Fotoğraf: Hikmet Adal / bianet
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Libya’da hayatını kaybeden MİT görevlisiyle ilgili haberler ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle bugün yargılanmaya başlayan altı gazetecinin duruşması öncesinde çok sayıda siyasetçi, gazeteci ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde bir araya geldi, davada yargılanan gazeteciler için adalet istedi.
Kimler yargılanıyor?Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, muhabir Hülya Kılınç, Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik, Yeni Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ile Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, gazeteci Erk Acarer ile CHP Akhisar Belediyesi Basın Birimi görevlisi E.E Gazeteciler MİT Kanunu'nun 27. maddesi ile TCK'nın 329. Maddesi'ndeki gizli kalması gereken bilgileri açıkladıkları iddiasıyla yargılanıyor ve gazeteciler için 7 yıldan 18 yıla kadar hapis isteniyor. |
Burada tutuklu gazetecilerin durumuna dikkat çeken “Haberin Var Mı İnisiyatifi” ise bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
Basın açıklamasına CHP milletvekilleri Ali Şeker, Tuncay Özkan, Muharrem Erkek, Mahmut Tanal, Gökhan Özbek, Sera Kadıgil, Onursal Adıgüzel, HDP İstanbul milletvekili Hüda Kaya, TİP İstanbul milletvekili Erkan Baş, bağımsız milletvekili Ahmet Şık, İyi Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ile Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın İş Sendikası Başkanı Faruk Eren, RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu gibi isimler katıldı.
Açıklamada "Gazetecilere özgürlük", "Gazetecilik suç değildir" pankartı açıldı, "Korkmuyoruz, Susmuyoruz", "Özgür basın demokrasinin geleneğidir", "Özgür basın susturulamaz", "Haberci tutukluysa haberin olmaz", "Gerçekler hapsedilmez" dövizleri taşındı.
Burada inisiyatif adına basın açıklamasını okuyan Mehveş Evin “İçi boş bir iddianame ile meslektaşlarımız 112 günden beri Silivri Cezaevi’nde tutsaklar” dedi:
"Herkes biliyor ki bugün burada ne bir ‘ifşa davası’ için ne de bir ‘casusluk davası’ için toplandık. Son on yılda defalarca olduğu gibi yine bir gazetecilik davası için bir aradayız.
"Gazeteciler, arkadaşlarımız, meslektaşlarımız benzerini yıllardır gördüğümüz mesnetsiz suçlamalarla karşı karşıya. İçi boş bir iddianame ile 112 günden beri Silivri Cezaevi’nde tutsaklar.
"Mart başında biz adeta bir ‘Kırmızı Pazartesi’ senaryosu izledik. Tezgahlar, tuzaklar, trol saldırıları birbirini izledi. Süreç başladığında, sosyal medyada giyotinleri çıkarıldığında, malum medyaya servisler yapıldığında gören gözler olacak olanı anlamıştı.
"Önce Barış Terkoğlu ve Hülya Kılınç ardından Barış Pehlivan sonrasında Murat Ağırel, Ferhat Çelik, Aydın Keser içeri atıldılar.
"Kumpas kurulmuş, haklarında hüküm çoktan verilmişti; sulh ceza mahkemesine yalnızca malumu ilam etmek kaldı. Kırmızı Pazartesi işte tam da buydu.
"Meslektaşlarımızın hürriyetleri ellerinden alınıp Korona pandemisi koşullarında demir parmaklıkların arkasına atılırken asıl mesaj bizlere, dışarıdaki gazetecilereydi. ‘Görmeyin, duymayın, konuşmayın’ deniyor, üç maymunu oynamamız isteniyordu.
"Yalnız Barışları, Hülya’yı, Murat’ı, Ferhat’ı, Aydın’ı, Müyesser’i değil bizleri de susturmak, sindirmek, korkutmak, istiyorlardı. Namık Kemal susmuş muydu? Ya Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet sinmiş miydi? Siz Uğur Mumcu’nun ya da Musa Anter’in biat ettiğini gördünüz mü? Ya Hrant Dink ve Metin Göktepe? Asla.
"Cezaevindeki gazeteci meslektaşlarımız gibi bizler de susmadık. Çünkü her birimiz hakikatin peşindeyiz. Bunu halkımızın gerçekleri bilmesi için yaptık, yapıyoruz. Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi olsa da ‘‘ipek bir halıya benzeyen bu toprak, bu cennet bu cehennem bizim’’. İşte o nedenle kavgamız da sevdamız da davamız da birbirimizle dayanışmamız da sürecek.
Ne diyordu, Adnan Yücel? ‘...Saraylar saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter. Menekşeler de açılır üstümüzde leylaklar da güler. Bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler...’
"Daha dün baro başkanları, Ankara’ya sokulmuyordu. Ama direndiler, mücadele ettiler ve kazandılar. Biz de inanıyoruz ki adalet kör topal da olsa, yavaş yavaş yürüse de mutlaka gideceğe yere varır.’
"Bugün yargıçlardan adil olmalarını, hukuku referans almalarını, vicdanlarını dinlemelerini ve meslektaşlarımızı serbest bırakmalarını talep ediyoruz. Bilin halkın ekmeğidir, adalet. Bu ekmeğe haksızlık, hukuksuzluk, vicdansızlık doğramayın.
"Kendisini ölüme mahkum eden yargıçlara, 'Asıl mesele, ölümden sakınmak değil, haksızlıktan sakınmaktır; çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar’ diyen Socrates’in, sözleri kulağınıza küpe olsun.
"Ta başından beri söylediğimiz gibi, onlar tutukluyken hiçbirimiz özgür değiliz. Özgür basın susturulamaz. Başta bu davadan yargılan gazeteci meslektaşlarımız olmak üzere hakikatten ayrılmayan tüm gazetecilere özgürlük."
HDP'li Kaya: Gerçeklere, habere yasak getirilmesin
Evin'in ardından HDP Milletvekili Hüda Kaya söz aldı. Kaya gazetecilerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu:
"Adliye sarayı denilen şu meydanda eşitliğin, özgürlüğün gerçekleşmesini istiyoruz. Bunun için bir kez daha toplandık. Ülkemizin içinde bulunduğu tablo içler acısı. Her birimizin derdi insanca yaşamak. Gerçeklere, habere yasak getirilmesin. İnsanların özgürlüğü gasbdilmesin hepimizin mücadelesi bu."
CHP'li Özkan: Korkutanlar en çok korkanlardır
Kaya'nın ardından söz alan CHP Milletvekili Tuncay Özkan ise, "Masumiyetin bir daha cezaevinde kalmasını istemiyoruz. Bundan derhal geri adım atmalılar. Masumiyetin, adaletin bu denli yıprandığı bir ortamda sorunların çözülmesi mümkün değil. Zulüm çok büyüdü. Korkutanlar en çok korkanlardır. Derhal arkadaşlar serbest bırakılmalı. Hepimiz Türkiye'nin geleceği için bir araya gelmeliyiz. Hep beraber gazetecilik suç değildir diyoruz" diye konuştu.
İYİ Partili Kavuncu: Korkmayan kalemler hapsedildi
İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ise yaptığı açıklamada, "Gerçek gazetecilik hapsedildi" dedi ve konuşmasında "Hırsızlığa, talana karşı korkmayan kalemler hapsedildi. Basını korkutulan bir ülkede adaletten söz etmek mümkün değil. Adaletin çığlığı gazetecilerin, baro başkalarının çığlığıdır. Haksız yere hapsedilen bütün gazetecilerin yanındayız" ifadelerini kullandı. (HA)