pazarlamaya çalışan küçük çiftçiler bu düzenlemeden sonra suçlu muamelesi görecekler” diyor.
Çözüm yerel tohum
“Oysa Uluslararası Bitki Genetik Kaynakları Anlaşması’nın 9’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına göre çiftçilerin tohum veya fidelerini satmaları engellenemez” diyen Sarıbal, çözüm örenişi olarak şunları sıralıyor:
* Yerel tohumların kökünü kazımaya yönelik çabalar durdurulmalı;
* Sertifikalı tohumlar yerine yerel tohumların ıslahına ağırlık verilmeli;
* Çiftçiler bilgi ve parasal desteklerle yerel tohum üretimi için teşvik edilmeli;
* Doğa ve insan dostu üretim modelleri olan sürdürülebilir tarım/gıda sistemleri yaygınlaştırılmalı. (HK)
* Fotoğraf: Karasaban.net