Çözüm süreci görüşmelerine “üçüncü göz” geliyor? Peki “üçüncü göz” ne anlama geliyor, nasıl bir oluşum, dünyada örnekleri var mı, işlevi nedir, görüşmelere katkısı ne olur?
Ankara Üniversitesi öğretim üyesi ve Akil İnsanlar Heyeti üyelerinden Prof. Dr. Mithat Sancar, çözüm süreci görüşmelerine izleme heyeti olarak katılması konuşulan “üçüncü göz” ile ilgili bianet’e konuştu.
Sancar, böyle bir kurulun, “sürecin nesnelleşmesi ve kurumsallaşması bakımından çok önemli bir adım olacağını, muhtemel krizleri aşmada, sürecin daha hızlı ve daha sağlıklı ilerlemesine, tarafların müzakereyle mevcut sorunları aşmasına imkan sunacağını” belirtti.
Ne anlama geliyor, dünyada nasıl işledi?
“Dünyadaki benzer tecrübelere baktığımızda birkaç farklı seçeneğin söz konusu olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri, uluslararası gözlemci heyetinin tarafların onayıyla süreçte yer alması.
Bu sivil toplum kuruluşu heyeti olabileceği gibi, alanda çalışan, bu alanda katkı yapmış eski devlet başkanları, akademisyenler, aktivistler de olabilir. Sadece çatışma çözümü değil başka konularda da bunun örnekleri fazlasıyla var. Örneğin, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde böyle bir heyet vardı, sürecin işleyişini değerlendirmek ve katkı yapmak amacıyla görevlendirilmişti.
İzleme kurullarının başka bir örneği de diğer devletlerin hakem olduğu oluşumlar. Endonezya-Açe hareketi barış süreci bunlardan biridir. Filipinlerde de başka devletler bu tür fonksiyon üstlenmişlerdi.
Kolombiya’daki süreçte de Küba ve Venezuela zaman zaman görüşmelere açık evsahipliği yaparak, kendi temsilcilerini de bulundurarak dahil oldular.
Bir de Birleşmiş Milletler’in temsilci görevlendirildiği barış süreçleri var. Bunun tipik örneği de Guatemala’dır. Burada 200 bin insanın hayatını kaybetmesinden sonra barış süreci başlamıştı. Süreçte BM heyeti görev yaptı.
Bunun dışında bir de ülke içi heyetler, ‘yerel’ veya ‘milli’ diyebileceğimiz heyetler de söz konusu olabiliyor.
Bu örneklerinin aynı anda birkaçının olabildiği örnekler de var.”
Görevi ne olacak?
“Bu tür kurumların başlıca fonksiyonu, süreci izlemek, gözlemek, tanıklık etmek ve hakemlik yapmaktır. Bu fonksiyonların hepsi birden tanımlanabileceği gibi kurula sadece tanıklık ve hakemlik gibi görevler de verilebilir.
Süreçte ortaya çıkacak ihtilafların sorumlularını ve sebeplerini belirlemek gibi bir görev de üstlenebilirler. Bu tespitlerinin ardından çözüm yollarını da içeren bir rapor hazırlayıp taraflara sunabilirler.
Heyetler devreye girmeden önce önemli olan, görev ve sorumluluklarının önceden belirlenmesidir.”
Nasıl bir kurul olacak?
“Buradaki çözüm sürecinde öyle görünüyor ki izleme kurulunun ‘yerel’ olması konusunda mutabakata varıldı. Şimdi kurulun yetki, görev ve sorumlulukları ile güvencesinin mutlaka belirlenmesi gerekiyor.
Bunun da bir yasayla veya bakanlar kurulu kararnamesiyle resmi şekilde düzenlenmesi lazım. Zaten çerçeve yasadan hareketle, hükümet bir kararname de çıkarılabilir. Ayrı bir yasa çıkarılabilir.
Bu şekilde kurulun kimlerden oluşacağı, hangi yetkilere sahip olacağı, ne tür sorumluluklar alacağı ve hangi imkanlarla çalışacağı düzenlenmeli ve her türlü güvence kişilere getirilmelidir.”
Ne değiştirir?
“Sürecin akışı içerisinde çeşitli pürüzler yaşandı ve pürüzlerle ilgili iki tarafın da kendi açılarından farklı açıklamaları oldu. Krizin ertelenmesi yoluna gidildi. Ancak böyle bir heyetle krizin sebep ve sonuçlarının belirlenmesi, çözümünün ortaya konması mümkün olacak.
Bu kurum ayrıca mutabakatlara tanıklık edecek bir görev de üstlenebilir. Bu da sürecin tam bir nesnel kurumsallık kazanması yönünde önemli bir gelişme anlamına gelir. İzleme kurulu, sürecin nesnelleşmesi ve kurumsallaşması bakımından, muhtemel krizleri aşmada çok önemli bir adım olur.”
Nasıl yapılmalı?
“Kurula bütün resmi yetkililerden bilgi alma, belgelere ulaşma yetkisi tanınmalı. Örneğin, 6-7 Ekim olaylarında bölgede yapacağı araştırmalar, görüşmelerle belli bir sonuca ulaşabilirdi.
İzleme kurulu bağımsız bir komisyonun oluşturulmasına önayak da olabilir, objektif bir araştırma komisyonunun kurulmasına öncülük edebilir. Bağımsız bir komisyonun raporlarıyla olayların neden-sonuçları ortaya konabilir. Böylece örneğin 6-7 Ekim bir tartışma konusu olmaktan çıkabilir.
İki tarafın da bu kurulun tespitlerine kulak asıp buna göre davranmaları beklenir.”
Sürece katkısı ne olur?
“Daha hızlı ve daha sağlıklı ilerleyeceği kesin.
Kurumsallaşma, krizlerini aşmada rol oynar, sürecin daha hızlı ve daha sağlıklı ilerlemesine, tarafların müzakereyle mevcut sorunları geride bırakmasına, tarafların ortak noktaya varmasına imkan sunar.
Böyle bir üçüncü göz, başarıya yönelik önemli bir adımdır.
Müzakere süreçleri, taraflar yenilenmeye ve gelişmeye açık olduğunda ilerler. Müzakere özgün dinamikler yaratan bir süreçtir. Şimdiye kadarki el yordamıyla yürütme tarzı, artık büyük ölçüde geri kalacaktır.
Bu ciddi bir iştir. Hükümetin kurumsallaşma bakımından çok önemli bir adım atarak heyeti oluşturmayı kabul etmesi de eski tarzını bıraktığı anlamına gelir.
Sürecin kurumsallaşması için gereken diğer birçok konuda da mutabakata varılıyor gibi görünüyor. Süreç şimdi görünümü ve işleyişi itibariyle ‘müzakere süreci’ nitelemesini hak edecek bir duruma geliyor.”
Kamuoyuna nasıl yansır?
“Bu konuda kurumsallaşma bakımından bir adım daha atılması gerektiğini düşünüyorum. Hükümet sürece ilişkin düzenli olarak, periyodik biçimde bilgilendirici açıklamalar yapmalı. Bu konuda izleme kuruluna açıklama yetkisi verilmesi doğru olmaz.
Kamuoyuna düzenli açıklama yapma ihtiyacı da önemlidir ve dikkate alınmalıdır. Sürecin nesnellik ve kurumsallık kazanması açısından buna da ihtiyaç vardır.” (AS)
Nereden çıktı? |
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, bir Avusturya gazetesine yaptığı açıklamada, çözüm süreci için ABD'nin gözlemci olmasını istedi. Bayık daha sonra Yurt gazetesinden Nazan Özcan ve Veysi Polat'a yaptığı açıklamalarda da müzakerenin olabilmesi için yerine getirilmesi gereken şartlar arasında "üçüncü bir tarafın müzakerelerde gözlemci olmasını" da saymıştı. Bayık, "Dünyadaki bütün sorunlar, üçüncü tarafın gözetiminde çözümlenmiştir" dedi. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan üçüncü bir ülkenin müdahil olmasına yönelik taleplere ilişkin, "Bu süreç yerli bir süreç. Türkiye'nin kendi iradesiyle hayata geçirdiği bir süreç. Farklı bir ülkenin, mekanizmanın, sistemin, örgütün, yapının bunun içerisinde olmasını doğru bulmuyoruz. Türkiye kendi imkan ve kabiliyetleriyle bu süreci devam ettiriyor" dedi. Akdoğan dünkü açıklamasında da "Çözüm sürecinde yine içinde akillerin de olduğu ama başkalarının da olduğu yeni birtakım mekanizmalar gündeme gelebilir" dedi. HDP heyetinin dünkü Akdoğan görüşmesinin ardından da Milliyet gazetesine konuşan Pervin Buldan, şu açıklamayı yaptı: "İzleme Kurulu'nun kurulması konusunda bir mutabakat söz konusu. Buna 3. Göz, Hakem Heyeti ya da İzleme Komisyonu da diyebiliriz. Adı ne olursa olsun, sürecin başından beri böyle bir heyete ihtiyaç olduğunu söylüyoruz. Bunun katkıları olacaktır." "1,5-2 yıl içerisinde birçok defa süreçle ilgili olumsuz durumla karşı karşıya kaldık. İşte böyle dönemlerde özellikle bu komisyonun devreye girmesi, sürece pozitif bir katkı sağlayacaktır. 15-16 kişiden oluşacak bir komisyonun yeterli olacağı düşüncesindeyiz." "Toplumda sözü dinlenen, karşılığı olan, barış sürecine katkı sağlayacak insanlardan oluşmasını arzu ediyoruz. Biz önerilerimizi yaptık. Herhalde hükümetin de belirlediği isimler vardır." "Kurulmadan önce ortak bir toplantıyla komisyonun kimlerden oluşacağını netleştirebiliriz. Ama kadınların da olduğu, hiçbir siyasi bağı olmayan isimlerden kurulması konusunda mutabakat var. Milletvekili ya da siyasi parti temsilcisi olmayacaklar. Aydın, yazar, akademisyen, sanatçılar olabilir." Başbakan Ahmet Davutoğlu da konuyla ilgili yaptığı son açıklamada, üçüncü gözün uluslararası bir oluşum olmayacağını belirtti. Ayrıca, HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken'den oluşan HDP İmralı heyetine Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Hatip Dicle ve Demokratik Özgür Kadın Hareketi temsilcisi Ceylan Bağrıyanık'ın da ekleneceği ifade edildi. |