Diyarbakır'da 8 yaşındaki Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin tutuklu 4 sanığın ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığı davanın ikinci duruşması ikinci gününde devam ediyor.
Cinayet davasının ikinci duruşması dün (26 Aralık 2024) başladı. Yaklaşık 14 saat süren duruşmada Salim Güran'ın işçisi 15 yaşındaki R.A., pedagog eşliğinde adli görüşme odasında Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden dinlendi. Ardından Çoban Ahmet Akgün ve Narin’in amcası Erhan Güran dinlendi.
Dün esasa ilişkin katılan avukatların savunmasının da alındığı duruşma bugün tekrar devam ediyor.
Duruşma öncesi tutuklu sanıklar, cezaevinden yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde çıkarılarak adliyeye getirildi.
Saat 09.00’da başlayan duruşmada kimlik tespitinin ardından amca Salim Güran dinlenmek için kürsüye getirildi.
NARİN GÜRAN DAVASI 2'NCİ DURUŞMA
Diyarbakır Barosu: "Üst akıl davaya müdahale etti"
Kimler takip ediyor?
Diyarbakır Barosu avukatları, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatlarının yanı sıra Türkiye'nin birçok ilinden avukat. CHP Diyarbakır milletvekili Sezgin Tanrıkulu, DEM Parti Diyarbakır milletvekili Sevilay Çelenk ve Mardin Milletvekili Beritan Güneş.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Derya Yanık, beraberindeki heyet ile Narin Güran cinayeti davasının ikinci duruşmasına katıldı. Heyet, kendileri için ayrılan bölümde oturdu. AK Parti Adıyaman Milletvekilli Mustafa Alkayış, Diyarbakır Milletvekili Mehmet Sait Yaz da duruşmaya katıldı.
“Sabahleyin bu vahşiyi gördüm”
Salim Güran: Her sabah olduğu gibi tarlaya gittim. Mehmet Selim ve oğlu R. ile birlikte. Ardından Bağlar tarafındaki sağlık ocağına gittim. Hükümet Konağı’nın karşısında bulunan bankadan 4 bin lira para çektim ve çocuklara verdim. Daha sonra iki oğlumla çay ocağında oturdum. Ardından aynı istikametten köye döndüm. Petrolden benzin aldım ve eve geldim. Hava sıcaktı, klimanın önünde eşim ve iki oğlumla oturdum, yemek yedik ve dinlendim. Daha sonra yukarı tarlaya gittim, işlerime baktım. O sırada elektrikçiler geldi ve Mehmet Şerif’in arızasına bakmak için geldiklerini söylediler. Onların arabasıyla birlikte gittik.
Pamukların kurtlandığını gördüm. Elektrikçiler ücret konusunu söyledi, ben de amcamın oğlu ile konuşmalarını istedim. R. aradı, tarla işleriyle uğraşıyordu, yanına gittim. Orada bir süre oturduk. Narin’in kaybolduğu saatlerde kızım beni arayıp durumu söyledi. Mehmet Selim gelmişti, onunla birlikte olay yerine gittik. Kalabalığı görünce herkesin ağladığını fark ettim.
Komutanı aradım ve 'Abimin kızı kayıp, ekip gönderin' dedim. Ancak komutan izinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine Sabri’ye söyledim, 'Okulun kamerasına bakalım, jandarma gelecek' dedim. Samet Hoca duydu. Sabri anahtarı getirdi, jandarmadan bir arkadaş geldi. Kamerayı inceledik, amcamın çocuklarının Narin ile yürüdüğünü ve patikadan yukarı çıktıklarını gördük. O bölgeye gittik, koyunların olduğu yere baktık, ama bir iz bulamadık. Gün doğmadan önce Barış kardeşimin evine gittik. Barış’ın eşi Yasemin bağırarak, 'Sabahleyin bu vahşiyi gördüm!' (Nevzat Bahtiyar’ı kastediyor)
Bunun üzerine, 'Neden bundan şüphelenmiyorsunuz?' dedim.
“Cumhurbaşkanına sesleniyorum”
Salim Güran: Kolluk kuvvetleri hep aileyi suçluyor ama kendileri eksik. Narin’in kaybolduğu saatten sonra neden kameralara bakmadınız? Bakmadılar sonra ailenin üstüne geldiler. Beni medyanın önüne attılar. 'Kusma' dediler, 'kan' dediler. Kalktılar, 'battaniye' dediler. Petrolün kamerası var dedim, beni dinlemediler. Ömrümde cezaevi görmemişim, beni tutukladılar. O zaman cezaevindeydim, haberlerde N.B. adında itirafçı diyorlardı. Kim olduğunu düşündüm. Daha sonra televizyonu da elimden aldılar. Bir medya bu kadar kötü olamaz. Bir aile böyle yok edilemez. Hani kan? Hani kusmuk?
Ölüm var, kabir azabı var. Bu kadar kötü niyet niye? Fuat kardeşim onlara çay veriyordu, jandarmayı dinlemiş dediler, şimdi cezaevinde. Yedi yabancı, iki işçi de cezaevinde. Allah peygamber aşkına, hem kızımızı hem ailemizi yok ettiler. Türkiye’yi parmağında oynatıyorlar. Ben bütün parti başkanlarına ve Cumhurbaşkanına sesleniyorum, kolluk kuvvetlerine soruşturma açsınlar. Biz ne yapmışız? Kalktılar,
“Biz bittik artık”
Salim Güran: 'Dem Parti’nin yemek aracını kovmuş' dediler. Evet, kovduk. İhtiyacımız vardı, yine de kovdum çünkü peşlerine gazeteci takıp yemek dağıtıyor, çekim yapıyorlardı. İyiliğinizi Allah için yapın. Bu kadar kolay mı? Vallahi benim yengem çocukları için ölür. Allah peygamber aşkına, kızımızı öldürdünüz, namusumuzu götürdünüz.
Herkesten rica ediyorum, sizin de aileniz var, şov yapmayın. Biz bittik artık, kendimizi ifade edemiyoruz, beynimiz durmuş. Yeğenimin ölümüyle burada yargılanıyorum, kendinizi bizim yerimize koyun. Dağ gibi kardeşim çökmüş, onu böyle görünce ben ölüyorum. Ailem, hepsi perişan. Sosyal medyaya da sesleniyorum, yeter artık. Siz ne biliyorsunuz? Neden bu kadar kötü niyet?
Salim Güran’ın ardından avukatı Onur Akdağ savunma yapacak.
"Yatağın altında bir korkak gibi saklanırken yakalandı"
Av. Onur Akdağ: 21 Ağustos’ta Narin kayboldu ve Salim DNA bulgusuyla 30 Ağustos’ta gözaltına allındı. Nevzat ise 8 Eylül’de gözaltına alındı. Nevzat ilk anda tespit edilebilseydi, yani Salim’den önce yakalansaydı hiçbir kurgusu olmayacaktı. Nevzat’a çalışma, tasarlama ve suçu birinin boynuna bırakma fırsatı verildi. Nevzat iki buçuk hafta sonra gözaltına alındı. O da kendisi itirafçı olmuş değil, kendisi de teslim olmuş değil. Aksine oğlunun evinde yatağın altında bir korkak gibi saklanırken yakalandı.
Yakalanmasının sebebi günler sonra Jandarma’nın olay yerini gören çiftlik kamerasına bakmayı akıl etmiş olmasıdır. Çiftlik kamerasına tam 19 gün sonra bakıldı. DARA 2 ‘ye 19 gün sonra bakıldı. Dönen kameralar silindi. İhmaller zinciri saymakla bitmez. Çiftlik kamerasını incelediklerinde kırmızı arabanın dereye indiğini fark ettiler ve ancak öyle Nevzat yakalandı. Gözaltında Nevzat bize iki ayrı hikaye anlattı. Daha sonra bu hikayeleri giderek çoğaldı. Birinde dedi ki Salim arabasının ön koltuğunda, bakın bagajda değil, arka koltukta değil, herkes görecek şekilde ön koltukta cesedi taşıyordu. Bunu neden böyle söylüyor. Çünkü soruşturma makamı gizlilik kararı verdiği dosyadan, aleni olarak çarşaf çarşaf kendi eli ile DNA raporları dahil tüm belgeleri aleme servis ediyordu.
"DNA'nın yerini medyadan öğreniyor"
Av. Onur Akdağ: Nevzat da 30 Eylül tarihli Van Kriminal’in raporundaki DNA’nın nerde bulunduğu bilgisini medyadan öğreniyor. O yüzden bagaj demiyor, o yüzden arka koltuk demiyor. Ben arabadan indim o da arabadan indi, arabanın ön koltuğunu göstererek bunu ortadan kaldır yoksa seni ve aileni öldürürüm. Yaparsan da sana 200 bin veririm dedi. Arabanın bagajında çuval var mı dedi , bagajdan çuval çıkardım. Birlikte çuvala koyduk. Dere kenarına götürdüm dedi. Hikaye bu kadar. Bir gün sonra savcılıkta hikayeyi değiştirdi. Dedi ki ben aslında hortumumla bahçeyi suluyordum. Bana Salim yukarıdan bağırdı, bekle geliyorum, bir yere gitme işim var seninle dedi. Sonra yanıma arabayla geldi, beni takip et dedi. Biz beraber mezarlık yoluna gittik. Arabalarımızdan indik. Bu kez cesedi orda çuvala koymadığını, Salim’den battaniye içindeki cesedi battaniyeyi sıyırarak teslim aldığını, evine götürdüğünü evinde çuvala koyduğunu, çuvalla dereye götürdüğünü anlattı.
"15.13’te Nevzat’ın ellerinde can veriyor"
Onur Akdağ: Bu cinayetin ne zaman işlenmiş olabileceğine dair yaklaşık bir zaman bilgisi vardı elimizde. Narin, 15.11’de son kez okul kamerasında görüldü. O yol üzerinde zaten öldürüldü. Kızın içinde ölü halde durduğu araba ise 15.40’ta dereye indi. Yani arada 29 dakika var. Size Narin’in ölüm dakikasını söyleyeyim mi? Narin, 15.13’te Nevzat’ın ellerinde can veriyor. Geriye 27 dakikalık bir zaman dilimi kalıyor. 5-6 dakikada dereye gidiş süresi... En fazla 21 dakika. 21 dakika içerisinde çocuğun patikaya çıktığını düşüneceksek, 2 dakika daha çıkaralım. En fazla 19 dakikalık bir zaman diliminden bahsediyoruz.19 dakika içerisinde karmaşık bir olay örgüsüyle, çok sayıda faille bu cinayetin işlenmesini kim bana akıl ve mantıkla izah edebilir? Dolayısıyla sanık sayısının olabildiğince az, olay örgüsünün de mümkün olduğunca basit olması gerekiyor. Yani karmaşık olmaması gerekiyor.
"Fail bulunamayınca fail üretmeye kalktılar"
Av Onur Aydın: Burada Jandarma’nın çok büyük kabahati oldu. 19 gün boyunca çocuk bulunamadı. Bakılması gereken yerlere bakılmadı, yapılması gerekenler yapılmadı ve Nevzat ilk başta tespit edilemedi. Fail tespit edilemeyince de olur olmaz tutanaklar ihdas ettiler. Fail bulunamayınca fail üretmeye kalktılar. Çok net söylüyorum, Jandarma mesela ilk Ahmet isimli kişiyi tutuklasaydı, Nevzat ifadesini ona göre kurgulama zamanına da sahipti. Salim’den sonra tam 9 günü vardı. Bir de Jandarma Komutanı’nın 3. gün verdiği talihsiz müjdeli haberini unutmayalım. O arada Narin 3 gündür derenin altındaydı. Kolluk, cinayeti çözemeyince agresifleşti. Agresifleşince de hatalar yaptı. Hatanın da ötesinde kasıtlı olarak yani ailenin işkence iddiaları, yalan yanlış tutanakları, yok bunun bununla ilişkisi varmış da bunun yengesiyle ilişkisine yönelik bilgi varmış falan. Neticede, Jandarma 40 yılın başında eline bir cinayet soruşturması geçince bocaladı, eline yüzüne bulaştırdı ve hırsına yenildi. Bu iş polislere verilseydi böyle olmazdı. Jandarma her ifade ile başka bir hikayenin peşine düştü. Kim ne dediyse, çocuğun en son görülme saati ona göre değişti. Saatler değişti, zamanlar değişti, failler değişti, her bir hikayenin peşinden koştu. İş çözülemez hale geldi.
"Bir gazeteci nasıl olur da Nevzat’ı ölümüne savunur"
Av. Onur Aydın: Günün sonunda kamera sayesinde yakalanan Nevzat’ın hikayesi soruşturmanın merkezine alındı. Nevzat ne dediyse ona göre soruşturma yürütüldü, baz çalışması da ona göre yapıldı. Halbuki ortada suçu kesinleşen bir tek kişi var o da Nevzat. Bu nedenle de Nevzat’ın ifadesi doğrultusunda köyde başta Güran ailesi olmak üzere kim var kim yok kolundan tutukları gibi içeri atıldılar. Gazal Bahtiyar belki en azından cesedi gören kişilerden biri. Bakın en az diyorum. Cinayeti işleyenlerden biri, ya da azmettiren de olabilir. Bizim bu konuda ciddi şüphelerimiz de var. Siz hiç Gazal’dan şüphelenmediniz mi? Adam cesedi eve götürdüm diyor, evde arama yapmıyorlar. Adamın karısının evden eşya taşımasına Jandarma beraber eşlik ettiler. Cesedin taşınma ihtimalinin olduğu bir evden eşya taşındığı nerde görülmüş. Artık orası suç mahalli değil midir? Maalesef birçok insanın bu dosyada farklı menfaatleri var. Kimisi gündemde kalmak ister, kimisi gündeme oturmak ister, kimisi Narin’in adından para kazanır, kiminin aileyle husumeti vardır elindeki fırsatı değerlendirir, kimi aile kavramının kendisinden, Kürtlerden nefret eder bunu fırsat olarak görür. Ya bir gazeteci nasıl olur da Nevzat’ı ölümüne savunur? Nevzat’ı eleştirenleri hedefine alır? Ne oldu tarafsız gazeteciliğe?
"Bütün bir toplum bu katile alkış tutuyor"
Av. Onur Aydın: Herkes bir ata oynadı. Benim atım kazansın istiyor. Bu iş din değil, iman değil, takım da tutmuyoruz, at yarışı da oynamadık. Narin’in ölümü ne kadar korkunçsa haksız yere Narin’in öldürülmesi ile itham edilmek o kadar korkunç değil mi? Bunu neden anlamak istemiyorlar? Nevzat’a karşı bu tarafgirlik niye? Nevzat şimdi diyor ki tek başıma bir köyün hakkından geldim. Hem namuslarına iftira attım, hem kızlarını katlettim, belki de istismar ettim hem de günahımı boyunlarına bıraktım. Yani yedim, içtim hesabı size kitledim. Ve bütün bir toplum bu katile alkış tutuyor. 10 duruşma da olsa 10 ayrı kurgu ile karşımızda olacak. Aman haaa, bak sakın haa sakın Nevzat demeyin bize, Nevzat’ın boynuna bırakmayın diyerek Devlete ve kurumlarına parmak sallayanların o parmakları ne zaman kırılacak ? Nevzat Tüm Türkiye’yi parmağında oynattı, oynatmaya da devam ediyor.
Nevzat’ın ve Salim’in iletişimin tespiti bilgilerine göre Salim, Nevzat'ı en son 21 Mayıs tarihinde arıyor. O tarihten sonra Salim bir daha Nevzat'ı aramıyor. Arada sırada Nevzat kendisini arıyor. Aralarında toplam 47 telefon görüşmesi mevcut. Daha önce de belirttiğimiz gibi Arif ile Nevzat arasındaki para meselesinden sonra Salim Nevzat ile bir daha iletişim kurmuyor, kendisiyle görüşmüyor , selam dahi vermiyor. Olay tarihinden geriye doğru gittiğimizde tam 3 ay boyunca Salim Nevzat'ı aramıyor.
Şimdi deniyor ki, ‘Madem Nevzat yaptı, neden ilk Nevzat demediniz?’ Nevzat, çocuk kaybolduktan sonra rol yapıyor. Arif’in gözüne baka baka kendisini teselli ediyor, ‘Allah büyüktür, üzülmeyin, bulunur’ diyor, sigara ikram ediyor, birlikte namaz kılıyorlar, sırtlarını sıvazlıyor. Tüm aileyi resmen hipnotize ediyor. Doğal olarak kimse şüphelenmiyor. Ama yine de Arif ve Salim, ‘İlk Nevzat olabilir’ diyor. Fakat kolluk dikkate almıyor, ifadelere geçirmiyor.
PSA'ya ilişkin
Av. Onur Akdağ: PSA meselesine kısaca değinecek olursak, 12 Eylül tarihli Adli Tıp Raporu'nda Narin Güran'a ait olduğu bildirilen vajen-1 sürüntü örneğinden, külot dış kısım ön sürüntü örneğinden, külot üzerinde tespit edilen lekelerden, mor renkli etek üzerinden tespit edilen lekeden ve yazma üzerinde tespit edilen lekeden hazırlanan preparatların mikroskobik incelemelerinde sperm hücresi görülmedi. Ancak menide ve idrarda bulunan Prostat Spesifik Antijen (PSA) tespit edildi.
Raporda her ne kadar PSA tespit edildiyse de bunun kadınlarda da bulunabileceği belirtiliyor. Çocuk dere yatağında bulunduğu için dereye akan kirli sular, insan dışkıları bulaşmış olabilir deniyor. Yani ihtimaller dahilinde bir belirsizlik var. Ama eğer bir istismar ihtimalinden bahsedeceksek, faili ilk amca olarak mı, abi olarak mı düşüneceğiz? Yoksa aileye düşman olmuş, babaya kinlenmiş, belki de öç alma duygusuyla hareket eden ve psikolojisi analiz edildiğinde pedofili geçmişi olabilecek olan Nevzat’ı mı görmeliyiz? Hangisi daha yakın ihtimal? Salim ile Enes üzerinde kurgulanan iki senaryo ve 'görmemesi gereken bir şey gördü' deniyorsa bunun neticesi istismar mı olur? Eğer çocuğa karşı bir istismar girişimi ya da bulgusu olduysa, bu çok net bir şekilde Nevzat’ı işaret ediyor.
"Cinsel istismar iddiası"
Av. Onur Akdağ: Maalesef bir katili zihin dünyasını bilemeyiz. Hangi saikle öldürmüş, kendisi itiraf etmeden anlayamayız. Biz zaten ilk duruşmada Nevzat’a boşuna Narin’e hiç dokundun mu tarzında sorular sormadık. Ancak mevcut kanıtlarla yetinmek durumundayız. Bakın Nevzat dere yatağına çocuğu götürüyor. Çocuğu gömdükten sonra rahatlamışçasına gidip peynir alıyor çay içiyor. Şimdi ne düşünürüz? Arif’ten utanarak haya ederek söylüyorum. Bu bize ne düşündürüyor ,bir ihtimal bir ihtimal diyorum cinsel istismar sonrası rahatlamasını gösteriyor.
Adli tıp raporunda bir cinsel bulguya rastlanmadığı söyleniyor. Yani cinsel bulgu yok demiyor. Nevzatın karanlık zihin dünyasını kimse anlayamaz hem öç almak hem de dürtülerini tatmin etmiş olmak için de bu cinayeti işlemiş olabilir. Sonraki hareketleri maalesef bunu gösteriyor.
Narin bir cinsel istismara maruz kalmışsa, olağan şüpheli doğrudan Nevzat’tır. Pedofili bir hastanın iç dünyasını anlamak için çok ayrıntılı bir makaleyi heyetinize sunuyorum. Makalenin bir yerinde şu ifadeler yer alıyor: Bir pedofil, çocuklara yönelik fanteziler kuran, onlardan cinsel olarak uyarılan veya onlara karşı cinsel dürtüler hisseden bir bireydir. Pedofiller, bu cinsel dürtülerden ciddi şekilde rahatsız olurlar, bu dürtüler nedeniyle kişilerarası zorluklar yaşarlar veya bu dürtüleri gerçekleştirirler. Yine araştırmalar, pedofiliye sahip kişilerin genellikle aşağılık duyguları, izolasyon veya yalnızlık, düşük özgüven, içsel disfori ve duygusal olgunlaşmamışlık gibi hisler yaşadıklarını göstermektedir.
Narin’e ait pembe tişört, siyah renkli tişört ve çocuk battaniyesinden alınan DNA örnekleri ile müvekkilimin fiili olarak kullandığı araçtaki DNA örnekleri karşılaştırılmıştır. Van Kriminal’den alınan swap ve lekelerden sunulan rapora göre, aracın sol ön koltuğunda, oturma yerinde eser miktarda karışım halinde Narin’e ait sürüntü DNA bulgusu olduğu belirtildi. Araç koltuk kılıfında bulunduğu söylenen bu karışım halindeki sürüntünün kusmuk mu, tükürük mü, salya mı, ter yahut idrar mı, safra sıvısı mı, ölü sıvısı mı... ne tür bir DNA olduğuna ilişkin ek rapor aldırılmasını talep ettik. Ayrıca, bu sürüntünün Narin’in canlıyken mi yoksa ölüm sonrası ölü bedeninden mi bulaşıp bulaşmadığının, teknik olarak mümkünse, Adli Tıp İhtisas Kurulu’ndan sorulmasını istedik. Zannediyoruz ki, heyetiniz bulunan bu sürüntünün eser miktarda olduğu gerekçesiyle ne tür bir DNA olduğunun tespitinin mümkün olamayacağına kanaat getirmiş ve talebimizi kabul etmedi.
Salim'in aracındaki DNA'ya ilişkin
Bu dosyada Salim hakkında yapılan en büyük, en korkunç algı da DNA konusu oldu. Herkes çok iyi hatırlar, canlı yayında spikerler ağızlarını doldura doldura, gözlerinden timsah gözyaşları akıta akıta, 'Amcanın aracında direksiyon kısmında kusmuk bulunmuş, ölü sıvısı bulunmuş, yok efendim Narin’in dışkısı araçta bulunmuş' diye hafızalara kazınan haberler yaptılar. Ancak neticede bunun da yalan olduğu ortaya çıktı.
Salim’in aracında sadece Narin’in DNA’sı bulunmuş algısı da tamamen yalan. Bazı kişilerin DNA’larının araçtaki sürüntülerle uyumlu olup olmadığına dair 6 Eylül tarihli Van Kriminal Raporu’na göre, Muhammed Kaya, Devran Güran, Salim Güran ve Kurtuluş Güran’ın DNA’ları da Salim’in kullandığı araçta çıkıyor. Şimdi deniyor ki, 'Narin’in DNA’sı neden şoför koltuğunda çıkıyor?' Ben de soruyorum: O zaman, madem Salim bu aracı hep kullanıyorsa, neden Salim’in DNA’sı sağ ön koltukta sırt ve oturma kısmında çıkıyor da şoför kısmında çıkmıyor? Nevzat’ın iddia ettiği battaniye ön sağ koltuk kısmındaysa, neden Narin’e ait DNA orada bulunmadı? Kaldı ki Arif’in diğer çocuklarının DNA örnekleri karşılaştırma için alınmamış. Mesela müvekkilim, çalışmaya giderken Osman Güran’ı bazen ana yola kadar bırakırdı ya da Eren de arabaya binmiş olabilirdi. Peki, neden bunların DNA karşılaştırmaları yapılmıyor?
Yine Salim'in aracında kendi diğer çocuklarının DNA kalıntıları ortaya çıkmamıştır. Salim'in çocuklarına ve eşine ait örnekler karşılaştırma için Adli Tıp'a gönderilmemiştir. Eğer mesela Arif’in çocuklarının ve Salim’in çocuklarının DNA örnekleri karşılaştırmak için alınsaydı o çocuklar arabada sürekli oynuyorlardı o da çıkardı. Yani sadece Narin’in değil, diğer çocukların da çıkardı.
Nevzat Bahtiyar'ın ifadelerine ilişkin
Av. Onur Akdağ: Önemli bir husustan da bahsetmek istiyorum. Nevzat’ın ilk ifadesinde, Narin’in cansız bedeninin Salim tarafından alt yola getirildiği, 21 Eylül tarihli ek ifadesinde ise cesedi kendisinin battaniye ile aldığı ve fakat daha sonra battaniyeyi almak için Salim’in aracı ile alt yola geldiği iddiaları, mevcut iki baz raporu ile çürümekte. Nevzat ifade değiştirince oklar Arif’in evine yöneldi. Yukarıda izah ettiğim baz raporundaki Nevzat ve Salim’in hareketliliğini göz önüne aldığımızda, Nevzat’ın tüm ifadeleri boşa düşmüyor mu? Zaten bazılarının dört elle sarıldığı baz raporlarında Salim ile Nevzat’ın baz çakışması yoksa ve Ulusal Kriminal’in tespitlerinden biri olan araçlarının yanaşması hususu Ruhi Kaya’nın kamerası ile çürüdüyse, bu, Salim’in Narin’in cansız bedenini aracına koymadığını çok net bir şekilde göstermiyor mu?
Ben Nevzat’ı çok iyi analiz ettim, çok iyi tanıyorum. Nevzat her şeyi papağan gibi, bir baykuş gibi televizyondan ezberleyerek, sosyal medyadan öğrenerek bu hale getirdi. Arabada bulunan DNA, ortada bir ceset yokken bir insanın gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına sebep oluyor çünkü ortada bir ceset yok ve kişi kasten adam öldürmeden tutuklanıyor ceset olmadığı halde. O zaman bu DNA’nın çocuğun ölüm halinde salgıladığı bir sıvı olması gerekir. Aksi durumda bir kişinin kasten adam öldürmekten tutuklanması mümkün değildir. Ancak Salim direkt olarak tutuklandı.
Birinci Senaryo
Av. Onur Akdağ: Birinci senaryoya bakalım. Senaryoya göre, Salim ile Yüksel'in ilişkisi var. Bu ilişki evin içerisinde gerçekleşiyor. Salim, Arif’in evindeki diğer çocuklara aldırış etmeyip eve gidiyor. Tam o esnada Narin geliyor. Evin iki kapısı var. Narin, her iki kapıyı da olağanüstü bir güçle açıyor ve durumu görüyor. Salim, çocuğu öldürmek zorunda kalıyor. Tabii evdeki diğer üç çocuğu öldürmüyor ama Narin gelip görünce onu öldüresi geliyor. Sonra dışarıda hazır bulunan Nevzat’a tepeden sesleniyor. Nevzat eve geliyor. Nevzat’ın 'boş oda' dediği odada Narin’in cesedini görüyor. Tabii bu arada Nevzat, Bahtiyar’ın 4 tane çocuk bazasını göremiyor, ancak Narin’in ağzından köpük geldiğini görebiliyor. Salim, olayı Nevzat’a anlatıyor. Şimdi bu senaryo üzerinden soruyorum: Küçücük bir beden, sözde görmemesi gereken bir şeyi gördüğü için öldürülüyor. Peki, neden cesedi ben taşımıyorum da üç aydır konuşmadığım, aile dışından bir yetişkin yabancıya taşıttırıp kendime yeni bir şahit yaratıyorum? Başka bir ifadeyle, 8 yaşındaki masum bir çocuk şahit olduğu için öldürülüyor ama 50 yaşında aile dışından bir yabancı daha büyük bir suça şahit tutuluyor. Bu senaryoyu akıl ve mantıkla bağdaştırmak mümkün mü?
İkinci senaryo
İkinci senaryoya bakalım. Senaryoya göre, Enes, görülmemesi gereken biriyle ya da bir hayvanla bir şey yaparken Narin şahit oluyor. Narin’i oracıkta boğuyor. Bu hikaye biraz daha absürt. Salim oralarda hazır bekliyor. Veyahut kendisine dumanla birileri haber uçuruyor. Hemen olaya el koyuyor. Organizasyona başlıyor. Organizasyonlar Muhtar Salim’den sorulur. Nevzat’ı çağırıyor. Nevzat yine tehdit edilmiş, ikna edilmiş, Nevzat korkmuş, Nevzat sinmiş, Nevzat gariban, işçi, emekçi, köylü vesaire Nevzat.
Nevzat çocuğu ahırında çuvala koyup dere kenarına götürüyor. Ha bu arada, 7 Kasım’da çocuğu ahırın penceresinden 3 metre yukarıdan vahşice attığını itiraf etmesine da kızmayalım, öfkelenmeyelim. Ancak burada kimse şunu sormuyor: Senin öz oğlun, senin öz kızını öldürecek, ben de inisiyatif alıp suç ortağı olacağım. Yetmezmiş gibi, kendim götüreceğime, 3 aydır konuşmadığım bir yabancıyı da suçumuza, günahımıza ortak edeceğim. Bu arada Arif’e hiç danışmıyorum, kimse de kendisini bu konuda aramıyor. Ya ne kadar saçma! Senin öz oğlun senin öz kızına kıyacak ve ben seni haberdar etmeyeceğim. Sen bana demez misin, 'Ulan bari kızımın bir mezarı olsaydı. Kızım hayvan mıydı dere yatağına gidip gömdünüz?' Onca çocuğumu, çocuklarımın geleceğini unutup Enes için ağırlaştırılmış müebbet hapsi göze alıyorum. Ne için? Onlarca yeğenimden biri için. Ne için? Narin’i öldüren bir yeğen için. Onca tutuklu kadın, erkek, çoluk çocuk da Enes için kendilerini feda ettiler. İşkenceye rağmen itiraf etmediler. Ne için? Enes için, Salim için. Nevzat, oğlunun aracını o gün kullanmak için aldığını, köye getirdiğini Salim nereden bilecekti mesela? Bu soru da kritik. Aramızda, Allah aşkına, bu tiyatroya son verecek bir akıllı yok mu? Bu senaryoları ben uydurmuyorum yanlış anlamayın. Bunlar bazı aklı evvel ilkesiz şuursuzların uydurdukları, konuştukları, 7/24 topluma empoze ettikleri şeyler.
Kimse şunu sormuyor, maden Enes öldürmüş. Salim neden tam cinayet saatinde Arif’i aramıyor? Demez mi kardeşim ne yapalım ne edelim böyle bir olay olmuş?
Şimdi gelelim her iki senaryonun da ortak noktası olan en komik kısmına. Kahramanımız Salim, tüm bunlar başına gelirken mobil bankacılık üzerinden 2 tane fatura ödemesi gerçekleştiriyor. 15.19 ve 15.28 de 11 Eylül tarihli ön inceleme raporunu dosyada olmasına rağmen biz yine de 15 Aralık’ta UYAP üzerinden sunduk.
"Bu davayı alevlendiren sosyal medyadır"
Av. Onur Akdağ: Biz Diyarbakır Barosu'nun bir üyesi olmaktan onur ve şeref duyuyoruz. Bunu bir kere baştan belirtelim. Bağlı olduğumuz kurum çok güzidedir. Eski baro Başkanı Saygıdeğer Nahit Eren’in savunmalarının çoğunda bizden bahsetmesi, savunmalarının çoğuna sirayet etmiş olmamız bizi gururlandırdı. Sayın Nahit Eren, şahsımızı sosyal medyada delilleri tartışmakla suçladı. Maden sen delil tartışırsın, ben de tüm savunmamı senin üzerine kurarım, çabasına girdi. Kendisi bizden yaşça çok büyüktür, kendisine hürmetimiz var. Ancak Nahit Bey şunu unutuyor, bu davayı alevlendiren, çığırından çıkaran tamamen sosyal medya ve sosyal medyadaki korkunç algılardır. Kolluğun soruşturmada sorduğu neredeyse bütün sorular sosyal medyada atılan iftiralardır. Örneğin benzinlikçi, örneğin direksiyonda kusmuk bulunmuş yalanları. Biz hiçbir şeyden korkmadan, yılmadan, bir şöhret ,ün arzusu gütmeden, adımızı koyarak sosyal medyadaki yanlış algıları düzeltmek adına Twitter'a girdik. Biz savunduklarımızla, ortaya koyduğumuz delillerimizle en azından vicdan sahibi insanlara “ya Nevzat da olabilirmiş, bak görüyor musun bizi yanıltmışlar” dedirtebildik? Ünlü olmak isteseydik, bazılarının yaptığı gibi canlı yayınlara çıkar yüzümüzü gösterirdik. Herkesin savunduğunu savunmak çok kolay. Biz herkese rağmen, onca hakaret, tehdit ve telkinlere rağmen bu yola girdik. Eğer bu parayla ölçülebilir bir şeyse kusura bakmayın biz yediğimizi, içtiğimizi, aldığımızı unuttuk. Biz Arif’in acısını kendi acımız bilerek tüm gayretimizle ortaya bir şeyler koyduk. Nahit Bey savunmalarının yarısından fazlasında bizden ve şahsımın bulduğu delillerden bahsediyor, bunları çürütmeye gayret ediyor. Tekrar söylüyorum. ben bundan onur duydum, gurur duydum. Lakin biz bu aşamadan sonra kendisinden bahsetmeyeceğiz. Çünkü kendisinin dosyaya maddi hakikatin ortaya çıkması için bir katkısının olduğunu düşünmüyoruz. Yani bizim Nahit Eren savunmaları üzerinden bir beyanda bulunmamız anlamsız. Zira kendisi dosyada ekstra bir maddi delil ortaya koyabilmiş değil.
Fatura ödemelerine ilişkin
Av. Onur Akdağ: Şimdi diyorlar ki mobil ödene olmuşsa çocukları da yapabilir. Ya da otomatik ödeme söz konusu da olabilir. Bunu kanıtlamak çok kolay. İlgili bankalara müzekkere yazılsın, sorulsun. Çünkü bankaların giriş çıkış hareketlerini ve eşleşmiş cihaz bilgilerini kaydetme huyları var. Siz bu kadar gpss, baz falanla çürütmeye gayret edeceğinize buyurun hodrimeydan diyorum, eğer çekindiğiniz bir şey yoksa bankaya müzekkere yazılsın. 18 Aralık tarihinde talebimiz üzerine tutulan tutanakla Salim’in sadece 45 adım attığı kanıtlanmış oldu. Şimdi herkese içtenlikle şunu soruyorum. Elinizi vicdanınıza koyun. Eğer 45 değil de 145 adım çıksaydı şimdi herkes katil Salimdir diye ilan etmiş olur muydu, olmaz mıydı? Şimdi herkes Avukat Onur Akdağ’ın kendi eli ile müvekkilini katil ilan ettiğini bas bas bağırılmaz mıydı? Arkadaşlar bu bir, gayret, inanç ve cesaret dersidir. Ben buradaki meslektaşlarımın çoğundan tecrübesiz, bilgisiz, yetersiz olabilirim. Hepsi benim başımın tacıdır. Ancak kabul edin, çok cesurum. Bir şeye inanıyorsam üstüne giderim. Ben müvekkilime inandım, ben bu davaya inandım. Mesela 145 adım çıksaydı, yok efendim adımsayarın hata payı vardır, adımsayar doğruysa önceki saatler ve sonraki saatlerle, yaşandığı iddia edilen olaylar arasında bu kadar çelişki olmazdı diye bazıları çarpıtıp durmazdı. Salim Diyarbakır’da eşi ve kızları alışveriş yaparken oğlu Miran ve Yusuf ile kahvede oturuyor. Bunu ifadelerden bilmiyor muyuz? Neden çarpıtıyorsunuz?
Adımsayar uygulamasına ilişkin
Av. Onur Akdağ: Yok efendim, tarlada 19 ile 20 arasında neden bu kadar çok adım attı da diğer saatlerde atmadı? Asıl soru bunlar değil. Bakın, asıl soru şu: Bu uygulamanın hata payı var mı yok mu? Neden bunu bir teste tabi tutmak için talebiniz yok? Adımsayar hakkında bir teknik rapor aldıralım o halde. Şimdi olayı kişiselleştireceğimize, bu kadar net bir delil ortadayken ve hepimizin amacı yalnızca maddi hakikatin ortaya çıkmasıyken neden ehemmiyetsizleştirme çabasındasınız? Biz bu davada aynı yerde durmalıyız. Ya bakın, 'Onur Bey şu delili bulmuş, neden biz göremedik, bakalım gerçekten bizi hakikate ulaştırabilir mi' diye bilimsel bir metotla teste tabi tutmayı arzulamak yerine, neden elbirliğiyle savcısıyla, barosuyla buruşturup atıyorsunuz? Gerçekler bazılarını rahatsız etse de biz onun peşindeyiz, onun. Yoksa biz de ifadeler arasındaki çelişkiye değinip savunmamızı yapar, başımızı sallar geçerdik.
Daraltılmış baz verilerine ilişkin
Av. Onur Akdağ: Baz raporuna göre Salim’in evinden çıkması, Arif’in evine gitmesi, müştemilata girmesi, ahırın çevresinde dolaşması için en az 400 adım gerekiyor. Biz adımsayara bakılmasını istemeseydik, herkes baz raporunu kesin, tartışılmaz ve üstünde konuşulmaz olarak görüyordu. Baz raporundaki hareketliliği çok iyimser değerlendireceğim şimdi. Salim, 14.55’te kendi evi ile Arif’in evi arasındaki yolda. 14.55 ile 15.18 arasında put gibi durduğunu varsayalım. Çünkü önceki bütün adımlarını 15’ten önce gerçekleştirmiş olsun. - 15.20: Evin kapısında. En yakın mesafeyi baz aldık, 20 adımda Arif’in evinin kapısında. - 15.20-15.22: Ahıra gidip geliyor. Minimum 120 adım. 15.22-15.32: Arif’in evinin içerisi ve diğer odalarında hareketli. Burada 50 adım daha attığını varsayalım. - 15.36: Tekrar ahırın arka kısmına geçiyor. Gidiş 70 adım, git-gel 140 adım.15.41: Ahırın arkasından Arif’in evine dönüş. 60 adım. 15.42: Arif ile kendi evinin arasında bulunan yolda. 80 adım. 15.43: Arif’in evinin önünde. Minimum 20 adım. 15.52: Tekrar Arif’in evinde, içeride hareketli. 10 adım. Bu hareketliliği baz alırsak, adımsayar bu rakamları net bir şekilde göstermeli. Ancak adımsayar meselesi konuşulmaya başlandığında herkes şunu söylemeye başladı 'Zaten kimse Salim öldürdü demiyor artık, ama Enes öldürdü, Salim de organize etti.'
Şimdi ben Enes’in avukatı değilim, ancak şunu belirteyim: Salim’i bu işin içinden çektiğimizde, bu dosya bir yığın halinde bütün günahıyla Nevzat’ın başına çökmüyor mu? Çünkü diyelim ki Enes öldürdü! O zaman sormazlar mı Nevzat’ı kim çağırdı? Yani Salim burada organizatör rolündeyse, Enes öldürdüyse, Salim organize ettiyse ve Nevzat da gömdüyse, bu Nevzat’ı kim çağırdı, kim tehdit etti, kim ikna etti? Kalkmış diyorlar ki, 'Adımsayar uygulamasında veriler saat saat silinebiliyor.' Ben de hodri meydan diyorum. Bilirkişi marifetiyle adımsayar uygulamasında bir silme işlemi var mı yok mu mutlaka buna bakılsın. Kaldı ki biz araştırmamızı yaptık. Salim’in telefonundaki uygulamadan saat saat veri silmek mümkün değil.
Telefon kayıtlarını silmeye ilişkin
Av Onur Akdağ: Telefondaki uygulama Mi Health APK’dır. Bu uygulamada sadece belirli bir tarihe ait verileri silebilirsiniz, saatlik silme mümkün değildir. Adımsayar uygulamasının hata payı var mı, ona bakalım. Buna ilişkin çok kapsamlı ve harika makaleler elde ettik. 103 kişi, üç hafta boyunca, her biri bir hafta süren üç farklı adım sayma denemesinde her iki cihazı da aynı anda kullandı. Çalışma, uygulamanın ortalama günlük 8.500 adım sayısını yaklaşık 500 adım fazla tahmin ettiğini yüzde 6 daha fazla adım ölçtüğünü gösterdi. Buna ilişkin makalelerin tamamına baktığımızda en fazla yüzde 7 hata payı var ve bu hata eksik değil, fazla ölçtüğü yönünde. Bu makaleleri Sayın Mahkeme’ye sunuyoruz. Şimdi size adımsayarla ilgili çok ünlü bir davayı anlatacağım. Visconsin’li anne Vander Heyden’in hikayesi. Özetle, Heyden, erkek arkadaşıyla birlikte yaşıyor ve ufak çocukları var. Bir gece bara gidiyorlar, tartışıyorlar. Adam eve geri dönüyor, kadın barda kalıyor. Ertesi gün kadın bir arazide ölü bulunuyor. Erkek arkadaşı zanlı konumunda, üstelik araba tekerleğinde kadının saç teli bulunduğu için mahkum ediliyor. Ancak adamın avukatları araştırma yapıyor. Kadın, erkek arkadaşı gittikten sonra barda başka bir adamla tanışıyor ve kanal kenarına gidiyorlar. İlk başta bu adam suçlamaları kabul etmiyor. Ancak daha sonra, kadının bir arkadaşına tartıştıklarını ve kadını öldürdüğünü gördüğünü söylüyor. Bu süreçte anlaşılıyor ki kadının erkek arkadaşı, suçun işlendiği zaman diliminde sadece 12 adım atmış. Bu da erkek arkadaşın o saatlerde evde olduğu savunmasını doğruluyor. Bu davada adımsayar, hukuki bir delil olarak kabul ediliyor. Bu kararı ve adımsayarın hukuken neden delil değeri taşıdığını anlatan detaylı bir yabancı kararı da Sayın Mahkeme’ye sunuyoruz.
"Salim'in internet kullanımı 16 Nevzat'ın 3"
Av. Onur Akdağ: Salim Güran, 21 Ağustos’ta toplam 11.526 adım atmış, 6 kilometre yürümüş ve 461 kalori harcamıştır. Bu aktivite, 2 saat 21 dakika sürede gerçekleştirilmiştir. Şimdi herkes şu noktaya takılmış: “24 saatte yalnızca 2 saat 21 dakika mı yürümüş?” Bu süre, her adım atıldığında işleyen bir süreyi ifade eder. Örneğin, uyurken adımsayar aktif olmaz. Aynı uygulamaya ilişkin bazı örneklerle, atılan adımlarla harcanan sürenin ne kadar orantılı olduğunu göstermek istiyorum.
Salim ile Nevzat’ın BTK’dan gönderilen dokümanlarında internet kullanım veri geçmişlerini inceledik, hareketlerini karşılaştırdık. Salim Güran, tam kritik dakikalarda, yani 15.10 ile 15.40 arasında yer yer yoğun bir şekilde internete giriyor, veri indiriyor. Hatta 15.28’deki yoğunluk, kendisinin mobil bankacılıktan ödeme yaptığının da bir göstergesidir. Salim’in bu dakikalardaki internet dökümü tam 16 sayfa. Nevzat’ın ise sadece 3 sayfa. Aynı dakikalar arasında Nevzat Bahtiyar’ın internet hareketliliğinde neredeyse hiçbir şey yok. Telefonunun arka planda çalışmasından dolayı sınırlı veri indirimi var; internete girmiyor. Neden mi? Çünkü eli dolu, çünkü cinayet işlemekle meşgul maalesef, çünkü Narin’i boğup dere yatağına götürmekle meşgul. Ha, bu arada sakın demeyin Nevzat fakirdir, internet paketi azdır falan. İlerleyen saatlerde Nevzat, internet kullanımında rekorlar kırıyor. Şimdi dün, Salim’in 15.10 ile 15.40 arasında internet kullanımının diğer saatlere göre yok denecek kadar az olduğu şeklinde bir algı yapıldı. Ancak gerçek bambaşka. Biz bu maddi hakikati ortaya koyarken sadece Salim’in internet veri geçmişinden bahsetmiyoruz. Nevzat ile Salim’in veri kullanımını karşılaştırdığımızda bir anlam ifade ediyor. Dün sadece Salim’in internet kullanımından bahsedilerek algı yaratıldı.
Ulusal Kriminal raporuna ilişkin
Av. Onur Akdağ: Ulusal Kriminal, Narin’in kıyafet unsuruyla patikaya çıktığını ve bunun takip edilebildiğini söylüyor. Peki, Narin’i tespit ettiğini iddia eden bilirkişiler, neden Nevzat’ın tepeye çıktığını ya da Salim’in tepeden seslendiğini tespit edemiyor? Bu durumda, cüssece Narin’den 2 kat büyük Nevzat’ı nasıl tespit edemiyorsunuz? Doğru, onlar da haklı. Zira Nevzat, Narin’in kocaman yüreğinin tırnağı bile etmiyor, o yüzden görememişler. Ulusal Kriminal’e göre Narin, 1 dakika içinde patikayı çıkmış. Ben iddia ediyorum, bir yetişkin bile depar atsa 2 dakikada çıkar o dik yokuşu. Bu yöndeki tespitler tamamen asılsız. Bu arada, Ulusal Kriminal, bir şey başarmış gibi, kendi PR çalışmasını yapması yetmemiş gibi, bir de başkanı kalkmış, patates hatlarla Güran ailesinin kendilerini arayıp tehdit ettiklerini iddia ediyor. Senin tarafsızlığına ne oldu? Geçmişi şaibelerle dolu Ulusal Kriminal’e tabili tek başına bel bağlamadık. Biz kendi imkânlarımızla ulusal ve uluslararası kuruluşlara dosyayı gönderdik. Bu bakımdan da sizlerden süre istiyoruz.
Bilirkişi raporuna ilişkin
Av. Onur Akdağ: Nevzat’ın minik kızımızı soğukkanlılıkla nasıl dere yatağına götürdüğüne ilişkin yer göstermesini tüm Türkiye izledi. Yer göstermede Nevzat, aracını bıraktığını söylediği stabilize yoldan dere yatağına tam 5 dakikada ulaştı. 5 dakika git, en az 5 dakika da iddia edildiği gibi çocuğun üzerine 2 taş koy, 5 dakikada geri dön. Bu iş için en az 15 dakika gerekiyor. Gecenin karanlığında, köydeki o kadar Jandarma personeline rağmen Salim’in oraya gittiğini düşünsek, sanki kendisi gömmüş ve nokta olarak yeri biliyormuş gibi kabul etsek bile mantıken zamanlar uyuşmuyor. Bakın, cesedi ilk kez bulan Jandarma personeli Cazim Buğra Gör, cesedin bulunduğu yeri nasıl tarif ediyor: ‘Üç ayrı taş ile bastırılmış şekilde ve etrafı çalılarla kaplanmış.’ Ve ben bunu gece gidip bulabiliyorum. Kamera kaydı, baz raporları ve ses kaydı karşılaştırıldığında müvekkilim Salim, mütalaada belirtildiğinin aksine, olay günü gece vakti kesinlikle Narin’in bulunduğu yere gitmiyor. 3 Aralık tarihli baz raporuna göre, köy içinden baz çalışması yapıldığında en az 22 bazdan sinyal alındığı ve bu yüzden tespitlerin kesin olduğu iddia ediliyor. Peki, o halde köyde olan birinin baz sinyali köyün 2-3 kilometre dışında nasıl çıkıyor? Madem en az 22 bazdan sinyal aldığını iddia ediyorsun, Salim’in 22.48 ile 22.55 arasında baz sinyali nasıl köy dışına atıyor? Aynı rapor, müvekkilimi 22.47’de mısır tarlası civarında konumlandırmış. Tam koordinat neden belirlenememiş o halde? Eğer bilirkişiler koordinatı dosyada görememişse, 9 Eylül tarihli tutanakta zaten yazılı. 3 Aralık tarihli raporda sonuç kısmında şöyle bir şerh düşülmüş,
‘Narin Güran cinayeti ile ilgili olarak dosyada bulunan HTS kayıtları ve Salim Güran’ın ilk ifadesi dışında herhangi bir delile temas edilmemiş, ifadelerden örnek alınmamış ya da kamera kayıtları ile ilgili tutanak, rapor alınmamış olup sadece sahada yapmış olduğumuz çalışmalar sonucu elde edilen veriler raporlanmıştır.’ Neden buna ihtiyaç duydunuz? Kim sordu bunu? Kendinizden bir şüpheniz mi var ki bunu belirtmek zorunda kaldınız? 13 Eylül’de Salim’in ek ifadesi alındığında odada yaklaşık 12-13 kişiydik. Bilirkişilerden biri savcının odasındaydı ve ifadenin sonuna kadar orada kaldı. Müvekkile ve bize dik dik bakıyordu. Bu noktada taşlar yerine oturdu ve tarafsızlık konusunda ciddi şüphelerimiz oluştu. Sayın Başkan, bu saatten sonra bilirkişi olarak atanan kişilerin tarafsızlığına inanmıyoruz. Bir üniversiteden bilirkişi raporu aldırılmasını talep ediyoruz
Bilirkişiler, 3 Eylül’de yemin ediyor ancak 30 ve 31 Ağustos’ta sahadalar. Yani dosyayı teslim almadan saha çalışması yapıyorlar. Geçen celse de ifade ettiğimiz gibi, daraltılmış baz kayıtlarına ilişkin olarak bilimsel ve teknik açıdan nokta atışı yapılamayacağını, iç içe olan evlerin oda oda, nokta nokta gösterilmesinin yalnızca bir fanteziden ibaret olduğunu açıkladık. Mütalaada, Salim’in Narin’in cesedini kontrol amacıyla o gece kendi aracıyla Eğer Tutmaz Deresi’ne gittiği yer bulmaktadır. Ancak aracın markası, rengi ve modeli kamerada tespit edilememiştir. Sadece daraltılmış baz kaydıyla kesin olarak orada olduğu öne sürülmektedir. Çiftlik kamerasındaki görüntüler, Salim’in aracı olduğu iddia edilen bir aracın ilk kez 22.33’te kamerada göründüğünü, 22.48 ile 22.55 arasında kontağı hiç kapatmadan beklediğini ve 22.56’da geldiği istikamette görüntüden kaybolduğunu göstermektedir. Bu noktada, Salim’in telefonundaki ses kaydedici büyük bir önem taşımaktadır. O gece 22.41’de Hacı Kaya ile 23 saniyelik bir telefon görüşmesi yapmıştır. Aynı dakikalarda, çiftlik kamerasında görülen araç, ağacın arkasında anlamsız manevralar yapmaktadır. Araç durmamakta, içinden kimse inmemektedir. Ancak ses kaydını dinlediğimizde, Salim’in yürüdüğünü ve yanında insanların olduğunu duyuyoruz. Köyde çeşme tarafında olduğunu tahmin ediyoruz. Salim Kürtçe konuşarak 300 kişi ile arama yaptıklarını ve çocuğu bulamadıklarını anlatıyor. Yine, 22.32’de Kurtuluş Güran ile ve 23.01’de Arif Güran ile yaptığı ses kayıtlarında da köy içinde olduğu açıkça bellidir.
Duruşmaya 2 saat ara verildi.
Aranın ardından Nevzat Bahtiyar savunma yapmak için kürsüde.
"Ben sadece cesedi taşıdım"
Nevzat Bahtiyar: Taşıma cezam neyse ben razıyım. İnkar etmiyorum ama ben Narin’i öldürmemişim. Ben taşımışım oraya bırakmışım. Ama onlar mecburen bana kabul ettirdiler, suçu benim üzerime atıyorlar. Ben öldürmediğim kişi için neden suçu üzerime alayım?
Ben sadece cesedi taşıdım, başka bir suç işlemedim. Salim tüm suçu bana yıkmaya çalışıyor. Salim’in avukatı bana 'vahşi papağan' dedi. Ben papağan değilim, öyle olsaydım ormanda yaşardım. Ailem güvende olmadığı için yalan söyledim.Cezaevine geldiklerinde her şeyi anlatmaya hazır olduğumu söyledim. Cezaevinde ne televizyon var ne radyo. Bilgileri nereden bilebilirim? 'Patlıcan' dedim, herkes güldü. Sadece espri yapmıştım.
Nevzat Bahtiyar’ın avukatı Ali Eryılmaz, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapacak.
"Hadlerini bilsinler"
Av. Ali Eryılmaz: Bütün sanıklar, benim müvekkilim de dahil, bu davada şüpheli. Müvekkilime katil olarak ithamda bulunmamalarını rica ediyorum. Biz filmin sonuna yetiştik. Dosyaya baktığımızda cinayetin sebebine ilişkin bir neden yok, ama içeriklere bakınca insanlar ihtimaller üzerine konuşuyor. Eğer toplumun susmasını istiyorlarsa yapacakları tek bir şey var çıkıp itiraf etmeleri. Önce Allah’a, sonra size havale edelim.
Cinayetin sebebine ilişkin net bir husus yok. Ama belgelere bakılınca üç dört ihtimal çıkıyor ve kamuoyu da doğal olarak bunu tartışıyor. Şu davada mükevvilim kadar konuşup davaya katkı sunsalardı toplumda böyle tartışmalar olmayacaktı. Kendi kabahatlerini başkalarının üzerine yıkmasınlar, hadlerini bilsinler.
Jandarma, 29 Ağustosta bir tutanak tutuyor. Anne Yüksel Güran beyanında bir kişiye diyor ki; evde erkek çocuğum olduğu için bir yere gezmeye gittiğim zaman Narin'i Maşallah'a teslim ederdim. Bu cümleden birsürü şey çıkartabilirsiniz. O kadar yalanın içerisinde ifadeleri bir araya getirdiğiniz zaman en az bir iki doğru unsuru yakalayabiliyorsunuz. Ben yorum yapmıyorum, yorumu size bırakıyorum.
Rojin'in babası, bugüne kadar çalmadığı kapı kalmadı. O manzarayı hiç unutamıyorum, sahil kenarında bir yerde yatmış. Kabaiş ailesi hala koşturup duruyor, tutunacak br dal arıyor. Bu aile de aynı şeyi yapmış olsaydı, olayı örtbas etmek yerine, tanıkları susturmak yerine Narin'i gerçek anlamda arasalardı toplumun nezdinde yerleri çok farklı olacaktı.
Narin bizim kızımızdır demesinler, Narin şurada oturan, 85 milyonu temsil eden insanların kızı. Katilin kim olduğunu biliyorlar, mağdur rolünü oynuyorlar. Yargıtaydan bu dosya gelinceye kadar sata sata biter o tarlalar.
Yüksel Güran oturduğu yerden araya girerek, "Ben bir anayım, parmağını bana sallamasın."
Mahkeme Başkanı: Avukat bey, doğru söylüyor, parmak sallamayın.
"3 bin 600 insan 19 gün boyunca Narin'i aradı"
Av. Ali Eryılmaz: Enes'i kurtarmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. 3 bin 600 insan 19 gün boyunca Narin'i aradı. Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük kurtarma operasyonu yapıldı ama bulunamadı, imkansız bir şey bulunamaması. Neden bulunamadı? Sahte ihbarlar, yangınlar, terlik bulma, tanık yanıltma, jandarma yanıltma vs. davranışları olmasa Narin ilk 3 gün içerisinde bulunurdu. Bunlar, Narin’in bulunmasını da istemediler. 'Bulamadan çekip giderler biz bu işten kurtuluruz' diye düşündüler. Nevzat'ı kurtarmak için mi bu kadar çabaya giriyorlar? Kendi ifadelerine göre Nevzat bunların kapısında köpek olamaz. Bu suçu işleyenler bunlar, her şey ortada. Ailenin içerisinde işlenen bir cinayet olduğu çok açık.
"O delillerin karşısında konuşmaya haya ederim"
Av. Ali Eryılmaz: Ya tehdit ederek ya da para teklif ederek Nevzat'ı bu suça dahil edersiniz. Bu suça da onu soktular. Köyde birsürü insan varken neden Nevzat peki? Kendi savunmalarından örnek vereceğim; sözde o gün düğün için herkes gitmiş ve köyde kimse kalmamış. Salim ile Nevzat da dostmuş, yedikleri içtikleri ayrı olmazmış. Çağırdıkları insan Nevzat olacak tabii ki. Dolayısıyla Nevzat'ı bu konuda kullanmışlar.
Nevzat’ın bu davada farklı bir önemi daha var. Davanın başladığı ilk günden bugüne kadar diğer sanıkların yaptığı tek şey, birbirlerini suçlamak oldu. 'Katil odur' demekten başka bir şey yapmadılar. Ancak değişen ifadelerin içerisinde birkaç önemli unsur vardı. Nevzat her zaman, 'Bana cesedi Salim verdi' dedi. Nevzat’ın beyanlarının farklı olması, birçok şeyi değiştiremiyor.
Sanıkların yaptığı tek şey Nevzat'ı suçlamak. Nevzat'ın vermiş olduğu ifade bu mahkeme nezdinde esas alınabilecek tek ifadedir. Nahit Eren delilleri bütün çıplaklığıyla ortaya koydu. O delillerin karşısında konuşmaya haya ederim.
Ek rapora ilişkin
Av. Ali Eryılmaz: Bilirkişilerden bazı şeyler beklerim. Dört insanın hayatının etkileneceği bir olayda; samimiyet, ciddiyet, denetlenebilirlik ve bilimsellik beklerim. Her sayfaya imza atarız, paraf atmazsınız. Paraf imza yerine geçmez. Hadi geçti diyelim, her paraf birbirinden farklı. Parafları da geçelim, en son kısımda yer alan imzaların herbiri birbirinden farklı. Ciddiyete bakar mısınız? Bu konuda şikayette bulunduk, soruşturma devam ediyor. Baz haritası fotoğrafı koymuşlar, Kırşehir'e ait. Tavşantepe ile ilgili olan dosyaya bunu koyuyor. Teknik olarak şöyle bir program kullanıyorum demiş, ekran görüntüsü vermiş. Ekran görüntüleri başka bir yere ait. Bu kadar ciddiyetsiz, samimiyetsizler.
İştirakle yargılanmaya ilişkin,
Av. Ali Eryılmaz: Nevzat Bahtiyar’ın şu davada iştirakten yargılanmasına sebebiyet veren tek delil bu rapor. Aleyhinde bir tane başka delil yok. Bir raporla, bir insanı, bir cinayete ortak gösteriyorsunuz. Uyduruk rapora mı güveneyim, müvekkilin beyanına mı güveneyim?
Hediye'yi bu dosyaya sokacaktım, 5 kişi diyecektim. Sayın Nahit hocam imamı da kattı, 6'ya çıktı rakam. Biraz daha kurcalasak sayı daha da artacaktır.
Av. Nahit Eren: İmamı kati sanık olarak göstermedim. Hts ve baz raporları ile telefonu da kapatması sebebiyle olay mahalinde olabileceğine dikkat çektim.
Mahkeme Başkanı: Hediye Güran ve imam hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nda soruşturma devam ediyor.
Adım sayar uygulamasına ilişkin,
Av. Ali Eryılmaz: Adım sayar, elinizle taşırsanız farklı, cebinizde taşırsanız farklı, çantada taşırsanız farklı ölçüyor. Bu veriye nasıl güvenebilirsiniz? Narin tepeyi çıkmış, ahıra doğru gidiyor. Dolayısıyla ölümüne sebebiyet veren gördüğü şey ne ise o şey ahırda veya ahırın etrafında oluyor. Cinayet mahali bizim için ahırdır. 15.16 ise bize göre ölüm saatidir.
Nevzat Bahtiyar’ın avukatı cezaevinde kaldığı süre ve kanunda ön görülen ceza miktarı göz önüne alınarak müvekkilibin kararla beraber tahliyesini talep etti.
"Pedofili ve sapıklık"
Nevzat Bahtiyar'ın avukatı Adnan Ataş savunma yapıyor.
Av. Adnan Ataş: Biz şunu gördük; soruşturma sürecinde Güran ailesi, baba dahil hiç kimse müvekkili şüpheli olarak göstermedi. Bugün müvekkille ilgili hoş olmayan, iğrenç bir iddia dile getirildi, pedofili ve sapıklık. Hiçbir dayanağı olmayan bir iddia. Biz bir iddiadan bahsediyorsak, ilgili tutanaklara göre hareket ediyoruz. Hiçbir dayanağı olmayan bu iddiayı kabul etmiyor, iğrenç bir iddia olarak düşünüyoruz.
"İçine kapandı, sustu, soğukkanlı gözüktü"
Av. Adnan Ataş: Hep soğukkanlı diyorlar müvekkille ilgili. Ailesi güvenlik gerekçesi ve bizim talebimiz doğrultusunda gelmediler. Aile yanında olmak istedi ama duruşma düzeninde bir sorun yaşanmaması için ailenin gelmesini istemedik. İlk duruşmada da yalnızdı. Yalnız olmanın dışında hakaret ve tehditlere maruz kaldı. Annenin bela okuması gibi baskıları gördük. Kendisini güvende hissetmedi, çaresizlik içerisinde hissetti. Bunun kendisinde yarattığı ruh haliyle bir tavır sergiledi. İçine kapandı, sustu, soğukkanlı gözüktü. Bu soğukkanlı gözükmesi sizde veya kamuoyunda bir izlenime sebep olmasın.
"Bu yönlendirmeler Nevzat Bahtiyar için mi yapıldı"
Av. Adnan Ataş: O köyde, Güranların çocuğu dışında Güranlara karışabilecek kimse yok. Birsen Güran’ın ifadesi bu dosya açısından sadece bir beyan değil, aynı zamanda bir delildir ve bu beyana itibar edilmelidir. Hediye Güran, saat 13.00 ile 13.40 arasında olay yerine, yani Arif Güran’ın evi ve çevresine gittiğini söylüyor.
Birsen Güran’ın yönlendirildiği gibi R. A.'ın da yönlendirildiğini düşünüyoruz. Tüm bu yönlendirmeler Nevzat Bahtiyar için mi yapıldı? Mümkün değil.
Dün Nahit Bey değindi, tekrara düşmek istemiyorum. Enes’in vücudundaki izler sadece mısır koçanıyla açıklanabilecek şeyler değil. Peki, gözündeki morlukları neye bağlayacağız?
Her ne olduysa o yokuşun yukarısında oldu. Zaten Ulusal Kriminal Büro’nun raporu da bunu destekliyor. Soruşturma dosyasında çocukların bile ifadesi alındı. Hiçbir çocuk, arabada oyun oynarken görülmedi. Hepimiz babayız, biliriz; araba çocukların oyun alanı değildir.
"Cinayet suçlamasından beraatini istiyoruz"
Av. Adnan Ataş: Her ne yaşandıysa aile içerisinde yaşandı. Arif Güran, 'bir anne çocuğuna bunu yapar mı?' dedi. Üzülerek söylüyorum ki biz bunların yaşandığını gördük.
Karar verirken kafanızda bir canlandırma yapmanızı istiyorum. Cinayet mahalli ahırsa benim müvekkilim patikada. Cinayet mahalli evin içerisi ise benim müvekkilim yine patikada. Ölüm gerçekleştikten sonra 'eylem birliği' olmaz.
Müvekkilim açısından cinayete iştirak suçlamasını kabul etmiyoruz. Cinayet suçlamasından beraatine karar verilmesini, hükümle birlikte tahliye edilmesini talep ediyoruz.
55 dakikalık aranın ardından mahkeme devam ediyor.
Sanık ailesinin yakınları dün yaşanan tartışmaların ardından mahkeme salonuna alındı.
Enes Güran’ın konuşmak için kürsüde.
Kolumu ısırdığımı ben söyledim
Enes Güran: Bunların hiçbirini kabul etmiyorum. Evdeyim diye bir şey biliyorum diye bir şey yoktur. HTS’ye kimileri yalan diyor ve bu yalandan benim yargılanmamı istiyor. Evet, ben olay günü evdeydim. İlk ifademde 4.30 dedim. İkincide psikolojim bozuldu. Ve ben de hatırlamaya başladım. Zile bastım ifademi bastım. Bana denilen şudur ‘kendini mi kurtarmaya çalışıyorsun’ ve bunları almayacağız dedi. Gözümdeki morluk,
Ben kimsenin yanında kendime zarar vermem. Ve Memorial hastanesine gittim eğer gözüm mor olsa ben oraya gitmezdim. Ama oraya bakılmasını ben istedim kameralar güzel çekmemiş.
Isırık izine ilişkin
Ben ısırdım dedim. Ve bu da jandarma da neler gördüğümüzü belli ediyor. Allah onların belasını versin. Ama ben bugün bacımla suçlanıyorum. Nahit eren ‘elbiseye dokundun mu?’ diye soruyor.
Ömrümün sonuna kadar cezaevinde kalacağım kalayım benim vicdanım rahat. Ben fistana dokundum ama diğerlerine dokunmadım.
Belimdeki izlere gelince, insanlar inanmıyor ve uyudukları yerden bize laf atıyor. Kardeşim yaşasın diye kafama sıkardım. Nevzat Bahtiyar için delil yok. Ve benim aleyhimde sizin elinizde bir tane bir şey yok. Kolumdaki ısırık izi için neden herkesin çene yapısına bakılmadı? Neymiş tespit edilmemiş. Böyle rapor mu olur böyle kurum mu olur? Ben adli tıpa gittiğimde kolumdaki ısırık tamdı yeniydi. Ama tespit edemediler.
Zaten ben kendim gösterdim ısırığı. İl jandarmaya götürdüler beni ve bana bir an da dediler ki ‘pantolon da kan var’ dediler. Ve o iş makinesinin yağıydı söyledim ama inanmadı. O il jandarma kimsenin bir şeyden anladığı yok. O bana inanmaya da burada.
“Kurtulmak istesem yalan söylerdim”
Belimdeki izlere gelince, zaten 8’inci gün beni aldılar ve bıraktılar. Ben kardeşimin ölü olduğunu bilsem 9’uncu gün serbest bırakıldım. Ve ben o zaman bilmez miydim onun bulunacağını. Ve annem beni korumuyor. Eğer korusaydı ağız birliği yapardık. Ya da Nevzat Bahtiyar yakalandığında evde olmadığımı söylerdim. Ama ben hep doğruyu konuştum. Nahit Eren annemin telefonundan babamı aramadığımı söyledi. Evet, unutmuşumdur olabilir. Aile Bakanlığı’na geleyim. Sizin somut delil dediğiniz ya ben ya siz yanlış biliyorsunuz. Biz 6 yaşındaki çocuğu nasıl ikna edebiliriz. Profesör dedikleri televizyonlara çıkıyor. Ve diyor ki ‘insan bir yerini ısırdığı zaman vücut tepki verir’ deni.
Ama ben cezaevinde test ettim doğrudur vücut iteliyor. Ama insanın acısı varsa hissetmiyor.
Onlar bunu söylerken acımı görmedi. Narin kaybolduğunda ben deli oldum. Ne yemek yedim ne uyudum. 3’üncü gün bize dediler ki ‘aramaya girmeyin köpekler sizin konunuzu alıyor’ dediler.
Her yere baktık bulamadık. Ve evet Çingenelerden şüphelendik çünkü bize dediler ki ‘onları bir kızı zorla arabaya koyarken gördük’ dediler. JASAT geldi kameralara baktılar yalan dediler. JASAT hiçbir şey yapmadı işkenceden başka bir şey yapmadı. Ben 18 yaşında çocuğum babam karşıma geldi ‘sen yapmışsın’ dedi. Buna kim dayanabilir. Ben her cezaevine gidince hep Kur’an okuyorum. Bugün ben diyorum işkenceye uğradım. Ama savcı diyor ki ‘bizim konumuz işkence değil’ ama bizim konumuz bizim namusumuz, şerefimizde değil. Narin Güran’dır bizim konumuz.
"Erkekseniz gelin"
Hiçbir şey olmamış hayatına devam eden nevzat Bahtiyar’dır. Geldi aramalara katıldı. İşe gitti. Hiçbir şey umurunda değildi. ‘Neden şüphelenmediniz’ diyebilirsiniz. Ve Nevzat’ın oğlu her gün bizimleydi.
Nevzat bana caminin yanında bana diyor ki ‘inşallah bulursunuz’
Ben 16.30’ dedim diye ülke ayağa kalktı ama Nevzat 10 kez ifade değiştirdi ses çıkmadı. İnsanlar ‘Güran ailesi’ deyip duruyor ve bu savcıların suçudur.
Kolluk bana ‘annen ve amcan’ dedi psikolojimi bozdu. Dışarı çıksam bile insanların suratını görmek istemiyorum.
Cezaeviinde çok kişiyle yüzleştim. Kendini mafya babası sananlarla konuştum. Bugün basın bana binlerce iftira attı.
Sizin bugün ne hakkınız var benim namusum üzerinde konuşmaya. Yarın dışarı çıksam bana ne diyecekler 'özür dileriz' mi diyecek.
Enes Güran, Nevzat Bahtiyar'a dönerek onun kızıyla ilgili bir şey bildiğini iddia etti.
Nevzat Bahtiyar, 'şerefsizlik yapma' diye bağırdı.
Enes Güran: Bugün o köyde ne olduğunu biz gençler biliriz. O köy kötü bir köy.
Ben gerçekleri konuşacağım herkeste duyacak. Diyorlar ki 'Enes bir şey biliyor' diyorlar. Keşke bilseydim ve hepsini öldürseydim. Ben bugün namusum erefim üzerine yaşıyorum.
Ama bilseydim namusum şerefim gazetelerde magazin programlarında konuşalacak...
Ben işkence dediğim zaman tüm komutanlar 'karı gibi' kaçıyor. İl jandarmada bana 'karı' diyordunuz ya erkekseniz gelin.
İnsanlar beğeni, takip için benim namusumu, şerefimi konuşuyorlar. Daha mezarına gitmemişim, cenaze namazını cezaevinde kılmışım. Hakkım helal değildir. Vallahi de billahi de cehennemde yanacaksınız. Suçlamaları kabul etmiyorum
Hak ve hukuk diyorsanız somut delil olmalı.
Enes Güran'ın savunması bitti. Şimdi avukatları savunma yapacak.
Bilirkişi raporuna ilişkin
Enes Güran’ın avukatı Mahir Akbilek konuşuyor.
Av. Mahir Akbilek: Biz esas hakkındaki mütaalaya iştirak etmiyoruz. Adım adım gideceğiz.
3 Eylül 2024 tarihinde, bütün problemler o gün başladı. Burada adı geçen bilirkişilerin imzaları görünmüyor. Bilirkişi iki kez sahaya gitmiş.
Enes’in aynı evin içerisinde iddia edenler sizsiniz. Sizi sorgulayamıyoruz göremiyoruz. Önce göreve başlayıp sonra yemin ediyorsunuz. Şimdi bu bilirkişi görünümlü tanıkların ek rapordaki beyanları ‘sadece sahada yaptığımız verilerden elde ettiğimiz sonuçlar’ diye yazmış bu raporu. Bu meşru mu? Bir hukuki midir? Bilirkişi kurulması ve usul yasamızı hiçe sayan bir belgedir bu. Ve bu yasak delil. Mahkemenin yapması gereken bunu dosya dışına atmasıdır.
Ve bu kişiler bizi eleştirmiş. Nasıl bizi eleştirirsin demiş. Ya sen neyi buldun. Bizim teknolojik imkanımız oldu da bu davayı mı beklediniz? Bizi üzen buna tartışmasız iman etmemizin beklenmesidir. Kanıtlanmamış, formüle dönüşmemiş ve bu kadar kıymetli bir alanda kullanılan bu yöntemin kullanılması bizi çok üzdü. Kaynağı kendisini kabul eden bir bilirkişi var.
Daraltılmış baz çalışmasına ilişkin
Araştırdık GSM şirketinde tabi olan ve GSM şirketlerinin verileri depolaması gibi bir şey mümkün değil. Böyle bir veri bankası yok.
BTK’da böyle bir teknoloji yok şirketlerde de nereden getirdi bu verileri? Bilirkişi gitmiş sahada lazer metrelerle HTS kulelerinin yerleriyle tespit etmiş. Bilirkişi tahmini bir yer bulup bir mesajlaşma yapıp HTS kulesi ile mesafeyi ölçecek. Böyle bir teknoloji yok. İnanmak isteyen inansın.
Meslektaşlarım daha önceki duruşmalarda baz raporunun dosyadaki maddi delillerle çeliştiği yerleri anlattı.
Esas hakkındaki mütalaaya ilişkin
Müşterek faillik meselesi açıklamaya muhtaç bir durum. Burada iki ayak var. İddianameye ve mütalaaya alınmış bir paragraf var. Katılan kurum vekillerinin yazılı ve sözlü savunmalarında atladıkları eksiklik ‘müşterek faillik’ durumunda önce kararda birleşmelidir. Ve kanun koyucu bunu tespit edecektir.
Şimdi bu olaydaki tespitiniz bu yönlü bir tespit midir? Yani Enes nevzat salim ve yüksel nasıl hangi yöntemlerle Narin’i öldürdüklerini planladıklarını tespit ettiniz? Ve bu karar kapsamında fiile döndüler? Biz iddianamede ve mütalaada tespit ve bir senaryo dahi yok. Burada kasten öldürme eyleminin yargılaması var ama senaryo şart. Manevi unsur tespiti yok, olası faillerin peşinen kabulü ile yargı yoluyla hangisinin hangi eylemle fiil üzerindeki etkisini açıklayacak bir şey bile yok.
Sayın iddia makamı bir senaryo koymazsa sanıklar ortaya koyar işte. Bu aşamadan sonra düzeltilebilir mi elbise çıkar mı bunu zaman gösterecek.
Özetle sanık Enes’in nasıl gerçekleştiği iddianamede ve mütalaada anlaşılmayan iştirak ettiği belirlenmeyene. Ve alınan cinayet kararına nasıl iştirak ettiğine dair bir şey olmaksızın Enes Güran’ın ‘iştirakle kasten öldürme’ suçundan beraat sebebidir.
DARAN 2 kamera kayıtlarına ilişkin
Av. mahir Akbilek: Sosyal medyaya ulaştı bu görüntüler. Kendince deşifre yaptı. Değerlendirmeler yaptılar iyileştirme yaptıklarını söylediler. Bize göre bu kamera Arif Güran’ın evini tespit edememiştir. Ve görüntülerin iyileştirilmemesi ve bir karartının ‘Narin’ olduğu iddia edildiğinde aslında DARAN 2’nin evi net bir şekilde görmediği ve bir iddiamız var. Bize göre o karartı Narin değil.
Av. Mahir Akbilek, videolardaki karartılardan birinin de Nevzat Bahtiyar olduğunu ve Bahtiyar’ın Narin’e seslendiğini düşündüklerini belirtti.
Artık kararınızdan sonra biz kendi imkanlarımızla iyileştireceğiz. Bir vatandaşın bize gönderdiği çok kısa video ve kroki var. Sesini kapatalım vatandaşın kendi yorumu çünkü.
Video izleniyor. Avukat videoyu hazırlayan kişinin gönüllü bir mühendis olduğunu ve gönüllü olarak görüntüleri iyileştirdiğini belirtti.
Av. Mahir Akbilek: Narin’in elinde bulunan saça ilişkin, bu delilin doğrudan Enes’i ilgilendirmez.
Çıkan yangınlara ilişkin, TEDAŞ’ın eski olduğu ve görevlerini yerine getirmediği bilinen bir şey. Ve GAP projesi düşünülünce elektrik yetmemiş. Bu yangınların kolluğun arama faaliyetlerini değiştirme yönlendirme erteleme olduğu iddia edilmiş bunu kabul etmiyoruz. Ve bu eylemlere Enes’in iştirak etmediğini de biliyoruz. Terlik meselesinde de Enes’i doğrudan ilgilendiren bir şey yok. Ve böyle bir vakada sosyolojik tespitte çok önemli olurdu.
Ve bu ailelerin farklı öğeleri farklı o kültür içerisinde değerlendirilseydi.
“Nevzat bahtiyar yalan mı söylüyor?”
Av. Mahir Akbilek: Bu soruşturmanın bütünüyle bir ön yargıya dönüştüğü. Ortaya konan tutanaklar tutanakların içeriği ve kamuoyuna yansıma biçimi ve yargının refleksi göze alındığında olağan bir yargının işlemediği görünmekte. Bu da delil olarak konulan materyalleri inceleyememek, çerçevesi ile baz çalışmalarına örnek vereyim. Bilirkişi Arif’in evinin 22 baz sinyali alacağını söyledi ve diğer avukatlarda buna inanıyor. Ama arama çalışmaları sırasında orada iletişim sorunu olunca oraya mobil baz istasyonları getiriyor ama bilirkişi bunu da söylemiyor. Bu ikiyüzlülük.
Nevzat Bahtiyar’ın aile üyeleri ile Güran ailesinin kadın üyelerinin aynı suçu işlediği sabitken onun ailesini koruma altını alıp tanık olarak ortaya koyarsanız elbette Nevzat rahat olur ve 9’uncu senaryoyla da gelir. Nevzat Bahtiyar yalan mı söylüyor yoksa onların dediği gibi ‘etkin pişmanlık duyan’ kişi mi? Ama o her ifadede bizi gerçekten uzaklaştırıyor. Ama yalan bir savunma refleksidir.
Bahtiyar kafa karıştırırsa kendisine faydası çoktur. İleri aşamada kendisi ya ‘yardım eden’ ya da hayali olan ‘delilleri karartan’ fail olacaktır bu amaçla kafa karıştırır.
Biz gelinen aşamada Nevzat Bahtiyar’ın fail olmasının güçlü bir ihtimal olduğunu düşünüyoruz. Ve Bahtiyar yalanıyla başkalarının güvenliklerini tehdit ediyor başkalarının özgürlüğünü elinden alacak ve destek görüyor. Ve bu kişinin ailesinin bunun yaptıklarını bilmemesi mümkün değil. Karısı Gazal neden onun o gün köyde olmadığını iddia etsin? Oğlu, kardeşi bilmiyorsa olanları neden yalan söylediler? Ne yazık ki adli kolluk görevlerini yerine getirmemiştir. Kuvvetle muhtemel kolluk aileden şüphelendi ve ailenin garipliklerini aradı.
Ne zamandan beri bir hukukçu bir kolluğun tuttuğu tutanağın kesin olduğunu ve tartışılmaz olduğunu düşündü? Tutanaklara göre hareket edilseydi şu an burada 200’e yakın müşterek fail olacaktı.
Enes’e istinat edilen suçun iştiraki açıklanmadığı için bizim açıklamamız bekleniyor. Bilirkişinin tarafsız olması gerekir. Bilirkişiler ehil değilller.
Enes Güran'ın kolundaki ısırık, yüzündeki morartı ve vücudundaki izlere ilişkin
Av. Mahir Akbilek: Eğer sizler bir yaranın neyden dolayı meydana geldiğini bilmezseniz sanığın aksi kanıtlanmayan beyanına inanmak zorundasınız. Hukuk bunu belirtmiş. Bu yaralarla ilgili her şey sorgulanmalıydı. İnsan kolunu ısırabilir insan kendine her şeyi yapabilir. Ama burada yine de sosyolojik bir hata var burada. Enes kolunu ısırabilir bu gerçek peki bu kız kardeşini öldüürdüğü anlamına mı gelir?
Bizim bölgemizde, kırsal alanlarda insanlar acı çekince dövünürler. Bunun farklı farklı görünüşü vardır. Bu Anadoluya has dışa vuruım biçimidir. Tabi biz diyoruz ki insan neden kendine zarar versin ki diyoruz ve buradan da senaryolar üretiyoruz.
Ama bunlar yetmez yetemez. Maddi deliller bulmanız şart.
Siz resen soruşturdunuz tebrik ederiz. Ama siyasal irade, toplumsal baskı, acıma gibi toplum içindeki insanlara ait hislerle yargılarsanız sonuç çok kötü olacaktır.
Sanık Enes haksız ve hukuksuz olarak cezaevindedir. Bunun aksini iddia eden hiçbir delil yok. Zararın neresinden ddönülürse kardır. Ama nihayi kararı ne basın ne toplum verecektir. Sayın heyet verecektir. Bu sebeple Enes Güran'ın beraat etmesini talep ediyoruz.
Av. Mahir Akbilek'in ardından Enes Güran'ın bir diğer avukatı Muhammet Demir savunma yapıyor.
“Güran ailesi kavramı”
Av. Muhammet Fatih Demir: Benim tüm dosyalarımda müvekkilimin adı yazar. Ben 'Enes' yazmadım o dosyalara, 'Narin' yazdım. Bakıyorum paylaşımlara, 'sanıkların en ağır cezayı almasını' istiyorlar. Ya sanıklardan biri masumsa? Fail ya da faillerin en ağır cezayı almasını istemelisin."
İnsanlar idam istiyorlar. Böyle bir dünya yok. Paylaşımlara bakıyorum, 'Sanıklar en ağır cezayı alsın,' diyorlar. Bir dakika! Sanıklar değil, fail alsın. Ya masum biri varsa? Ya gözden kaçan bir gerçek varsa?
Bakın ben avukat olarak müvekkillerimin dediklerine yüzde yüz asla inanmam. Daha geçen celse savcımız dedi ki suç tahlili yaptık. Böyle bir ithamda kısıtlama kararı olabilir mi? O zaman bu delilleri kullanamam.
Mahkeme başkanı araya girdi: Sizin bilmediğiniz benim bildiğim şey yok. Gerekçeli kararda bu dava dışında bir şey yok.
Av. Muhammet Fatih Demir: Madem bir kısıtlama var ve hüküm verilecek ve bunun sorumluluğu onların üzerindedir. ‘Güran ailesi’ kavramına değineyim. Bu düşman ceza hukukudur. Siz bu sanıklara anne baba ağabeyi gibi bir sıfat kullanmazsanız insanlar ‘Güran ailesi’ tabiriyle saldırır. İddianamede ‘Güran ailesi’ veya ‘fertleri’ faaliyetleri yönlendirmiştir tabirleri sebepsiz ve gerçek değildir.
“Arif Güran insan değil mi?”
Av. Muhammet Fatih Demir, bir X paylaşımını göstererek bir kullanıcının ‘Bu köydeki herkes faildir ve Arif Güran şerefsiz de dahil’ paylaşımını gösterdi.
Bu hakaret değil midir? Arif Güran insan değil mi? Mağdur değil mi?
Mahkeme başkanı: Hakaret suçuna biz bakmıyoruz.
Av. Muhammet Fatih Demir: Geçen celse burada dinlendi. İşkence uğradıklarını söyledi. Ve ben tiyatro yazmadım bunları ben dedirtmedim. Bunlar çok ciddi iddialardır. Türkiye’de devleti sorgulamama refleksi var. Devlet sizsiniz bizi. Eğer Ahmet Çoban için ihbarda bulunuyorsanız bu işkence iddialarıyla ilgili de ihbarda bulunmalısınız.
Bizim dosyamızda Cumhuriyet Savcıları yetkiyi paylaşmış. Emretmemiş. Kollukla yetki paylaşmış dağılım yapmış. Bu çok sıkıntılı.
Av. Muhammet Fatih Demir Nevzat Bahtiyar’ın ifadelerinin analizini Mahkeme heyetine gösterdi.
Av. Muhammet Fatih Demir: Bir sanığın çelişkili ifade vermesi onun aleyhinedir. Fakat kurgu yaratma kavramı da var. Ve sanık sadece çelişkili beyan vermiyor kurgu yaratıyor. Ve bakıyoruz Nevzat Bahtiyar inanılmaz zeki. Gerçekten zeki. O kadar zeki ki ona 'Salim'i aradın mı?' diye soruluyor, 'aramadım' diyor. Sonra, 'aaa şu sebeple aradım' diyor... Hızlı değişimler çok ilginç. Saat 15.08'e geldiğinde, hem 'annemin evinden muslukla su çekiyordum' diyorsun hem de 'su için aradım' diyorsun. Kolluğun soruları ayrıntı vermiş bu sanığa. Bu kadar hızlı değişimler çok ilginç. Çelişki değil bunlar kurgu yaratıyor. Saat 15.08’e gelince Nevzat kuduruyor orada. Orada çelişki yok orada kurgu var.
“Öldürücü darbeyi vurmayın”
Av. Muhammet Fatih Demir: Kıymetli bir baro kıymetli işler yapmış ama bu dosyada kendini çok yanlış konumlandırdı" dedi.
Bu sırada Diyarbakır Barosu'ndan bir avukat, "savunma hakkının sınırlarını aşıyorsunuz" tepkisinde bulundu.
Mahkeme Başkanı, "Konuşma hakkına sahip değilsiniz, avukat hanımı dışarı alalım" diyerek avukatın dışarı çıkarılmasını istedi. Üç uyarıda bulundu, "Yaka paça dışarı çıkartmak zorunda kalacağım" dedi ve avukat salondan çıkartıldı.
Av. Muhammet Fatih Demir: Allah kimseye Enes olmayı nasip etmesin. Ve adı unutulması zor bir ad. Yarın öbür gün adını değiştirecek. Bu insanların neden iyi olduğunu düşünmüyorsunuz. Enes ifadesinde ne diyor ‘Köyün delisine enerji içeceği alıyordum’ çok hoş bir çocuk yani Enes.
Sanık avukatları Enes Güran’ın arama faaliyetleri sırasında bayıldığı videosunu izletti.
Av. Muhammet Fatih Demir: Tüm basın köye geldi. Bakanlar geldi. O köyde küçük bir kız öldü ve olağan hayat yok o köyde. Müşterek faile ilişkin mekan da belli değil.
Yargı sistemimiz Cumhuriyet’imizin kazanımıdır. Sizden talebim bu anlamda yasalarımıza uymanız. Ya masumsa diye sorma ağırlığına girmenize gerek yok. Yasa zaten bu zorluktan nasıl çıkacağınızı da göstermiştir. Ve yasaya uygun bir şekilde hüküm kurmanızı talep ediyoruz Enes, ilk darbeyi ‘Narin’in ölümü’ ile yedi. İkinci darbeyi fail olarak suçlanınca yedi. Öldürücü darbeyi de siz vurmayın.
Enes Güran'ın bir diğer avukatı Recep Kızılok: Jandarma dereye gidip de Narin'in naaşını bulmak üzereyken aile bulunmasın diye köyü mü yakmaya karar verdi? Benim kafam almıyor. Tamamen varsayım, yorum ve hayal gücü.
Saat konusunda kafası karışmış ama psikoloji de olan bir şey her şeyi yaşadı. İstinat edilen suçları kabul etmiyoruz ve tutuksuz yargılanmasını talep ediyoruz.
Narin Güran cinayetinin ikinci duruşması ikinci gününde 10 saatin ardından son buldu. Duruşma yarın saat 09.00'da Diyarbakır Adliyesi 8'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edecek.
İddianame
Merkez Bağlar ilçesinin Tavşantepe Mahallesi'nde 21 Ağustos'ta kaybolan ve 8 Eylül'de Eğertutmaz Deresi'nde cansız bedenine ulaşılan Narin Güran'ın öldürülmesine ilişkin tutuklu 4 sanık hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma tamamlanmıştı.
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 23 şüpheliden aralarında amca Salim Güran anne Yüksel Güran, abi Enes Güran, Nevzat Bahtiyar'in de bulunduğu 12 tutuklanmıştı.