Cumartesi Anneleri / İnsanları Galatasaray Meydanındaki 568. buluşmalarında 21 yıl önce gözaltında kaybedilen Rıdvan Karakoç’un dosyasını kamuoyu ile paylaştı.
Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun, Sur ve Cizre’deki operasyonları hatırlatarak 1990’lardaki asit kuyularının yerini bugün bodrumların aldığını söyledi.
Eşi Savaş Buldan’ı faili meçhul cinayetle kaybeden HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan yıllardır devlete kaybedilen insanların akıbetini sorduklarını ama hiçbir cevap alamadıklarını, çünkü devletin verecek bir cevabı olmadığını söyledi.
Cizre’de bir kadının cansız bedenine soyularak işkence yapıldığını ve bu görüntülerin kamuoyuyla paylaşıldığını hatırlatan Buldan, “Kimsenin bir halkın onuruyla oynama hakkı yok” dedi.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise kimsenin umutsuzluğa kapılmasına gerek olmadığını belirtirken, faili meçhul cinayetler ve gözaltında kayıplarla ilgili sorumlulardan er ya da geç hukuk çerçevesinde hesap sorulacağını dile getirdi.
“Cezasızlığa son verilmesi talebi 21 yıldır karşılıksız”
İnsan Hakları Derneği (İHD) Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un bu haftaki basın metnini Mine Nazari okudu.
Metinde özetle şu ifadelere yer verildi:
“568. haftamızda 21 yıldır faillerinin yargılanması için mücadele ettiğimiz Rıdvan Karakoç için bir aradayız.
“Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürüten, Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarında yer alan 34 yaşındaki Rıdvan Karakoç, bu faaliyetleri nedeniyle polisin hedefindeydi.
“Hakkında gıyabi tutuklama kararı olan Rıdvan Karakoç’un, İstanbul’da yaşayan ailesinin evi polis ablukası altındaydı. Rıdvan'ı arayan polisler sık sık evlerini basıyor, aileyi tehdit ediyordu.
“Rıdvan bu nedenle evine gidemiyor ama ailesi ve posta yoluyla vekâlet gönderdiği İHD avukatlarından Eren Keskin ile düzenli olarak haberleşiyordu. Bu haberleşme 15 Şubat 1995 tarihinden sonra kesildi. Haberleşmenin kesilmesinin ardından ev baskınları son buldu, evdeki polis ablukası kalktı.
“Karakoç Ailesi, tüm mercilere başvuru yaptı ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkâr edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları üç ay boyunca “Bizde yok ” cevabı verdi.
“Gözaltında kaybedilen oğulları Hasan'ı arayan Ocak ailesi Mayıs ayında Beykoz Savcılığı’ndaki dosyalar arasında tesadüfen Rıdvan'ın işkence görmüş cansız bedeninin fotoğrafını gördü.
“Böylece Rıdvan Karakoç'un işkence ile öldürülmüş bedeninin 02 Mart 1995 tarihinde Beykoz’da ormanlık alana atıldığı, ölü muayenesi sonrasında fotoğraflarının çekildiği, parmak izlerinin alındığı, 26 Mart 1995 tarihinde de Adli Tıp'a teslim edildiği gerçeği açığa çıktı. Savcılık dâhil, tüm resmi kurumlardan geçen Rıdvan'ın cansız bedeni emniyette parmak izi olduğu halde "kimliği meçhul kişi" olarak gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedilmişti.
“3 Haziran 1995 tarihinde Rıdvan'ın mezarına ulaşan Karakoç ailesi onu bulunduğu yerden alarak Gazi Mahallesi Mezarlığı’na tekrar defnetti.
“Beykoz Savcılığı’nın 1995/805 esas sayılı soruşturma dosyasında, rutin yazışmalar dışında hiçbir işlem yapılmadı.13 Şubat 2015 tarihinde aile yeniden Beykoz Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Karakoç ailesinin etkin soruşturma yapılarak cezasızlığa son verilmesi ve hakikatin açığa çıkartılması talebi 21 yıldır karşılıksız kaldı.
“Rıdvan Karakoç kaybedildiğinde; Reşat Altay İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü’ydü. Necdet Menzir İstanbul Emniyet Müdürü’ydü. Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü’ydü. Hayri Kozakçıoğlu, İstanbul Valisi’ydi. Nahit Menteşe İçişleri Bakanı’ydı. Tansu Çiller Başbakan’dı. Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı’ydı.” (EKN)
* Fotoğraf: 140journos / Twitter