“Barış Süreçlerini Canlandırmak: Kolombiya, Filipinler, Endonezya” başlıklı konferans Endonezya’daki barış sürecinin tartışıldığı oturumunla başladı.
Sabancı Üniversitesi, Friedrich-Ebert-Stiftung ve Türkiye Ekonomik Ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) düzenlediği iki günlük konferans Taksim’deki Elite World İstanbul Oteli’nde gerçekleşiyor.
TESEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Aydın Uğur ve Sabancı Üniversitesi Çatışma Analizi ve Çözümü Yüksek lisans Programı’ndan Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik açılış konuşmalarını yaptı.
Açılışın ardından “Açe (Endonezya) Barış Süreci” başlıklı oturum Doç. Dr. Evren Balta’nın moderatörlüğünde başladı.
Endonezya'nın Açe Barış ve Demokrasi Okulu Yönetim Kurulu Başkanı ve Özgür Açe Hareketi Eski Müzakerecisi (Gerakin Aceh Merdeka, GAM) M. Nur Djuli ve Avrupa Barış Enstitüsü'nde Üst Düzey Diplomatik Danışman, Belçika ve AB Açe İzleme Kurulu (AMM) Eski Başkanı Pieter C. Feith Endonezya’daki barış sürecini anlattı.
Balta: Endonezya barış sürecine kısa bir bakış
Evren Balta, Endonezya’daki barış sürecine dair kısa bir giriş yaptı. 1976’da başlayan çatışma sürecinin 40 yıl boyunca farklı dönemler yaşadığı ve bu süreçteki barış süreçlerinin de farklılık gösterdiğini anlattı.
“Endonezya’da çatışmalar 1976’da GAM’ın bağımsızlık için harekete geçmesiyle başladı.
“Çatışmaya neden olan faktörler bölgenin kendi kimliğini kurması, aşırı merkezileşme, askeri diktatörlük, doğal ve ekonomik kaynakların adaletsiz biçimde dağıtılması, yaygın insan hakları ihlalleri, sivil otoritenin adil biçimde yönetememesiydi. Bu sorunların bazıları kimi zaman öne çıktı, bazıları geride kaldı.
“1976’da Endonezya hükümeti hareketi askeri olarak çözmeyi tercih etti, 1980’lerin sonunda yeniden başlayan isyan dalgasına yine askeri baskı metodu kullanıldı.
“1998’de üçüncü döngüsüne giren çatışmada rejimin çökmesi ve hükümet karşıtı gösterilerin ardından GAM, Açe’de ciddi bir kontrol elde ediyor. Sorunun çözümü için müzakere masası kurulması talebine yol açsa da bu dönemdeki süreç başarısızlıkla sonuçlanıp OHAL dönemine geçiliyor.
“2005’te yaşanan Tusunami’den sonra uluslararası aktörlerin Açe’ye girmesiyle müzakere süreci başladı. 2005’te karşılıklı anlaşma ortaya çıktı. GAM’in silahsızlanması, Endonezya güvenlik güçlerinin bölgedeki sayısının azaltılması, barış sürecini izleme komitesini içeren bir anlaşmaydı. 2005 sonrası müzakere ortamı tüm sorunlarına rağmen devam ediyor.
“Çatışmalar durmuş görülüyor. Adalet, geçmiş dönemin suçlarının yargılanması, toplumsal adalet duygusunun sağlanması gibi konularda sorular ve sorunlar hala devam ediyor.”
Djuli: “Herkese onurlu bir hayat” diye başladı
Djuli, Endonezya’daki barış sürecinin başarı ve başarısızlığını, hangi faktörlerin etkili olduğunu, sürdürülebilirliğini sorular ve yanıtlarla anlattı.
“15 Ağustos 2005’te Endonezya Hükümeti ve GAM olarak bilinen Açe grubu arasında Mütabakat Paktı imzalandı.
“Pakt, ‘Özgür Açe hareketi ile sürdürülebilir kapsamlı bir çözüm öngörüyor ve herkese onurlu bir hayat öngörüyor’ cümlesiyle başlıyordu.”
Taahhütler yerine getirildi mi?
Djuli, Pakt’ta yer alan taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğini şöyle aktardı:
“Yerel hükümetler ve yerel parlamentolar demokratik olarak seçiliyor. 2017 Şubatı’nda üçüncü kez eyalet için yeni hükümet seçilecek. Bu, barış sürecinin başarısı sayılabilir.
“İmzalanan metnin tüm hükümlerine uyuldu mu diye bakarsak, uygulanmış olan hususların sayısı uygulanmayanlardan daha çok. Kağıt üstünde olan ama merkezi hükümet tarafından göz önüne alınmayan çok hüküm var. Bir yandan da fiilen uygulanan ama mütabakat paktında olmayan hükümler de var.
Sürdürülebilir mi?
Sürecin ilk bakışta sürdürülebilir olduğunu söyleyen Djuli ancak her zaman bozulma ihtimali olabileceğini unutmamak ve alt akımlara bakmak gerektiğini söyledi.
“Genç Açeliler bu mutabakat zaptının var olduğunu bilmiyor, bilip de ne olduğunu bilmiyor olabilir. Sürecin içinde olan küçük bir grup tüm Mütabakat Zaptının koşularının yerine getirilmesini bekliyorlar. Çatışmanın mağdurlarına yardım edilmesi, mal ve mülk kayıplarının telafisine ilişkin öngörülen bazı koşullar yerine getirilmedi. Bu durum bazı kişileri mutsuz edebilir ve ister istemez şiddet içeren çatışmalar ortaya çıkabilir.”
Endonezya’daki barış süreçlerinde sivil toplum katılımının önemine dikkat çeken Djuli sürecin toplumsallaşması için de toplumu bilgilendirmenin önemine değindi.
Feith: Katalizörler barışa giden yolu hazırlayabilir
Feith, barışı kurarken sivil toplumun önemine değindi, katıldığı barış süreçlerinden edindiği deneyimlerini aktardı.
“Sivil toplum kurumları, akademisyenler kadın grupları katalizör olarak çalışabilirler. Ülke içinde barışa giden yolu, ortamı hazırlayabilirler.”
Endonezya’daki barış sürecinin samimiyet ve dürüstlükle başladığını söyleyen Feith, Tusunami’nin bu sürecin başlamasında katalizör görevi gördüğünü söyledi.
“İnsanların yaptığı felakete, silahlı çatışmaya son verme konusunu gündeme getiren bu doğal afetti. Barış olmadan uluslararası toplum afet yardım güçlerini yollayamıyorlardı. Barış üzerinde hızla çalışmak gerekti
“Her barış sürecinin hızlı şekilde başlaması için tusunamiye ihtiyacımız var demiyorum. Ama dışarıdan gelen bazı etkiler katalizör görevi görebilirler.
“Sizin ülkenin Suriye ile komşu. Suriye’de ise büyük bir felaket var. Bu çatışmanın sonuçları sınır ötesine yayılıyor. Bu da işte siyasi liderler için düşünme ve sonuçlara varma açısından bir itici güç olabilir.”
“Liderlerin iradesi”
Feith, barış süreçlerinin liderlerin iradesine bağlı olduğunu vurguladı. Endonezya’da sürecin başarıya ulaşmasında bunun önemli olduğunu anlattı.
“Liderler bu işe kalbini vermezse, ciddi olmak istemiyorsa, acı sonuçları ve ülke içindeki siyasi tehditleri göremiyorsa o zaman barış süreci tam pişmez, tamamlanamaz, başarıyla sona eremez.
“Liderlerin milliyetçi güçlere, ya da barışa karlı olanlara karşı dirayetli bir irade göstermesi gerekir. Karşı tarafa iyi niyetle yaklaşması gerekir ve bunun da iyi yorumlanması gerekir.”
“Çatışma çıkmadan önlem”
FEith, barış süreçlerine dair deneyimlerinden şu tavsiyeleri paylaştı.
“Silahlı çatışmada olan herkese terörist demek olumlu bir yaklaşım değil Barış sürecinde terörist ifadesini kullanmamak gerekir.
“Barışı oluşturmak için bütünsel yaklaşıma ihtiyaç var. ‘Önleme’ önemli bir nokta. Tüm dünyada istikrarsızlık, etnik ve dini gruplar arasında gerilimler artıyor. Bu nedenle arabulucuk ve göstergeleri takip ederek erken aşamada önleme çalışmaları yapmalıyız. Bunun için yerel networkler ve sosyal medya ile çalışarak çatışmanın erken uyarılarını görebiliriz.
“Barış sürecinin sonrasında da uluslararası toplum ‘anlaşmaya vardık’ diyerek hemen kaçıp gitmemeli. Ülke içinde yapılacak çok şey var. İyi bir yönetişime ihtiyaç var. Mağduriyetlerin telafisi, adaletin sağlanması çok önemli.”
Evren Balta
Doktorasını CUNY Siyaset Bilimi Bölmü’nden aldı. Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doçent olarak görevli. Çatışma çalışmaları, geçiş dönemi siyaseti ve vatandaşlık çalışmaları üzerine araştırmalar yapıyor. Küresel Güvenlik Kompleksi kitabının yazarı. Küresel Siyasete Giriş ve Türkiye’de Ordu, Devlet Güvenlik Siyaseti kitaplarının editörlüğünü üstlendi. Ethnic and Racial Studies, MERIP ve Sociology gibi dergilerde makaleleri yayınlandı.
M. Nur Djuli
Helsinki’de bulunmuş eski bir GAM müzakerecisi. Endozezya’dan Malezya’ya kaşan mülteci ve sürgün Açeliler arasında önde gelen ve etkili bir isim. POST-Helsinki sonrası barış yönetimi konularında bağımsız uluslararsı danışman olarak görev yapıyor. Açe Ulusal Partisi (PNA) lideri ve 2011-2012 yıllarında Harvard Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Weatherhead Fellow’u olarak bulundu.
Pieter C. Feith
Hollandalı bir uluslararası kriz yönetim uzmanı. 2014 yılından bu yana Brüksel’de Avrupa Barış Enstitüsü’nde kıdemli diplomatik danışman olarak çalışıyor. 2008-2012 yılları arasında Kosova’da Uluslararası Sivil Temsilci olarak görev yaptı. Ayrıca 2005-2006 yıllarında Endonezya’daki AB Açe İzleme Kurulu (AMM) başkanlığı yaptı. 2005 yılında AB Irak Uzman Ekibi’nde yer aldı. 1995-2001 yılları arasında NATO bünyesinde Balkanlar’da üst düzey görevlerde buludu.
(BK)